Öner Yağcı

Tarihin bugününde

28 Mayıs 2022 Cumartesi

“Her şey önceden düşünülmüş ve belirlenmiştir” diyen bağnazlığa karşı, “Öyleyse insanın düşünme yeteneği vardır” derken bilgi ve teknoloji toplumunun baş döndürücü hızını ama kitle iletişim teknolojisinin insani olanı aynı hızla tükettiğini de görüyoruz.

Medya devi, görselliğiyle ve sihirli dünyasıyla tutsak alıyor insanlığı.

Çığlıklarla ilan edilen küreselleşmenin ardında yatan gerçek, çokuluslu şirketlerin dünya egemenliğidir.

YDD, DEMOKRASİYİ YOK EDİYOR

Tarihin, ulusların, ulusal dillerin, ulus devletlerin ve ideolojilerin tükendiği varsayımıyla kurulan Yeni Dünya Düzeni (YDD), tüm dünyada zaten doğduğundan beri yarım ve eksik olan demokrasiyi yok ediyor.

Neoliberalizm, ürettiği bireyci tüketim kültürünü, yozlaşmış değerleri medya aracılığıyla tüm dünyaya yayıyor.

Yaşamın temeli bireysel ve toplumsal tüketime dönüştürülüyor.

İnsanların temel gereksinimleri karşılayabilme özgürlüğü kalkıyor ortadan.

Varsıllık-yoksulluk, varsıl-yoksul ülkeler arasındaki uçurum ve çelişki büyüdükçe büyüyor.

Göç dalgalarıyla dünya coğrafyasının harmanında insani olan her şey hızla yok ediliyor.

Kendisi gibi inanmayan tüm insanlara öfkesini bombalarla, katliamlarla kusan bir barbarlık, çaresizlikle kıvranan küçük insanları köleleştirmede büyük başarılar kazanıyor.

HEDEF DÜNYA EGEMENLİĞİ

Sömürüyle palazlanan barbar bir emperyalist imparatorluğun dünyaya egemen olmasıdır bu.

Çılgınca büyüyen tüketimle birlikte doğa, çevre kirliliği inanılmaz boyutlara yükseliyor.

Şiddet ve terör yaygınlaşıyor.

Dünyanın her yerinde iktidara getirilen ve sistemli hale gelen baskı yönetimlerinin uygulamalarıyla bağnazlıklar, inanç farklılıkları, mezhepler, tarikatlar, etnik çalışmalar besleniyor.

Nüfus patlamaları ve göç sorunları yaşanıyor.

TV’lerin zenginlerin görkemli yaşamlarını yoksulların evine sokmasıyla tüm bu sorunlar katlanırken oluşan öfke ve çaresizlik, her çeşit köktenci ve bağnaz akımın gıdası oluyor.

SORUNLARI AKILLA AŞMAK

Her sorunu aklın ışığında irdelemek, her zaman sorular sorarak yanıtlarını bulmaya çalışmak, çözümü için gereken bilginin peşinde koşarak araştırıp tartışmak, insanlığın gelişmesine, ilerlemesine inanmak, özgürüm diyen insanın görevidir, sorumluluğudur.

Bilimin, bilimsel yaklaşımın yol göstericiliği olmadan ilerlemenin gerçekleştirilmesi söz konusu değildir. İradesi ve bilgisiyle özgür olan kimselerin toplumunu geliştirme görevi ve sorumluluğu vardır.

İnsanlık, mutlaka “aydınlık bir pencere” bularak dünyanın adaletsiz, haksız, yanlış gidişine dur diyecek güce sahip olduğunu kanıtlamak zorundadır ve kanıtlayacaktır:

“Hiçbir vakit tam karanlık değil gece,/ kendimde denemişim ben,/ kulak ver, dinle./ Her acının sonunda açık bir pencere vardır,/ aydınlık bir pencere./ Hayal edilecek bir şey vardır,/ yerine getirilecek bir istek,/ doyurulacak açlık,/ cömert bir yürek,/ uzanmış açık bir el,/ canlı canlı bakan gözler vardır./ Bir hayat vardır hayat,/ bölüşülmeye hazır.” (Paul Eluard, “Aydınlık”, Çev. A. Kadir.)

***

Okuma önerisi:

Emre Kongar-Zülâl Kalkandelen: Devrimin ve Karşı Devrimin Yüz Yılı-1: Savaş, Devrim ve Tepkiler, Remzi Kitabevi

Özdemir İnce: Türk Aydınlanması ve Laiklik, SİA Kitap

Sevgi Özel: Yalan Dünyasının Yalancıları, Kırmızı Kedi

Merdan Yanardağ: İçtihad Kapısı, Kırmızı Kedi

Ali Ekber Yıldırım: Üretme Tüket-Siyaset-Rant Kıskacında Tarım, SİA Kitap



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Zaman, savaş ve insan 7 Aralık 2024
Tüketilmek 30 Kasım 2024
Günümüzün Nazizmi 23 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları