İktidarını üçüncü kez perçinleyen Erdoğan’ı, milli iradeye içtenlikle inanmış her yurttaşın kutlaması gerekiyor. Bilinen bu gerçeği, bir gazetemizin dünkü sayısında sonuçlar verilirken Hile Yine Diz Boyu şeklindeki karartma çabasını eleştirmek için yineledim. Ancak o kutlama görevini yerine getirirken, kesin sonuçlar ilan edildikten 14 gün sonra kendiliğinden toplanacak olan TBMM’nin göreve başladığı gün istifasını şeklen de olsa Çankaya’ya sunacak ve yeni hükümeti kurmakla görevlendirilecek olan AKP Genel Başkanı’nı bulutların üstünde uçurmaya kalkmamalıyız.

Önceki gece partisinin 326 sandalye ile seçimi önde bitirdiği belli olunca, zafer sarhoşu olmadığını Balkon Konuşması ile ortaya koyan Sayın Erdoğan için bir başka gazetemizde Başkanlık Yolu Açılmış Gibi değerlendirmesinin yapılmış olması da, gereksiz bir övgü yarışında ilk olma gayretkeşliğinin yansıması değil midir?

Siyaset mühendisleri, parlamentonun denetleme görevinin yanı sıra milletvekillerinin bakanlık yapmasını da devreden çıkaran ‘başkanlık’ın neden olacağı sakıncaları bir bir anlatıyorlar. Bu olgular ortadayken AKP Genel Başkanı’na gaz vermek yerine, her yönetme sisteminin farklı ülkeler için vereceği farklı sonuçları tartışmaya açmalıyız.

Seçim sonrasının ilk yazısı için masa başına oturduğum zaman, değerlendirmeyi düşündüğüm ilk olay, kesin olmasa da pazar akşamı alınmış olan sonuçların galibinin yanı sıra ikincililik, üçüncü ve dördüncülük sıralarını muhafaza ederek TBMM’de grup oluşturacak olan CHP, MHP ve BDP’nin arkasında kalan 11 partimizin içinde bundan önceki parlamentoda milletvekilleri bulunan DSP ile Türkiye Partisi’nin, pazar günü uğradıkları yenilginin altını kalın uçlu bir kırmızı kalem ile çizmeliyiz.

İktidar nimetlerine sırt çevirerek AKP’den ayrılan ve Türkiye Partisi adı ile yeni bir oluşum kuran eski Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, yüzde 10 barajının antidemokratik engelini aşmak amacı ile Sivas’tan bağımsız olarak katıldığı yarıştan diskalifiye oldu. DSP’den vefa duygusu ile ayrılmayı düşünmeyen 10 milletvekili de bu kez parlamento dışı kaldılar. Dolayısı ile Ecevit’in kurucu genel başkanı olarak hayata gözlerini yumduğu DSP de, son büyük yarışta oyların sadece 0.25’ine sahip olarak çok ağır bir hezimete uğradı.

Partisinin 3 milyon oyunu 100 bine düşürmek gibi bir mirasyedilik yapan lider, kendi fotoğraflarını reklam yolu ile yayımlatarak barajı aşacağım derken kazaya uğramış oldu.

Önceki gün sandıkta umduğunu bulamayan bir başka siyasi partimiz Büyük Birlik Partisi’nin genel başkanı Sayın Yaşar Topçu, bizde eşine ender rastlanan bir yöntemin uygulayıcısı olarak, pazar gecesi görevinden ayrıldığını açıklamıştı.

Bu seçimde barajı aşacağı hesaplarını yaptığı için olmalı Sevgili Masum Türker son hafta yoğun bir TV reklamı ile ekranlarda Doğruları Söyleyen Parti olarak tanıttığı DSP’ye demeçler ve basın toplantıları yöntemi ile oy isteğinde başarıya ulaşamadı.

Doğruları Söyleyen Parti’nin Sayın Genel Başkanı, herhalde doğru söyleme önceliğini kimseye vermemek için görevini bırakacaktır diye düşünenler bakalım haklı çıkacaklar mı?