Orada mısınız?
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Orada mısınız?

23.08.2018 09:00
Güncellenme:
Takip Et:

Cumartesi Anneleri’ne ve kayıp Ferhat Tepe’nin avukatı Şevket Epözdemir’in aziz hatırasına...

 

Cumartesi Anneleri’nin Galatasaray Meydanı’ndaki eylem/buluşmaları bir hesapla 23 yılını doldurdu. Yoğun baskılardan dolayı bir süre ara verilmesi nedeniyle bir başka hesapla ise 700. haftasını bu Cumartesi tamamlıyor. Bu sayıların cesameti bize daha en başta şunu sorma hakkı veriyor haliyle: İnsan hayatının zaman ölçeğini aşan bir yürek ahının bir kara bulut gibi bu ülkenin başında aralıksız dönüp durması, nasıl bir utanç bırakır hepimizin payına? Çocukların kaybedilen anne babalarını ararken büyümesi ama ülkenin hiç değişmemesi demektir bu. Bir hayatı ararken bir başka ömrün verilmesi ama ülkedeki suskunluğun, kayıtsızlığın ve dahi dehşetin hep aynı kalmasıdır aynı zamanda. Ve tabii ki onlarca yıl apaçık şahidi olduğumuz bir suçun artık sahibine dönüşmeye başlamamız anlamına da gelecektir kuşkusuz. Türkiye böyledir işte: Bazı aktörler, hesaplar, sayılar sürekli değişir/değiştirilir ama her şey ve en önemlisi de utanç aynı kalmaya devam eder...

Bizim büyük utançsızlığımız
Utanç bir anlamıyla iyidir aslında. Verimlidir. Bir suçun yükünü taşıdığı/taşıyabildiği için insanı ve toplumu dönüştürür. Yanlış yaşanmış bir hayatın yürek sızısı, umudu da getirir beraberinde. Belki bu nedenle Türkiye’de olan biraz daha başka bir şeydir kanaatimce. Utançsızlığın getirdiği daha derin bir utanç belki de...
Bir defa 700. hafta sayısı bile tek başına bu ülkede gözaltında kayıplar sorununun ne kadar derinlerde ve yapısal olduğunu, hukuk, yargı ve giderek devlet ve hükümet düzeyindeki kayıtsızlığın ise ne kadar olağanlaştığını alenen gözümüze sokuyor. Kuşkusuz üzerine konuştuğumuz konu sayılarla dile gelmeyecek, getirilemeyecek, getirilmemesi gereken acıların, kayıpların, gönül koymaların biricik dramlarına dairdir. Bir acıyı bir başka acının yanında sıraya koyup saymaya kalktığınızda her bir acıyı daha da derinlerde saklamış olursunuz sadece. Buna karşılık tek başına bir annenin 700. defadır “Çocuğumu bulun” çağrısı yapmasının temelindeki utanç verici politik matematiğin ve belgeselliğin de göz önüne getirilemeyecek bir durum olmadığı aşikâr. Ülkedeki acının derinliğini bu yukarıdaki sayıları bir de diğerleri ile tamamladığımızda, hakikati daha iyi anlayabileceğiz galiba. 2011 yılı itibariyle zorla kaybedildiği kesin olarak tespit edilen 757 kişi var örneğin. Bunu bir de 17 bin faili meçhul ile birlikte düşünmeli ayrıca. Son 40 yılda işkencede öldürülen kişi sayısı bilinmiyor. Ama sadece 12 Eylül 1980 darbesi sonrası 234 kişinin işkenceyle öldürüldüğü biliniyor.

Türkiye’nin devleti, hukuku ve yargısı
Gözaltında kayıplar sorununun bu boyuta gelmesi devletin sadece savsaklamanın ötesine geçtiği haklı şüphesini de beraberinde getiriyor. AİHM zorla kaybetmeler konusundaki 69 başvurudan 51’inde açık ihlal tespiti yaptı ve Türkiye’deki siyaset ve idare kurumlarının acınacak hali pür melali dışardan da açık biçimde tespit edildi. Yukarıdaki sayıları bir araya getirdiğimizde Türkiye’deki devletin ve polisten yargıya kadar ulaşan kurumlarının nasıl bir hukuk dışı şiddet potansiyelinin üzerine oturduğunu ve dahi nasıl bir “yönetim endüstrisi”ne sahip olduğunu kestirmek hiç güç değil. Adeta devlet kurumları eliyle topluma yöneltilen yapısal bir savaş imasını barındıran sayılar bunlar. Gören gözler, duyan kalpler için sayılara lüzum yok kuşkusuz. Her biricik acıda ve kayıpta “kıyametin yeniden koptuğu”nu ve hepimizin yeniden öldüğünü idrak etmek yeterli olacaktır.

Kaybetme politikası
Geldiğimiz aşamada gözaltında kayıpların soruşturulmasının ertelenmesi bazen yetersizlik bazen ise bir “politika” olarak anlaşılabilir. Gözaltında kaybedilenler için gerçek bir soruşturma yapmamak, savsaklamayı açık bir politikaya dönüştürmek demek. Oysa devlet için savsaklama düpedüz bir “suç” ise hepimiz için, bütün bir toplum için de bir utanç olmalıdır kuşkusuz. Polis, hâkimler, savcılar ile devlet ve hükümetler kendi görevlerini yapmaktan imtina ederken ve böylece bize vaat edilen hukukun nasıl bir “şey” olduğunu ifşa ederken toplum ise Galatasaray Meydanı’ndan yükselen sese her nerede yakalanıyor ve öylece duraklamaksızın geçip giderken bir trajedinin sessiz tanıklarına dönüşüyor ve Türkiye’de hukukun devletten topluma uzanan şiddet dolu derin ağlarını ele veriyor...
Trajedi bu kadar derin ve yaygınsa bir kez daha sarsmak gerekiyor herkesi. Bu ülke annelerine ağıtlar eşliğinde yaşanan bir hayat vaat etmekten vazgeçmelidir. Bir annenin adalet umudu ile daimi yası, 700 hafta boyunca yan yana durdukça hepimizi gaybın belirsizliği ile sorumlu tutar. O gayb ki bir gün hepimizi yutar...
Şu halde bizim bütün ihtiyacımız bu utançsızlığın yanında biraz utanç duygusu olmalıdır herhalde. Sorumluluk alma, harekete geçme ve arınma devamında gelecektir...
Evet peki hepiniz; failler ve şahitler ve dahi seyirciler hala orada mısınız?
1935’te gözaltında kaybedilen Salih Bozışık’tan 2000’lerde kaybedilen Serdar Taniş ve Ebubekir Deniz’e uzanan kayıplar zincirinde gelmiş geçmiş bütün iktidarlar, hükümetler, polis memurları, hâkimler, savcılar ve ey yurttaşlar... Evet siz orada mısınız?
Duyuyor musunuz?
Ve içinizde bir utanç yaşatıyor musunuz? Yaşatıyor muyuz?
Evet ise hâlâ umudumuz var demektir...
Hayır ise bir annenin çocuğunu sonsuza kadar aradığı bir ülkenin utancını sonraki kuşakların duyacağından emin olabilirsiniz...  

ORHAN GAZİ ERTEKİN
Demokrat Yargı Eşbaşkanı

Yazarın Son Yazıları

Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025