Ülkemiz ne yazık ki gelişmişlik göstergelerine bakıldığında geride kalmış olarak görünmektedir. Gerileyişimizin nedenleri olarak “ülkede yeterince doğal kaynak olmadığı” şeklinde öne sürülen sav doğru değildir. Çünkü kalkınmanın ve ilerlemenin ana unsuru doğal kaynak olamaz. Eğer bu sav doğru olsa idi bugün pek çok Arap ülkesi muazzam doğal kaynaklara (petrol ve doğalgaz) sahip ülkeler olarak bilim ve teknolojide ilerlerler ve hem zengin hem de sanayileşmiş ülkeler arasına girerlerdi.

Bir diğer sav da “Müslüman ülke” olmak ile ilintilidir. Bu da yanlış bir değerlendirmedir. Bugün Müslüman olmayan hem Asya’da hem de Amerika kıtasında ve Afrika’da pek çok Hıristiyan ülke vardır ve pek çok Müslüman ülkeden daha da geride kalmışlardır hatta bazıları perişan haldedir. Eğer Hıristiyanlık veya Budizm kalkınma için temel faktör olsaydı bugün Peru, Bolivya, Myanmar, Güney Sudan ve daha en az 50 ülke perişanlık içinde olmazlardı. Bu noktada önemli olan bir ülkede yaşayan büyük kesimin dini inançlar ile bilim arasındaki farkı algılayabilecek eğitime sahip olmasıdır. Nakledilmiş bilgiler ile akla dayalı bilgiler arasındaki algılama farkı insanların yaşadıkları ülkenin gelişmişliğinde en önemli etkendir. Sermaye ülkemize yıllarca yurtdışından taşınmıştır... Uzun ve kısa vadeli borçlar olarak, çeşitli dış borçlar adı altında yüksek faizli krediler olarak, yabancı sermayenin ülke pazarına satış yapacağı ara malları üretmek için doğrudan yatırım olarak gelmiştir. Ancak bu gelen dövizler hesapsız yatırımlarda kullanılmış, fizibilitesi yapılmadan harcanmış, çoğu amacı dışında kullanılmış, kısaca “çarçur” edilmiştir... Bu şekilde 500 milyar dolar gibi ödenmesi hemen hemen olanaksız bir dış borç sarmalı oluşmuştur... Özelleştirmeden elde edilen yaklaşık 80 milyar dolar ise dış borçların faiz ödemelerinde ve yandaş siyasilerin ceplerini doldurmada kullanılmıştır.

Sermaye doğru ve ekonomik yatırımlarda üretken kaynaklarda kullanılsaydı 580 milyar dolar sermaye ile neler yapılabileceğini saymak, listelemek kitaplara sığmaz.

İNSAN SERMAYESİ

Kalkınmanın temel öğesi olarak doğal kaynaklar, dinsel inançlar, parasal sermaye gösterilemez. Asıl olan ülkelerin insan sermayesidir. Disiplinli, iyi eğitilmiş insanlar ile büyük organizasyonlar kurulabilir ve ülkeler her bakımdan gelişip zenginleşebilir. Biz, insan kaynağımızı iyi eğitemediğimizden, disiplinli yetiştiremediğimizden, elimizdeki en en önemli kaynağımızı heba ettiğimizden bir türlü kalkınamıyor ve sağa sola yalpalayıp duruyoruz...

HÜSEYİN GÜNDÜZ ÖKLEM