14 Mayıs 1950’den bu yana, 1954’teki Gaziantep olayları dışında, seçmenler güven içinde oylarını kullandı. Bu güven çizgisinin 12 Haziran’da da süreceği umudunu kıran ipuçları, ne yazık ki şimdiden görünüyor.

Milli iradenin belirleneceği sandıklara gitmeyi önlemek isteyen terör grubunun taşkınlık gösterileri birer ikişer ortaya çıkıyor. Medyamız, yerinde bir otosansür uygulayarak seçmenleri tedirgin etmemeye çaba gösterse de, PKK’nin sadece Güney ve Güneydoğu Anadolu ile sınırlı kalmayan, İstanbul’a da uzanan eylemleri, Başbakan Erdoğan için birkaç gün öncede yazdığım gibi “ektiğini biçme” aşamasına geldi. Ve adeta havlu attı.

O havlu atışın ve eylemciler karşısındaki aczin en somut tanığı bizzat Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker’in dün haber ajanslarına düşen açıklamasıdır. Partisinin Diyarbakır adayı olan Bakan, kentte PKK’nin kepenklerin kapatılması için resmi görevlilerin seferber olduğunu söyleyerek meşru otoritenin, yönetimin direksiyonunu örgüte bıraktığını da itiraf etmiş değil midir?

O tohumları bonkörce eken kendisi değilmiş gibi, Sayın Başbakan’ın özellikle Orta Anadolu kentlerindeki ulusalcı konuşmalarını herkes gibi ben de izlerken kendisini korumak için neredeyse bir tabur sayısında güvenlik güçlerinin havadan ve karadan aldığı önlemlerle ilgili haberlere dikkat etmeye çalışıyorum.

Bir ülkenin başbakanını her türlü saldırıdan korumak için seferber edilen helikopterli, zırhlı araçlı, çatılardan miting alanını gözetleyen güvenlik güçlerinin aynı titizliği muhalefet partileri liderleri için de gösterdiğini belirten tek bir satır okuyanımız var mıdır?

Seçimin güvenliğinden sorumlu olması gereken İçişleri Bakanı, o güvenliği sarsacak çılgınların hedefinde sadece Başbakan’ın olacağını mı düşünüyor ki ana muhalefet ya da öteki parti liderlerinin korunması sırasında caydırıcı önlemleri gösteren haber ve görüntüler yalnız Erdoğan’ınkilerle sınırlı kalıyor.

Siyasi partilerin iktidar ya da muhalefette yer alanları ile demokrasinin vazgeçilmezliğini içeren hükümlerinde bir değişiklik yapıldı da benim mi bilgim olmadı?

Yoksa, devri AKP ile vatan sathında başlayan “bizler” ve “onlar”lı ayrımın meyvelerini, seçim güvenliği konusunda da uygulamak isteyenler mi sahne almaktalar?

Bilenler lütfen bilmeyenlere anlatsalar. Özellikle İçişleri Bakanlığı bu doğrultuda inandırıcı açıklama yapsa? Bugünlerde ileri yaşına rağmen kendini eleştirdiğini ileri sürdüğü Sayın Demirel, Cumhuriyet hükümetinin başbakanlığı görevini üstlendiği günlerde, “Dağdaki çobanın bir koyununun kaybolmasının sorumlusunun kendisi olduğunu” söylemişti.

Ya o hükümete dokuz yıldır başkanlık yapma onurunu taşıyan kişi, bu konuda ne düşünüyor?