Olaylar Ve Görüşler

NATO üyeliği ve Türkiye’nin tutumu - Tugay ULUÇEVİK

21 Mayıs 2022 Cumartesi

Rusya’nın 24 Şubat’ta Ukrayna’ya saldırması özellikle Avrupa devletlerinde güvenlikle ilgili endişeleri artırdı. Buna paralel olarak Avrupa-Atlantik güvenlik ve savunma yapılanmasının temel taşı olan NATO’ya atfedilen önemde de artış görüldü. NATO’ya şimdiye kadar üye olmayan Finlandiya ve İsveç güvenliklerini NATO içinde çok taraflı bir çerçevede sağlama arzusuyla teşkilata üyelik için başvuruda bulunma kararı aldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliklerine Türkiye’nin “evet” demeyeceğini açıkladı. Türkiye bu tutumunun gerekçesini bu iki devletin PKK ve YPG terör örgütlerine açıkça destek vvermeleri olarak açıkladı. 

‘RİSK ARTIŞI’

İsveç sadece PKK terör örgütüne destek vermekle kalmamakta, Türkiye’nin AB üyeliğine de karşı çıkmaktadır. Örneğin Almanya’nın dönem başkanlığındaki 3 Haziran 1999 Köln AB Zirvesi’nde Almanya’nın Türkiye’ye AB adaylık statüsü verilmesi girişimini Yunanistan ile birlikte İsveç engellemiştir.

Görüşüme göre, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine Türkiye’nin karşı çıkmasının tek gerekçesi bu devletlerin PKK’ye desteği olmamalıdır. Çünkü bu iki ülkenin NATO üyesi olmalarında stratejik açıdan da sakınca vardır. Finlandiya’nın Rusya sınırı yaklaşık 1400 kilometredir.  NATO’nun Rusya sınırı uzadıkça Rusya cephe hattı da genişleyecektir. Bu da Türkiye dahil NATO için risk artışı demektir. 

İsveç ve Finlandiya’nın muhtemel  NATO üyeliği hakkında konuşan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, “NATO’nun İsveç ve Finlandiya’ya genişlemesinde Rusya’ya doğrudan tehdit yok ancak askeri altyapının bu bölgeye genişletilmesi tepkimizi tetikleyecektir” demiştir.

BASKI GÖĞÜSLENMELİ

İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine karşı Türkiye’nin takındığı tutumun tek gerekçesinin PKK’ye verilen destek olmasının bence bir sakıncası da, PKK ve PYD/YPG’ye destek veren başta Yunanistan olmak üzere bazı NATO üyesi devletlere ve ayrıca Rusya’ya bugüne kadar “böyle yaparsanız size şunu yaparız” şeklinde bir tepki göstermemiş olmamızdır. Günümüzde de ABD’nin PYD/YPG’ye olan bilinen bakış açısını ve verdiği desteği sürdürmesi halinde böyle bir tepki gösterebilecek miyiz?

Yunanistan ve GKRY AB üyeliği sayesinde elde ettikleri politik ve diplomatik imkânlarla Türkiye’nin AB üyeliğini engellemektedirler. Makedonya’nın devlet ismine tarihi emel ve hedeflerle itiraz etmişler, değiştirilmesini sağlamışlardır. Yunanistan Kuzey Makedonya’nın NATO üyeliğinin gerçekleşmesini geciktirebilmiştir. 

Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelik müracaatının kabulünü  engelleme hakkı, imkânı ve yetkisi elbette vardır. Ancak konuyla ilgili süreç boyunca işleyecek çok taraflı diplomaside Türkiye’nin itirazını aşmak, direncini kırmak için çeşitli baskılar yapılması beklenir. Türkiye bu baskıları göğüsleme veya dış politikamızın öncelikli konularında anlamlı tatmin edici ileri adımlar atılmasını sağlama gücünü ve hünerini gösterebilmelidir.

RUSYA ETKİSİ

Belirtmek istediğim bir husus da şudur: İsveç’in ve Finlandiya’nın NATO üyeliği diplomasi konusudur. Diplomasi sadece aleni yöntemlerle yürütülmez; çoğunlukla gizlilik gerekir. Aleni diplomasinin siyasi riskleri çoktur. Bu konuda milli çıkarlarımız geri adım atılmasını gerekli kılarsa hem karar verici hem milli çıkarlarımız açık diplomasi yüzünden zarar görebilir.

Yukarıda belirttiğim gibi Rusya anılan iki devletin NATO üyeliğine karşıdır. Uluslararası çevrelerin Türkiye’nin bu konudaki muhalefetinin gerçek sebebini Rusya’yı karşısına almamak şeklinde yorumlamaları da ağır basan bir ihtimaldir.

TUGAY ULUÇEVİK

E.BÜYÜKELÇİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları