Olaylar Ve Görüşler

Halkın Sesi Bağımsız Barolar ve Bağımsız Medya - Yüksel Mansur KILINÇ

10 Temmuz 2020 Cuma

Saray’ın ‘yetkisiz ve sorumsuz’ kurullarında hazırlanan ve “Çoklu Baro” olarak adlandırılan kanun teklifinin TBMM’ye getirilmesi ile eşzamanlı olarak bağımsız medyaya verilen cezalar da giderek ağırlaşmaktadır.

Kamu tüzel kişiliğine sahip olan barolar, toplumun savunma sistemini ayakta tutup nefes almasını sağlarken, kamu yayıncılığı yapan bağımsız medya ise halkın sesinin yankılanmasını sağlamaktadır.

Saray’ın, kamu adına görev yapan bağımsız barolar ile bağımsız medyaya eşzamanlı olarak operasyon yapmasının nedeni, örgütlü toplumun ses vermesine tahammül edememesidir.

HALK ADINA GÖREV YAPAN KURUMLAR HEDEFTE

Mevcut Avukatlık Yasasının 76. Maddesi barolarımızı şöyle tanımlamaktadır:

“Barolar; avukatlık mesleğini geliştirmek, meslek mensuplarının birbirleri ve iş sahipleri ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni sağlamak; meslek düzenini, ahlâkını, saygınlığını, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak, avukatların ortak ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla tüm çalışmaları yürüten, tüzel kişiliği bulunan, çalışmalarını demokratik ilkelere göre sürdüren kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarıdır”

Türkiye Gazetecileri Hak Ve Sorumluluk Bildirgesi’nde medya mensubunun sorumluluğu ise şöyle vurgulanmaktadır:

“Önce halka ve gerçeğe karşı sorumludur. Bu sorumluluk kamu otoriteleri ve işverenine olan sorumluluklarından önce gelir. Bilgi ve haber ile özgür düşünce, herhangi bir ticari mal ve hizmetten farklı olarak toplumsal nitelik taşır.

Baroların ve bağımsız medyanın temel ilkeleri olan bu belirlemelerde de vurgulandığı gibi, hem barolar hem de bağımsız medya kuruluşları esasen kamu kurumlarıdır. Yani, halk adına görev yapmaktadırlar.

Bağımsız barolar olmazsa; toplum savunmasız kalır. Bağımsız medya olmazsa toplum nefessiz kalır.

Bu nedenle Saray iktidarı, bir yandan bağımsız baroları yok edip yerine bölünmüş, parçalanmış, kutuplaşmış etkisiz barolar yaratmaya çalışırken öte yandan bağımsız medya kurumlarına ceza üzerine ceza yağdırmaktadır.

SARAY’IN HAYALİ: SAVUNMASIZ HALK

İsteniyor ki; bağımsız gazeteciler hukuksuz yere tutuklandığında onların hakkını hukukunu savunacak avukatlar, barolar olmasın…

İsteniyor ki; Cumhuriyet’e ve diğer gazete ve televizyonlara tamamen keyfi şekilde ağır cezalar verilirken on binlerce avukatı temsil eden barolar bağımsız medya ile dayanışma içinde olmasın…

İsteniyor ki; Sakarya’da havai fişek fabrikasındaki patlamada can veren, yaralanan işçilerin ailelerini savunacak barolar, sesini duyuracak medya kurumları olmasın. 

İsteniyor ki; “Halkın Avukatı”, “Halkın Medyası” olmasın.

Pandemi ortamında bile bu teklifi dayatma ile gündeme getiren Saray iktidarı, toplumu,  savunmasız, sessiz, nefessiz bırakarak teslim almak istemektedir.

SADECE KENDİ SESİNİN YANKILANACAĞI ISSIZ BİR ÜLKE

Baroların etkisizleştirilmesiyle ülkemizin hukuk zemininin ortadan kaldırılması, bağımsız medyanın etkisizleştirilmesiyle de toplumun sesinin  kısılması hedeflenmektedir.

Saray, bu hedefleri ülkemizin “yeni normali” heline getirmek istemektedir. Böylece toplumun bütün dinamik kesimlerini “suskunluk sarmalı” nın içine hapsedip halkın sesi yerine sadece kendi sesinin yankısını duyacağı ıssız bir ülke hayal etmektedir.

Bu ıssızlık içinde aşama aşama sıra kamu yararına görev yapan diğer kurumlara gelecektir.

Ülkemizin doğal kaynaklarının, tarihi değerlerinin, kültürel mirasının korunması, ülkenin sanatsal ve teknik kalkınması hedefi ile görev yapan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, (TMMOB) halkın sağlığını önceleyen Türk Tabipleri Birliği (TTB), kamu yayıncılığı anlayışı ile görev yapan medya mensuplarının meslek örgütleri, Saray’ın “yeni normali”nin dışına itilecektir.

Kısacası; halkın hak arama özgürlüğünün en önemli kurumları olan barolar ile medya kurumlarının eşzamanlı olarak hedefe konulması, Saray iktidarının örgütsüz toplum yaratma projesinin önemli adımlarıdır.

FETÖ’NÜN SİLİVRİ MAHKEMELERİNDE DİRENEN KURUMLAR

Kamu vicdanının oluşmasında son derece etkili olan hukuk, devletlerin ve toplumların varlığını sürdürmesini sağlayan toplumsal düzenlemeleri sağlamaktadır.

Bu noktada FETÖ’nün Ergenekon adı altında yürüttüğü kumpas davalarını hatırlatmak isteriz.

FETÖ’nün hakim ve savcılarının her türlü hukuksuzluğu yaptığı Silivri mahkemelerinde, bugün yok edilmek istenen ülkemizin bağımsız baroları; yılmadan, çekinmeden hakkı, hukuku, adaleti savunmuşlardır.

FETÖ kumpaslarının operasyon araçlarına dönüşmüş olan dönemin malum medya kuruluşlarına karşı ülkemizin bağımsız medya mensupları halkın gerçekleri öğrenme hakkını haykırmışlardır.

Terör örgütünün ülkemizi tümüyle teslim almayı hedeflediği kumpaslara karşı, hukuk zeminini koruyan  ve halkın gerçekleri öğrenme hakkına hizmet eden kurumların hayati rolünün toplumumuz için hayati olduğunu yaşayarak görmüş olduk.

Her şeye rağmen, ülkemizin hukuk kurumları da medya kurumları da kolay kolay boyun eğmeyecek tarihsel birikime sahiptir.

Bu bilinçle; toplumumuzun örgütlü gücünü oluşturan bağımsız meslek birliklerinin, halkın sesi olan bağımsız medya kuruluşlarının ve özgür sosyal medya mecralarının bastırılmasına, etkisizleştirilmesine izin verilmeyeceğine inancımız tamdır.

YÜKSEL MANSUR KILINÇ
CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ
YÖN RADYO KURUCUSU 




Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları