Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Dil Bayramımız 88 Yaşında! - Nazım MUTLU
1912’de kısa bir dönem sadrazamlık da yapan asker, gökbilimci ve matematikçi Gazi Ahmet Muhtar Paşa, 1915’te yayımlanan “Takvîmü’s Sinîn” (“Yılların Takvimi”, yeni baskı: Genelkurmay Başkanlığı, Ankara, 1993) adlı yapıtının girişinde şöyle der:
“(...) Şu halde halk beyninde ve devâir-i resmîyede tahvil-i tevarihce yevmen feyevmen zuhur eden ihtiyacata suhulet bahş etmek ve ale’l-husûs mehakim-i şer’iye ve nizâmiyede kûlliyevmin izhar edilegelen vesaikte muharrer herhangi bir tarihin mürûr-ı ezmine vesaire gibi kanûnî ahkâma medar-ı mahz olan diğer tarihlerde mukabilini defaten buluvermek ve Lisan-ı Türki’de ketb-i tevârih mütala’a edenlerin garbî senelerle okuyacağı vekayi’in mevâsim-ı erba’adan hangisine tesadüf ettiğini esami-i şuhur bildiremeyeceğine mebnî okunan vaka hakkında bir fikr-i tam hâsıl edilerek muhakeme yürütebilmek için o anda mevsimin ne olduğunu öğrenivermek üzere sinîn-i kameri-i hicriye ile sinîn-i maliye ve milâdiye beyninde sehlü’l-istimal bir tahvîl cedvelinin lüzumu hissedilmesine mebnî (Takvimü’s-Sinîn) ismiyle bu eser neşr edilmiştir.”
Genel kullanımda “Osmanlıca”, son yıllarda sık sık “Yeni Osmanlı” düşleri kuranların “Osmanlı Türkçesi” dedikleri dilin birçok özelliğini bu örnekte görebiliriz: Neredeyse eylemler (fiiller) dışındaki bütün sözcükleri Arapça-Farsça, tamlamaları yine Arapça-Farsça dil kurallarına göre oluşmuş, 107 sözcükten oluşmuş bir tümce…
SARAY DİLİNDEN HALK DİLİNE
Dönemin yalnız
üst düzey okullarını iyi
derecelerle bitirenlerin yazabileceği, yine aynı düzeydekilerin okuyup
anlayabileceği bir yazı dilidir bu. Üstelik bu örnek,
yalın Türkçeye dönülmesi
yolunda bir süredir önemli
adımların atıldığı, Ömer
Seyfettin’le
Ziya Gökalp gibi aydınların
bu yoldaki çabalarını yoğunlaştırdıkları bir dönemin ürünüdür. 600 yıl boyunca özel eğitimden geçip saray çevresinde kümelenmiş birkaç
yazar-çizerle sınırlı, oldukça kıt düzyazı
geleneğiyle 20. yüzyıla bağlanan
ekinsel kalıt, “çağdaş
uygarlık düzeyi”nin yolunu
açabilir miydi?
Bu çıkmaz sokağı Şinasi, Namık Kemal, Ziya Paşa, Şemsettin Sami
gibi 19. yüzyılın ikinci yarısındaki Osmanlı aydınları görmeye başlamış, Ömer Seyfettin-Ziya Gökalp-Hececiler gibi 20. yüzyılın
başlarındaki “Ulusal Yazın” (Milli Edebiyat) öncüleri de çalışmalarıyla gerçek
Türkçenin yolunu açmışlardı.
Büyük önder
Atatürk’ün yerinde saptamasıyla temeli “kültür”e
dayanan Cumhuriyet, halk katında değil ama eğitim-sanat-yazın katında
yüzyıllarca soluğu kesilen Türkçenin kendi yatağını bulmasını sağlamıştır.
Çürümeye yüz tutmuş bütün kurumlar gibi Türkçe de yazıda kendisini kımıldayamaz
duruma getiren yapay kurallardan kurtulmak istiyordu. Atatürk, bütün işlerde
olduğu gibi bu sorunla da yakından ilgilendi, alanın yetkin adlarını buldu,
buluşturdu, 26 Eylül 1932’de
topladığı 1. Türk Dil Kurultayı’yla çalışmaları hızlandırdı.
YALANLAR ZİNCİRİ
Kurultayın son gününde, her yıl 26 Eylül’ün Dil Bayramı olarak kutlanması önerisi oybirliğiyle benimsendi. Bu yıl salgın koşullarında 88. yılını kutladığımız Dil Bayramı bağlamında, yine “Yeni Osmanlı” düşçülerinin uzun süredir tekerleme gibi yineledikleri şu yalanları anımsayalım: Bir gecede dilsiz kaldık! Dedelerimizin mezar taşlarını okuyamaz olduk! Geçmişle bağlarımızı kestiler, vb.
Atatürk’le arkadaşlarının kılıç ve
kalkanlarıyla bir yerlerden gelip durduk yerde Osmanlı İmparatorluğu’nu
yerle bir ettikleri, üç kıtaya yayılmış o görkemli ülkenin yerine Anadolu’ya sıkışmış küçücük bir devlet
kurarak koskoca ümmeti kandırdıkları yalanı gibi dille ilgili olanını da yeri
geldikçe papağan gibi
yinelemekten geri durmazlar.
Tarihsel olay ve olguları yine tarihsel
koşullardan yalıtarak bilim dışı yol ve yorumlarla açıklamaya çalışmak, eğitimi
ve düşünsel temelleriyle kandırılmaya elverişli toplumlara yapılabilecek en büyük
kötülüktür. Siyasal erki ele
geçirmek, ele geçirdikten sonra da onu bırakmamak için böyle düzmece gerekçelere sığınılıyor sık
sık, ne yazık ki.
Oysa abece değişikliğinden
Türkçenin söz
varlığını ortaya çıkarmaya, sözcük
türetmeden sözdizimine dek
birçok boyutu olan Dil Devrimi’nin başlangıcı yıllar öncesine gider. Âşık Paşa’nın 600 yıl önce “Türk diline kimse bakmaz idi”
saptaması, “saray”a özgü
bir gerçeklikti ve Cumhuriyet öncesinde
başlayan yenileşme-çağdaşlaşma çabalarının
içinde dil, önemli bir yer
tutar.
Her fırsatta Cumhuriyeti “tepeden
inmecilik”le suçlayan, 2.
Abdülhamit hayranlığına yaslanan anlayış, dil bağlamında örneğin aynı Abdülhamit’in ilk anayasamız olan (ve hazırlandıktan sonra Osmanlı-Rus Savaşı’nı gerekçe göstererek yine kendisinin rafa
kaldırdığı) Kanuni Esasi’ye resmi dilin Türkçe olduğunu
koydurtmasını dile getirmekten kaçınırlar. Yine Abdülhamit’in, örneğin okuma yazmanın yaygınlaşmasında kullanılan abecenin engel oluşturduğunu, bu nedenle “belki de Latin alfabesini kabul etmek yerinde olur”
dediğini duymazlıktan gelirler.
ZORUNLU SONUÇ: DİL DEVRİMİ
Dil Devrimi’yle dedelerimizin mezar taşlarını okumamızın engellendiğinden yakınanlar, dönemin önde gelen aydınlarından Ziya Paşa’nın 1869’da (25 Rebiülevvel 1215), Hürriyet gazetesinin 54. sayısında, Osmanlı toplumunda okuryazarım diye geçinenlerin, mahalle mektebi ve cami hocalarıyla pek çok medrese görevlisinin yüzde 95’inin doğru dürüst okuma yazma bilmediğini, hiçbir fen biliminin adını bile duymadığını söylediğini görmezden gelirler. 19. yüzyılın sonlarında Osmanlı sınırları içindeki kimi azınlıkların yayınlarında Latin abecesini kullanmaya başladıklarını da sürecin bir başka boyutunu gösterdiği için anımsatalım.
Sonuç olarak dünyadaki benzerleri gibi bizdeki devrimlerin, dolayısıyla
Dil Devrimi’nin
de öbür yalanlar gibi Atatürk
ve arkadaşlarının bir günlük, bir anlık işlerinden olmadığını, çok önceden başlayan bir sürecin zorunlu sonucu olduğunu belirterek
bugün artık tartışma götürmeyecek
ölçüde yerleşmiş, benimsenmiş
Türkçe Devrimi’nin 88 yıl önceki
öncülerini saygıyla
anmalıyız.
NAZIM MUTLU
EMEKLİ ÖĞRETMEN
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!