Barış’lar ve afişenin afişesinin onun da afişesinin afişesi cezası

08 Mart 2020 Pazar

Barış Terkoğlu kardeşimi neden tutukladılar. Ya Barış Pehlivan kardeşimi?

Mesela “yeni bir kitap hazırlıyoruz” açıklamalarından sonra olabilir mi?

“Bunlar yine hangi tarafımızı deşifre edecekler” endişesi mi?

“Eyvah, kim bilir devenin hamutuyla beslenenlerin nelerini ifşa edecekler yine” paniği?

Mahkemelerde kurulan yeni “FETÖ ve yandaş aklama-paklama” tezgâhları mı gündemde, korkusu mu?

Türkiye’nin kuyusunu kazan, din kisvesi altında her türlü ahlaksızlığı, parabazlığı, cinsel istismarcılığı yapan ve devletin hemen her kademesine yuvalanan tarikat ve cemaatlerin yeni dümenlerini mi gündeme getirecekler?

‘Yoksa bizi mi açıklayacaklar?’

Bir bir yıkılan AKP yerel yönetimlerinin yolsuzluklarını mı raporlayacaklar ve yürüttüğümüz yeni cukkaları mı açıklayacaklar?

“Bu adamların gazetecilik yapmalarını ne kadar geciktirirsek, yazarlıklarını ne kadar kesintiye uğratırsak, o kadar lehimize” düşüncesi mi?

“Bu adamlardan bize rahat yok, atalım içeri” intikamcılığı mı?

“Gazeteciliği biraz daha öldürelim” ilkesini ve kararlılığını tavizsiz sürdürme politikasının otomatik bir sürece bağlanmışlığı mı?

“Bu ikisini atalım içeri, gazeteci yazar olarak iktidar muhalifliği yapmanın ne kadar tehlikeli ve bu nedenle gereksiz bir şey olduğunu” gösterme politikası mı?

‘Havuzlayamadıklarımızı susturacağız’

Yıldırmak, korkutmak, nefes aldırmamak, dünyayı dar etmek için mi?

“Doğan Medya’yı havuzladık, parasını devlete verdirdik; adamlarını, yönetmenlerini devşirdik... Bize direnenleri de susturacağız ve medyada dikensiz bir gül bahçesi yaratacağız” hayali mi?

Barış’ların tutuklanmasında yukarıda saydıklarımızın hepsi olabilir...

Tüm bunları, iktidarın “size gazetecilik, habercilik muhalif yazarlık yaptırmayacağız” ana görüşünde toplayabiliriz.

Ben gazetecinin bana meftun olanını severim, tıpkı âşık olan işverenler gibi, icraatımı sorgulayanını değil, övenini, göz yumanı, kuyruk sallayanını severim, bu gazeteciler hiç işsiz kalmazlar, zenginleşirler, başkanla uçarlar, onlara soru sorarken yağlama yıkama olanağı bahşedilir...

Gazetecilik yapmak isteyenlere ise şahsımın memleketinde yer yoktur, onlar işsiz bırakıla, gazeteleri internet siteleri kapatıla, ocakları söndürüle, kırk katıra kırk satıra mahkûm edile... düşman-hain-casus ilan edile...

Üç aşamalı karar

Önce Barış Terkoğlu’nu aldılar. Çünkü o Cumhuriyet’te de çoook kötü şeyler yazıyor, ifşa ediyor, kirli çamaşırları sergiliyordu... Korkusuzluğu, gerçeğe olan bağlılığı, mütevazılığı, Uğur Mumcu gazeteciliğinin parlayan yıldızı... içeri atılması için bunlar yeterliydi.

Sonra, gazeteci susturma, satın alma, TV’lere ayar verme, kimlerin konuşturulacağı ve konuşturulmayacağı listeleri hazırlamadan sorumlu saray eteklerindeki komisyonun aklına, yahu OdaTV’nin yayın yönetmeni Barış Pehlivan’ı da alalım geldi, sonra da OdaTV’yi kapatalım, fikri de eklendi buna.

Böylece ikinci bir operasyonla, yine gerçek gazetecilerimizden Pehlivan kardeşimi de aldılar.. Üçüncü operasyonla haber sitesini kapattılar.

Utanmazlığın tavan yaptığı zamanlar.

Susturma komisyonu toplantısı

Bu komisyon toplantısında:

Birisi anımsattı: Çok iyi olur çünkü 2011’de o zamanki Gülenci yoldaşlarımızın bunlara kurduğu tuzağın da yıldönümü, yarım bıraktıkları, başaramadıkları, yüzlerine gözlerine bulaştırdıkları ve kurduğu tuzağın tez elden anlaşıldığı işlerini tamamlayalım, o zaman erkenden bırakılmışlardı, topu topu 18 aycık yatmışlardı...

Bir diğeri tamamladı: Hele şimdilik MİT’çi şehidimizin haberini yaparak elimize koz verdi, hepsi bir girsin içeri, tutuklatalım, arkalarından yeni suçlamalarla da yeni davalar yükleriz, kalırlar orada... Siteleri de fitne ocağı diye ilan edilir.

Bir başkası: Evet, Osman Kavala’ya yaptığımız gibi.

Bakın, bumerang size doğru geliyor

Kurdukları bu tezgâhları hayat parçalayacak. Barış’lar tez elden çıkacak. İçeride kalmayacaklar.

Barış’ların savcılıkta, mahkemede yaptıkları müthiş savunmaları karanlık döneminizin belgesi olacak.

Çünkü gazetecilik öldürülemez... Gazetecileri susturduğunuzu zannedersiniz, ama gazetecilik ve yaptığınız hukuksuzluklarla yediğiniz nanelerle ilgili gerçekler, bumerang gibi döner dolaşır yüzlerinizde patlar...

***

Suçlamaya bakın: İsimleri açıklanmış, yazılıp çizilmiş, fotoğrafları arkadaşları tarafından toplumda paylaşılmış, törensiz ve isimsiz gömülmeye kalkışıldıkları sosyal medyada kıyametler koparılmış, tüm Manisa’nın cenaze törenlerine katıldığı olayı yayımladıkları için MİT yasasını çiğnemişler.

Afişenin afişesinin onun da afişesinin afişesi cezası...

Başka şeyler icat edin, bu suçlama tutmaz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları