Öner Yağcı

Anadolu’nun toplumsal bilinci

04 Eylül 2021 Cumartesi

Onlarca uygarlığı bağrında barındırmış, Çatalhöyük, Çayönü, Göbeklitepe gibi en eski yerleşkelerin yurdu olan Anadolu zamandır, tarihtir, coğrafyadır.

İşgal, istila, fetih, göç dalgalarıyla yaşadı ama Ekrem Akurgal’ın “Her kim ki Anadolu’yu fethetmeye çalıştı, kendi fethedildi” sözü kalbimizin derinindedir.

İnsan olalım diye binlerce yıldır çığlık atar Anadolu. Çünkü ırk değildir o, aşiret, kavim, kabile değildir. Din, mezhep, tarikat değildir. İnsandır, emektir, barıştır, özgürlüktür, direniştir Anadolu. 

ANADOLU’NUN MEYVESİ: CUMHURİYET

Emperyalistlerce işgal edilince çağdışılığa, ümmetleştirilmeye geçit vermemek için direndi Anadolu. Bu direniş, Anadolululuk bilincinin ulusal/toplumsal bilinçle, çağdaş değerlerle donanan dirilişiydi.

Samsun’da doğan güneş, Amasya Genelgesi, Erzurum ve Sivas kongreleri, TBMM, Büyük Taarruz, yıldönümünü yeni kutladığımız 30 Ağustos, Cumhuriyet ve devrimler Anadolu’nun meyveleriydi. Cumhuriyet değerleri toplumsal bilincimizi oluşturdu ve Türkiye Cumhuriyeti ile Atatürk sevdasının Trakya’yla bütünleştirdiği bir destan toprak, bir yurt oldu Anadolu.

ANADOLU’NUN GERÇEĞİ

İşte bu yurt yıllardır, bilim ve sanatla ulaşılacak olan çağdaş aydınlığın yerine çağdışı, bağnaz ve barbar karanlıkları özleyenler elinde hırpalanıyor. Soğuk Savaş’la, Yeşil Kuşakla, ılımlı İslamla, BOP’la süren saldırı bu yurdun insanına yüklenmeye devam ediyor. 

Bugünlerini umutsuzluk, çaresizlik, kimsesizlik kuşatması altında yaşayan yurdumuz, umudunu yitirmeden “Namuslu, genç ellerle” yeniden yaratılmayı, “kitap ile, iş ile, tırnak ile, diş ile, umut ile, sevda ile, düş ile” dayanarak bekliyor. 

Umudunu dalga dalga saklayarak beklerken doğru örgütlenmelerin, doğru önderlerin güven veren rüzgârını arıyor. Bilim ve sanatın ışıklarından yoksun yaşamamak, değerlerini korumak için direniyor. 

Yeter ki bu rüzgâr esmeye başlasın, o, olanca bilgeliğiyle yüce değerlerin yeşerdiği bir yurt olduğunu bir kez daha gösterir.

TOPLUMSAL BİLİNCİN ÖNCÜLERİ

Geçen hafta ölüm yıldönümlerinde andığımız Sabiha Sertel’i, Azra Erhat’ı, Turan Dursun’u, Oktay Akbal’ı düşündüm. Cumhuriyet değerleriyle yoğurulan toplumsal bilincin öncüsüydü hepsi de.  

Yeni kaybettiğimiz tiyatromuzun ustası, hep ses olan, hep insana dokunan Ferhan Şensoy da o değerlerin yiğit bir temsilcisiydi.

Dört yıl önce 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde aramızdan aydınlanma öğretmeni, hocam Emin Özdemir’i düşündüm. Bir dersinde Vedat Günyol’un Yeni Türkiye Ardında adlı kitabından “Yurtseverlik Deyince” başlıklı yazısını (s.109-111) okuyup tartışmaya açmıştı.

YURTSEVERLİK DEYİNCE

...Yurtseverlik çetin bir iştir, ucu bir çeşit kahramanlığa varan bir iş. Çünkü yurdu sevmek sadece bir gönül, bir duygu işi değil, bir kafa işidir de. Doğrusu insan için yurdunu sevmenin yolu tektir: O da hem yüreğiyle hem kafasıyla sevmek. (...) 

Yurdumu seviyorum diyen kimse, aklıyla yüreğini birleştirecektir ister istemez. Yani hem yurdunu olduğu gibi sevecek hem de onu değiştirmeye, aklın ışığında, doğruluktan, özgürlükten yana geliştirmeye çalışacaktır. Kısacası, J. Paulhan’ın deyimiyle yurtsever, ‘yurduna tapınacak ama hiçbir zaman ona katlanmayacak’, yani sırasında haksızlıklara ‘hayır’ diyebilecek. (...) 

Yurtsever olabilmek için önce, insan olmak gerek. Önce de insan, sonra da insan...

*

Hep bağnazlıkla, barbarlıkla, bilgisizlikle savaşan, insanın birliği ile uygarlıkları yaratan emeğin birliğinin bileşkesidir Cumhuriyet. 

Onu çağlar ötesine taşımak da onun kulluktan kurtarıp özgürleştirdiği, insanlaştırdığı bize düşüyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eğitim ve kitap 20 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları