Olaylar Ve Görüşler

Soğuk Savaş’ta bir kadın: MÜNEVVER ANDAÇ - Prof. Dr. Rıdvan AKIN

20 Şubat 2022 Pazar

Münevver Andaç; Nâzım Hikmet’in öz dayısının kızı, 11 ay birlikte yaşayabildiği eşi, Mehmet Nâzım’ın annesi, hayatına girmiş kadınlar içinde en entelektüel olanıdır. 

Aile arasında “Mimi” diye anılan Münevver, 1917’de Sofya’da doğdu. Babası Mustafa Celaleddin Bey, Sorbonne’da okumuş bir diplomattı. Mustafa Kemal’in yakın arkadaşıydı. “Andaç” soyadının, Atatürk tarafından verildiği söylenir. Babası 1921’de, annesi Gabrielle 1926’da vefat etti. Marsilya’da yatılı okulda okudu. Liseyi bitirince ablası Leylayla birlikte 1935’te Türkiye’ye geldi. Nâzımla, hukukta okuyan Münevver arasındaki ilk yakınlaşma büyük olasılıkla, ailede “Dayı Paşa” denilen Ali Fuat Cebesoy’un evinde yaşandı. 1944’te ressam Nurullah Berk’le evlendi. Kızı Renan, bu evlilikten doğdu. Mutlu değildi. Aklında, kuzeni Nâzım Hikmet vardı. 1948’de Peride Celal ve Ayşe Baştımar’la Bursa Cezaevi’ne ziyarete gittiğinde 31 yaşındaydı.

HER YERDE TAKİP EDİLDİ

Münevver’in kalbinde yaşattığı mahpus kuzeni herhangi biri değil, uluslararası üne sahip bir Türk şairiydi. Paris’te ünlü şair Tristan Tzara’nın başkanlığında Picasso, Dali, Aragon, Camus, Sartre, Simone de Beauvoir, Yves Montand gibi ünlü kişiler tarafından “Nâzım Hikmet’i Kurtarma ve Eserlerini Tanıtma Platformu” kurulmuştu. Paris’te “Nâzım’a özgürlük imza kampanyası” başlatılınca Münevver, Ayşe Baştımar’la birlikte benzer bir kampanyayı Türkiye’de başlattı. Halide Edib ve Adnan Adıvar, dilekçeyi ilk imzalayanlardı. Sonuçta solcuları infaz indirimiyle “kerhen” affeden yasa çıktı. Nâzım, 15 Temmuz 1950’de özgürlüğüne kavuştu.

Bu arada hürriyet ve demokrasi sloganlarıyla iktidara gelen Demokrat Parti’ye göre, antikomünistlik, demokratlığın önkoşuluydu. Ne kadar antikomünist olunursa, ABD’ye o kadar yaklaşılırdı. Nâzım; Bahriye Mektebi mezunu olduğundan askerlikten muaftı.  DP iktidara gelene kadar askerliğini yapmış sayan devlet, birden askerlikten muaf olmadığına karar verdi. Askere alınma girişimi iktidarın komplosuydu. Nâzım, askerde Sabahattin Ali gibi öldürüleceğini düşünüyordu. Endişelerinde haklıydı. Nâzım kaçmak zorunda kaldıktan sonra Münevver'in hayatı zorlaştı, 10 yıl polis tarafından fiilen gözaltında tutuldu, evinin önünde sürekli polis ekibi bekletildi. Gittiği her yerde takip edildi. Bu hukuk dışı gözaltı rejimi altında, anne olarak çocuklarını okuttu, çeviri yaparak hayatını kazandı.

YÜZLERCE MEKTUP...

Sertel’ler, Dino’lar yurtdışına çıktılar. Münevver de gidebilirdi. Ülkeyi yönetenler basiretli olsaydı, Münevver’in gidişini “insani sebeplerle”, sessizlikle karşılayabilirlerdi. 1952’de Samet Ağaoğlu’na pasaport almak umuduyla gittiğinde “Sen Nâzım’ın neyi oluyorsun” denildi, aşağılandı. 1956’ya dek Nâzım’la hiçbir insani temas kurmasına izin verilmedi. 1956'da Belçika Dışişleri Bakanı Paul Hery Spaak’ın ısrarı üzerine, mektuplaşma izni verildi. Münevver’in yazdığı 740 mektup, onun yalnızlığını ve Nâzım’a olan bağlılığını gösterir.

Eğer Joyce Lussu adlı cesur İtalyan kadın ortaya çıkmasaydı, Münevver belki de Nâzım’ı asla göremeyecekti. Feminist ve sosyalist Lussu, Münevver’i 1961 sonbaharında kaçırdı. Varşova’ya ulaştıklarında, Münevver’i mesut bir birleşme değil, hayal kırıklığı bekliyordu. 10 yıllık hasret bitmişti, ama dünyanın en güzel aşk şiirlerinin yazıldığı Münevver Andaç, uzun ayrılık yıllarında unutulmasa da ikame edilecek birileri bulunmuştu. Nâzım, Vera’yla yeni evlenmişti. Münevver’e Varşova Üniversitesi’nde Türkçe okutmanlığı ve çocuklarıyla yaşayabileceği bir apartman dairesi ayarladı. Vera’nın yanına döndü, her ne kadar Berlin’de yazdığı otobiyografisinde “kederden geberiyor olsam da” dese de. 

NÂZIM TRAVMASI...

Nâzım’ın ölümü bir başka travma oldu Münevver’in hayatında. Nâzım; Novodevichy Mezarlığı’na defnedilirken üç kadın, Münevver, Dr. Galina, Vera oradaydılar. Münevver, Paris’e gittiği 1973’ten vefatına dek geçen 25 yılda, emeğiyle geçindi. Yaşar Kemal, Kemal Tahir, Orhan Pamuk gibi yazarları Fransızcaya çevirdi. Mehmet’in Türkiye’ye geldiği, Büyükada’da bir ev aldığı, orada zaman zaman kaldığı bilinir. Münevver’in, kaçıştan sonra Türkiye’ye gelip gelmediğine dair bilgiler çelişkilidir. 

 Münevver Andaç, 16 Mayıs 1998’de Paris’te öldü. Şehit Müşir Mehmet Ali Paşa ve şehit Mustafa Celaleddin Paşa’nın torunu, Nâzım Hikmet’in “Gayrı bundan böyle vermem seni ellere” diye şiirler yazdığı eşi, Mehmet Nâzım’ın annesi, dilimizin mükemmel bir çevirmeniydi. Ülkesinde hiç suç işlememişti. Dar görüşlü politikacıların ilkel tutumu nedeniyle insan haklarına, hukukun temel ilkelerine aykırı şekilde, 10 yıl hayatı karartıldı. 90 yıllık ömründe büyük sıkıntılar çekti. Ama tüm bunlara rağmen, ülkesine yürekten bağlıydı. Vasiyetinde “Küllerimi Boğaz’a savurun...” diyecek kadar. 

PROF. DR. RIDVAN AKIN
GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları