Bakan Ruhsar Hanım’ın başı, boşu boşuna mı yendi?

22 Nisan 2021 Perşembe

Bakana, şirketinin malını satın aldırtan cüret nereden?  

Ticaret Bakanı iken bomba patladı; bakanlık, bakanın şirketinden dezenfektan satın almış. 9 milyon civarında bir para mı ödenmiş?... Fena sayılmaz, bakanlıkta oturmanın neması. Dezenfektan üreten diğer şirketler de başlarına böyle talih kuşları konması için dua ediyor olabilir. 

Ticaret Bakanlığı olayı doğruluyor ve bu ticaretten “kâr ettik” diyor, “Başka bir şirketten alsaydık daha çok para ödeyecektik”... Bakanlık yetkilileri, Ruhsar Hanım ile “Sayın bakan, bir kıyak yapın sizin malları alalım” diye pazarlığa mı oturdular... Yoksa “Biraz daha düşük fiyattan alalım ki, olay patlarsa ucuza aldık gerekçesini kullanalım” mı dediler. Bilemem.

Şimdi bir özgürce ihaleye çıkılsa, sanırım benzer dezenfektan ürünlerini yarı fiyatına bakanlığa satacak çok sayıda şirket ortalığa dökülür.

Ruhsar Hanım’ın bakanlığı bu nedenle mi sona erdirildi, bilemem. Böyle yorumlayanlar var. Eğer neden buysa, bu alışverişi doğrulayan, üstelik bu konudaki habere ateş püsküren bakanlık açıklamasını kaleme alan hangi görevliler ise onların da başlarına bir şeyler gelmesi gerekir. Var mı?

Sorun tamamen ahlaki 

Kamunun koltuğu, kişisel kazançlar için kullanılamaz. Burada çok kaba etik ihlal var. Yok ucuza aldık, yok bilmem ne, bir sürü palavra... Diyeceksiniz ki, kullanılmıyor mu? Kullanılıyordur, fakat bu kadar açık seçik kör gözüm parmağına bu işler kotarıldığında iş patlıyor.

Burada sorun, eski bakanın, açık seçik bu işlemi yapma, yaptırma cesaretini nereden, nasıl aldığıdır.

İlk akla gelen bu tür olayların iktidarda “olağan işler” kabul edilmesi..

Her şey normaldir.. Böyle şeyler yapılır, üstelik “ucuza” devlete satarak kıyak da yapmış olursunuz.

Görevliler, bürokratlarınız vb. yapılanın doğal olduğunu söyler. Belki de size tuzak kuruyorlardır. Ve belki de bu durumu dışarıya sızdıran da onlardır. Şirketiniz de hazır patronumuz bakan iken sadece bakanlığa değil, ilgili bir sürü ticari kuruluşlara, kurumlara da mallarımızı satalım demiştir.

Patron koltukta oturursa

Ruhsar Hanım’ın yapılan işte hiç de ahlaki olumsuz bir sorun görmediği anlaşılıyor.

Bu olay gösteriyor ki, bakanlık gibi bir kamu koltuğuna iş dünyasından, şirket sahibi vb. birinin oturmasının derin sakıncaları var. Bakanın dahli olmasa bile, şirketi, patronun bakanlık gücünden şu veya bu şekilde yararlanır. Bakanlıkla, hükümetle işi olan şirketler ve kurumlar şüphesiz ki bakanın şirketine öncelik vereceklerdir. Bu, siyasi güç ve ticari ilişkilerinin kaçınılmaz olarak doğasında var.. Hele Türkiye’de!

Utanma, sıkılma nerede var?

Tekrar soruma döneyim: Eğer iktidarda doğal atmosfer buysa, Ruhsar Hanım kazaya uğradı denebilir. Gerçi bu iktidarda kimler neler dile düşmedi de çoğunun başına bir şey gelmedi!

Ülkeyi tek elden yönetenlerin, bugüne kadar hâkim oldukları belediyelerden tutun çeşitli bakanlıkların, siyasi yönetimin tercih ettiği şirketlere milyarlarca liralık ihaleyi verdiğini biliyoruz.

Burada bir utanma, sıkılma, etik kaygısı falan yok.

AKP’li belediyelerin çok daha kaba, belediye kaynaklarını peşkeş çeken hatır gönül işlerini, ihale haberlerini her gün Cumhuriyet’te izliyorsunuz. 

İktidarın gazetelerinde bu konularda tek bir haber bulamazsınız.. 

Görevleri, bu konularda kamuoyuna hiçbir bilgi vermemek, örtbas etmek, görmemek.

İktidarın hiç, belediyelerinde patlayan yolsuzluk, rüşvet, ihale kirlilikleri konusunda en küçük bir hassasiyet bildirdiğini gören, duyan oldu mu?

Belki de şunu demeli: Ruhsar Hanım’ın başı boşu boşuna yendi!!!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları