Osman Kavala davasında, Türkiye’nin AİHM’nin 46/1. maddesini ihlal ettiğine ve böylece AİHM kararlarına ilişkin yükümlülüklerini yerine getirmediğine karar verildi. AİHM’nin 17 hâkimden 16’sının oyuyla, Osman Kavala’nın derhal serbest bırakılmasına karar verildi.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 90. maddesinde Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşmelerin yasalardan üstün olduğu ve bunlara uyulması açıkça belirtilmektedir.

TÜRKİYE’NİN SAYGINLIĞINA DARBE

Bilinmelidir ki AİHM kararlarına uymamakta ısrar edilirse, bu politikanın sonu Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nden (Avrupa Parlamenterler Meclisi) atılmasına, Avrupa Birliği ile olan ilişkilerin dondurulmasına kadar gidebilir. Böyle bir durumun Türkiye’nin uluslararası siyasi ilişkilerine ve ekonomisine vereceği zararın ne denli büyük olabileceğinin asla unutulmaması gerekir.

Bilindiği gibi Osman Kavala, Gezi davasından daha önce beraat ettiği halde, uydurma casusluk suçundan hapiste tutuldu. Sonra da beraat ettiği Gezi davasından müebbet hapse mahkûm edilirken bu defa casusluk suçlamasından beraat etti. Kanıtlara dayanmayan, tamamen kurgularla alınan ve adeta komediyi andıran bu kararlar, Türkiye’nin dünyadaki saygınlığına büyük bir darbe niteliğindedir.

ADALETİN GEREĞİ

Gezi davası mahkûmiyet kararları, dünya kamuoyunda Türkiye’nin zaten sarsılmış olan saygınlığına büyük zarar vermektedir. Kurgu ve intikam hırsıyla sürdürülen bu süreç, ivedi olarak sonlandırılmalıdır. Gezi direnişine katıldıkları için uydurma gerekçelerle mahkûm edilenlerin derhal serbest bırakılmaları, AİHM kararlarının ve adaletin de gereğidir.

PROF. DR. HAKKI KESKİN

SİYASET BİLİMCİ / ESKİ ALMANYA PARLAMENTOSU VE AVRUPA KONSEYİ ÜYESİ