Altılı masa büyük travmaların tamir yeri mi?

16 Ocak 2023 Pazartesi

Gelecek Partisi (GB) lideri Ahmet Davutoğlu altılı masada tartışılması gereken fakat henüz ele alındığına ilişkin bilgimizin olmadığı bir konuyu, TV ekranlarından dillendirince hiç tartışmasız en önemli polemik konusu oldu. Kaç gündür altılı masa ateş altında. Bir ateş topunu, dışarıdan bir vole ile masanın üzerine yerleştirdi. İktidar cenahı saldır babam saldır halinde.

Sonradan tevil etmeye veya daha açıklayıcı davranmaya kalkıştıysa da söylediklerinde değişen bir şey olmadı.

Konuşmasında Cumhurbaşkan yardımcısı oldu, bir bakanlık da aldı; bunlar otomatik, arkasından bakanlıklar paylaşımına el attı. Yetmedi Meclis’te grup kuracak sayıda milletvekili istedi: 20 adet! 

Kimden? CHP’den! 

En çok tartışılan, seçilecek başkanın yardımcılarının onayı (imzası ile!) ile hareket edebileceği, karar alabileceği, kararname imzalayabileceği.

İstişareden bahsetmiyoruz, imzalı onay.. Eğer bu yapılmazsa Ahmet Bey kurulan hükümeti dağıtmasına ve Meclis’in yeni seçim kararı almasına kadar götürdü işi... Şimdilik anketlerde yüzde 1 etrafında dolanan “milli irade oyu” ile. 

Davutoğlu’nun bu açıklamalarına bakıldığında, kimileri “güç zehirlenmesine” maruz kaldığını bile söyleyebilir.

Önce 20 milletvekili konusu, şüphesiz bu CHP’yi ilgilendirir, fakat bunu duyunca, Davutoğlu’nun bundan sonraki adımda CHP başkanlığını isteyeceğini düşündüm! 

Varsayımlar şöyle: Başkan adayı CHP’den gösterilecekse, CHP de bunun bedelini ödemeli! 

Kendisi? Altılı masa içinde muhafazakâr kanadı temsil ediyormuş. Şöyle bir çıkarsama mı yapsak: Türkiye’de toplum ağırlıklı muhafazakâr olduğuna göre, temsilcisi de GP ve başkanı Davutoğlu.. Ben mi yanlış çıkarsamalar yapıyorum yoksa Davutoğlu mu Kafdağı’nı aşıyor, bilemedim. 

Muhafazakâr kanat GB ise, İYİ Parti sosyal demokrat, CHP sosyalist (içinde muhafazakâr çok seçmen olmasına rağmen), hadi DEVA liberal, Saadet’i bir yere koyamadım..  Belki “aşırı muhazafakâr” mı diyeceğiz? Demokrat Parti de var..

GEÇMİŞTEN ESİNTİ…

Davutoğlu, henüz cumhurbaşkanı partili olamaz kuralı yürürlükteyken ve RTE Cumhurbaşkanlığı’nı devralmışken, zorunlu olarak AKP’nin parti başkanlığına getirilmişti Erdoğan tarafından. Neden Davutoğlu? Partinin eğilimi tabii ki, Cumhurbaşkanlığı’nı henüz devretmiş olan Abdullah Gül iken, RTE onu saf dışı bırakacaktı.

Bir koltukta iki siyasetçi oturamaz (FETÖ lideri ile de temel anlaşmazlık buydu). Yetkisi az bir cumhurbaşkanı (RTE) tam yetkili bir başbakan (Gül) olamazdı. RTE’nin önünde, Başbakanlığı bile ortadan kaldıracak, iki gücü tek kişide (üstelik Meclis’i de sayarsanız üç gücü!) birleştirecek başkanlık sistemi değişikliği duruyordu.

Davutoğlu, RTE’nin gücünü sorgulayınca, parti başkanlığını ve başbakanlığı bildiği gibi yapmaya kalkınca, önce parti başkanlığından tam dışlandı, sonra da tabii başbakanlıktan... Ve partide sıfır derecesine indi. O zaman bu yapılanı haksızlık olarak yazmıştım, hâlâ o görüşteyim!

SİYASİ TRAVMA

Davutoğlu o sırada AKP’den istifa etmeyi seçmedi. Keşke büyük bir çıkış yaparak ayrılabilseydi! 

Davutoğlu için bu aslında büyük bir siyasi travmadır.

Hele Davutoğlu gibi, hem akademisyen hem Erdoğan’ın yanında hizmet ederek yükselmiş, Erdoğan’a Suriye ve Balkanlar gibi Osmanlı topraklarının tarihi bir miras olduğunu göstermiş ve buralarda politika inşa ettirmiş bir kişi için daha ağır bir travmadır. (Bu yanlış inşanın ceremesini tüm ülke çekiyor, ayrı mesele!)

Şimdi bu geçmiş ile Davutoğlu’nun yazımın başında bahsettiğim büyük çıkışı arasında bir bağlantı kuracağım: Altılı masa bu bombardımandan sağ salim çıkar da seçimi kazanırlarsa, Davutoğlu’nun da siyasete muzaffer bir dönüşü olacak. Erdoğan’ı alt etmiş olacak. 

Travmaların tamiri böyle olabiliyor.

Ama bunun için büyük bir geri dönüş olmalı, imza yetkili başkan yardımcılığı, bakanlıklar ve 20 milletvekili!...

Hadi bakalım!

NE GÜZEL ADAMSIN SEN!

Müjdat Gezen. Sana sesleniyorum! Önceki akşam 70 yıl jübilesi ne müthiş bir olaydı öyle! Arkadaşların, öğrencilerin, sevdiklerin, dostların.. tüm anlattıkları tam bir gerçek yaşamöykün olmuş. Kimse bu öyküyü böyle güzel yazamazdı.

Baştan sona heyecanla seyrettikten sonra, yahu biz boşuna yaşamışız dedim kendime!...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları