Yargıçlar ve Savcılar Birliği'nin Eleştirileri

14 Ocak 2009 Çarşamba

Başbakan Erdoğanın önceki gün, onuncu dalga diye adlandırılan son soruşturmalarda izlenilen yöntemleri eleştirenlere karşıBu ne telaş. Kirli işlerin açığa çıkmasından mı korkuyorsunuz?”lu konuşmasına YARSAVdan gelen yanıtı, Adalet Bakanının politik olarakyorumlaması, üstelik yargının bağımsız olduğunusöyleyerek kendisini sorumlu tutmaması inandırıcı değildir.

YARSAV, yani Yargıçlar ve Savcılar Birliği Başkanı Eminağaoğlu da zaten dünkü basın toplantısında, yargının bağımsız olması gerektiğini vurgulamakla yetinmemiş, “soruşturmalarda kontrolün polisin elinde olduğu suçlamasını yaparak, sözü edilen bağımsızlığın zedelendiği yolunda örnekler vermiştir.

YARSAVın suçlamalarındaki örneklerin başında, onuncu dalga ya da 12 Mart döneminden yola çıkarak benim anımsattığım o yeni balyoz harekâtı ile Yargıtayın Onursal Başsavcısı Kanadoğluna yönelik suçlamalar da bulunuyor.

Yargıçlar ve Savcılar Birliği, bir mahkemenin, kendisine güvenlik örgütlerinden gelen başvuruyu, arama kararı vererek yürürlüğe koyup koymama kararı için, öncelikle, o isteğin hukuka uygun olup olmadığına özen gösterilmesi koşulunu hatırlatmak gereğini duymuş.

‘Bağışlanmaz bir yanlış...’

YARSAV, polisten gelen bir istemin kanıt olarak kullanılamayacak istihbari dinlemelere dayanmış olmasının, talebin reddi ile sonuçlanması gerektiğini savunuyor. Polisin söylemi ile o başvuruda Sabih Kanadoğlunun, Danıştay ve Cumhuriyet gazetesine yönelik saldırıların failleri arasında gösterilmesini, bağışlanmaz bir yanlış olarak isimlendiriyor.

YARSAV, yargı makamlarındaki, polisten gelen bilgilerin irdelenmeden altına imzalar atılması alışkanlığından da şikâyetçidir ve o türlü alışkanlıkların savcı ve yargıçları adeta noter pozisyonuna sokma tehlikesi ile karşı karşıya getirdiği kuşkusunu taşımaktadır.

Dahası, yine dünkü YARSAV açıklamasına göre bu tür alışkanlıklar, kamuoyundaki Polis Devleti suçlamalarına hak verdirtecek bir ağırlığa sahiptir.. Kurulması istenilen Terörle Mücadele Müsteşarlığı ile de demokrasi ve saydamlığı yok eden o polis devleti kalıcı bir hale gelecek, Hukuk Devletine dönüş sağlanamayacaktır.

Sayın Mehmet Ali Şahinin, bu eleştirileri tek tek yanıtlayarak kamuoyunu, kendisinin de Adalet Bakanı olarak yer aldığı siyasal iktidarı aklamak yerine, basit kelime oyunu yaparak YARSAVı bir siyasal parti gibi davranmakla suçlamaya kalkışmış olması, hukuk öğrenimi yapmış bir kişi için çok büyük bir talihsizliktir.

Somut yanıtlar vereceğine...

Oysa o kadar geniş bir savunma yapmasını da bir yana bırakarak, Adalet Bakanımızdan yargıç ve savcıların tek meslek örgütü tarafından kendisine yöneltilen somut suçlamaları olsun yanıtlaması beklenirdi.

Uygulamada yargıç adaylarının tek seçiciliğini üstlenmek görevinden ne zaman vazgeçileceği sorusundan başlayarak, Başbakanlık Müsteşarının yargıç ve savcı maaşlarını belirleyen tek kişi olmasından rahatsızlık duyup duymadığını, onun ağzından öğrenmek gibi... Yani yargıç ve savcıları bugünkü bürokratik yapı içinde birer sıradan devlet memuru gibi görme alışkanlığından Adalet Bakanının hoşnut olup olmadığının yanıtını almak gibi...

YARSAV, Adalet Bakanının, soruşturmaların bizzat cumhuriyet savcıları tarafından yürütülmesini önleyerek, polisin istihbari çalışmalarına destek verdiğini söylüyor. Bakanlığın yargı üzerinden gölgesini çekmesini istiyor.

“..İktidara karşı darbe iddiasını içeren soruşturmanın, iktidara bağlı ve yürütmenin açıkça etkisinden korunaksız olan polisler eliyle yürütülmesinin önlenmesiniistiyor. Bunun sağlanabilmesi için de sayı, mesleki tecrübe anlamında yeterince Cumhuriyet Savcısının sadece bu soruşturma için görevlendirilmelerini öneriyor.

Bu önerilere kızmak yerine sahip çıkmak, hukuka gerçekten bağlı olan herkes için, sadece aklın yolunda yürümek değil midir?

Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları