Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Düşünce özgürlüğü
Düşünmek, insanoğlunun en önemli ayırt edici özelliği ve insan beyninin en üstün görevidir. Düşünce de insan beyninin en saygın ürünüdür. İnsanlığın iyiliği için hiçbir şey, düşünmek ve onu ifade etmek kadar özgürlüğe muhtaç değildir.
2. Dünya Savaşı’nın başladığı günlerde İngilizler arasında Britanya’nın da bu savaşa katılıp katılmaması tartışılıyormuş. Bernard Shaw, sağda solda “1. Dünya Savaşı’nda Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Çarlık Rusyası, Osmanlı İmparatorluğu battı. Büyük Britanya İmparatorluğu da batacaksa bu savaşa girsin!” diye konuşuyormuş. Ama bir yazar ve düşünür olarak sürekli hürriyetsizlikten şikâyet ediyormuş. Bir gün, dönemin bir devlet adamı Shaw’a sormuş: “İçinde yaşadığın imparatorluğun batmasını isteyebildiğin, bunu her yerde söyleyip yazabildiğin halde hürriyetsizlikten şikâyet ediyorsun. Bu bir çelişki olmuyor mu? “Shaw cevap vermiş: “Siz benim yalnızca neyi söyleyebildiğimi biliyorsunuz; ama neyi söyleyemediğimi biliyor musunuz!”
Özgürlüğün tanımı
Düşünce ve ifade özgürlüğünün sınırsız olmasının, hiçbir kayıt ve şarta bağlanmamasının zorunluluğunu Shaw’ın bu anekdottaki cevabı kadar açık seçik anlatan söz az bulunur. Düşünce özgürlüğü; bir aydının, yazarın, bilim adamının, hatta sıradan bir vatandaşın içinde yaşadığı ülke, toplum ve tüm insanlık için yararlı bulduğu bir görüşü, bir düşünceyi, bir kanaati hiçbir sansüre uğramadan söz, yazı, resim veya başka bir yolla ifade edebilmesidir. Bu, düşünce özgürlüğünün harcıâlem bir tanımıdır.
Düşünmek, insanoğlunun en önemli ayırt edici özelliğidir. İnsan beyninin en üstün görevi düşünmektir. Ünlü filozof Descartes, “Düşünüyorum, o halde varım!” sözüyle düşünmeyi güçlü bir ontolojik kanıt olarak sunmuştur. Düşünce özgürlüğü, her türlü özgürlüğün anasıdır, temelidir. Bilinen her medeniyetin, her türlü refah ve zenginliğin temelinde düşünce yatmaktadır. Tarihte düşünmenin ve düşündüğünü ifade etmenin özgür olduğu devirler ve ülkeler hep gelişmişliğin, kısaca uygarlığın temsilcisi olmuşlardır. Düşünce üretmenin ve bunu ifade etmenin yasak olduğu toplumların kaderi ise daima gerilik, yoksulluk, günümüzde olduğu gibi en iyi ihtimalle azgelişmişliktir.
İnsanlığın iyiliği için
İnsanlığın iyiliği, esenliği için hiçbir şey, düşünmek ve onu ifade etmek kadar özgürlüğe muhtaç değildir. Ne kadar çılgınca, ne kadar aykırı olursa olsun düşünce özgür olmalıdır. Oscar Wilde, “Tehlikeli olmayan bir düşünce, düşünce diye anılmaya bile değmez” diyor. Birçok düşünce, ilk ortaya atıldığı zaman keyif kaçırıcı, konfor bozucu hatta ahlak bozucu bulunmuş; ama zamanla insanlığın yararına açtığı ufuklar keşfedilince sahiplerine minnet duyulmuş ve evrensellik kazandırmıştır.
Bütün keşiflerin, icatların kaynağı düşüncedir. Düşünceyi yasaklamak, insanların beynine kilit vurmak demektir. Böyle bir tutum yerinde saymaya bile değil ancak gerilemeye denk düşer. Türkiye, dünü ve bugünüyle düşünce özgürlüğü bakımından şanslı bir ülke sayılmaz. Bu topraklarda özgür düşüncenin yeşermesine hoşgörüyle, hoşgörüyü bırakın tahammülle bile yaklaşılmamıştır. Bu yüzden ne Osmanlı’da ne de Cumhuriyette ünü dünyayı tutmuş tek bir filozof çıkaramamışız. Dünyaca bilinen birkaç yazarımız ise çok kısır koşullarda, hem iktidar sahipleri, hem de geniş bir kamuoyu tarafından kendilerine çıkarılan zorluk ve engellere rağmen adeta iğneyle kuyu kazarak zirvelere tırmanabilmişlerdir.
Zirveye çıkmak için
Fransa’da 1960’larda muhalif yazar ve filozof Jean Paul Sartre, Cumhurbaşkanı De Gaulle’e birçok icraatı için acımasız eleştiriler yöneltiyormuş. Yakın çevresi De Gaulle’ü kışkırtıyormuş: “Sayın Başkan, Sartre’ın yaptığının bu kadarı da fazla! Kim olursa olsun herkes haddini bilmeli. Siz her şeyden önce Fransa’yı temsil ediyorsunuz!” De Gaulle bunlara hiç beklemedikleri ve düşünmedikleri bir cevap vermiş: “Evet, ben Fransa’yı temsil ediyorum, ama dünya çapında bir yazar ve filozof olarak Jean Paul Sartre da Fransa’yı temsil ediyor.”
Bizde ülkeyi yönetenler, liderler; muhalif aydınlara yaklaşmada hiçbir zaman böyle bir anlayış seviyesine ulaşamadılar. Cemil Meriç, düşünmenin ne kadar farklı ve özgün bir şey olduğunu anlatmak için şöyle diyor: “Düşünmek, caddelerden; dolambaçlı, sarp keçi yollarına sapmaktır. Ama zirvelere ana yollardan çıkılamaz.” Ülkemizde ana yollardan sapmaya izin verilmediği için zirvelerden ses verenler de çıkmıyor!
İSMAİL ÖZCAN
Eğitimci/Yazar
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Colani’nin arabası
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Milletvekilleri Genel Kurulu terk etti!
- 'Bıyık altından gülüyorsunuz'