Mesele Esad değil Suriye’yi yemek, hâlâ anlamadın mı!

26 Kasım 2015 Perşembe

Teşbihte hata olmaz: Bir ülke parçalanmayagörsün, tüm çakallar üzerine üşüşür; Suriye tıpkı vahşi yaşamda öldürülen bir hayvanın leşi gibi görülüyor. Şüphesiz Suriye henüz ağır yaralı, ama son darbelerle onu canlı canlı parçalayıp herkesin payını tıkınacağı bir yemeğe dönüştürme uğraşısı var.
Hayır, vahşi hayvanın gözü sadece o anı, yemeği görür. Ne gerisi (geçmiş), ne ilerisi (gelecek) vardır. Mesela Osmanlı İmparatorluğu’nun son anını anımsayan var mı? Sevr haritasını? O haritayı yayın masaya ve Suriye’nin parçalanmış haritasını da yanına koyun... 2003’te ABD’nin “22 ülkenin haritası değişecek” sözünü anımsayan var mı?
Suriye’yi parçaladılar ya, düne kadar IŞİD’den başka gözü görmeyen iktidarın aklına Türkmenlerin yaşadığı bölge düştü... Yoksa o bölge üzerinden içeride tehlikeli bir başkanlık savaşının temeli mi oluşturuluyor.

ABD’nin iki yönü
Affedersiniz, Birleşmiş Milletler’e üye Suriye var! Başkenti Şam ve meşru yönetiminde Esad ve rejimi oturuyor. Diktatör falan, bütün bunları bir kenara koyun. ABD için diktatör olması mı önemli? O zaman Suudiler de diktatör ve Körfez ülkeleri de...
ABD için, Suriye’nin parçalanmasının iki yönü var: İlki Rusya’nın dostu Esad’ın yerini bir Amerikan işbirlikçisinin alması, ikincisi de ülkenin parçalanıp bir Kürt bölgesinin daha serbest kalması. Diğer parçalarla da bir şeyler yapılabilir tabii.
Büyük mü büyük bölge analizcilerine bakıyorum, ne kadar rahatlar. Rusya’nın stratejik planlarından, ABD ile politik çekişmesinden vb. yazıp çiziyorlar; ama hiçbiri yahu bu ne utanmaz bir durum, bir ülke parçalanıyor gözler önünde, durun, o BM’nin tanıdığı bir ülke, diyen yok.
Türkmenlerden bahsedenler, onların Suriye yurttaşı, yaşadıkları bölgenin de Suriye toprağı olduğundan söz eden yok. Ne kadar silahlı çete varsa dağlarda; Suriye’nin Rus desteği ile de olsa (ve İran), ülkesinin topraklarına yeniden sahip çıkma savaşını lanetleyen lanetleyene!
Orada gerçekten rejime karşı savaşmayan sivil Türkmen halkına kıyım mı var, yoksa bu salt bir savaş propaganda yalanı mı?.. Bu köşede, yalan propagandaya bilerek alet olmama kararı var. Gerçek neyse onu bulmalıyız.

Vurdun da ne kazandın, kaybettin?
Ankara Rus uçağını vurdu. Mesele “sınırı geçti mi geçmedi mi” sorusunun ötesindedir. Geçtiyse bile, bu Türkiye’ye karşı bir saldırı amaçlı mı, yoksa bir kaza mı veya “it dalaşı” mı?..
‘Angajman kuralları’ymış. Bu “kurallar” sadece siyaseten önem taşır! Uygularsan ne elde edersin, uygulamazsan ne kaybedersin, bunun hesabıyla ilişkilidir.
Bu denklemden bakarsan, diyelim bu kurallara uygun davrandın ve vurdun, ne kazandın?
Yooo, kazanacağın bir şeye yatırım yaptın: İçeride başkanlık rejimini geçirmek için uygun ortam hazırlıyorsun... Çünkü 7 Haziran’dan sonra gördün ki, bir kaotik ortam yaratma riski alman, sana seçimi kazandırdı.
Şimdi savaş aletiyle bu kez Suriye üzerinde oynarsan, içeriden hem büyük alkış yaşa varol, büyük Türk ve Müslüman naraları ve kahramanlık çığlıkları altında, mesela MHP’den 14 kişiyi çekebilirsin hesabına odaklanmayı planlarsın. Bu öncelikle seçime yatırımdır. Bir de “vahşetin içinde olalım, bize de pay düşer” beklentisine yatırımdır...

Ama ne pahasına?
Suriye’nin parçalanmasına hizmet pahasına!
Bu kez de Rusya’yı düşman kazanma!
Büyük ekonomik kayıplar; yılda 3 milyon Rus turist, 3 milyar dolar döviz...
Rusya’ya ihracatımız 4 milyar dolar.
Rusya’da inşaat işlerinin son 5 yıldaki rakamı yaklaşık 22.5 milyar dolar.
Doğalgaz bağımlılığını, dostluğu geliştirerek ekonomik faydayı artırmayı, Batı’ya olan bağımlılığı dengelemeyi falan bir kenara bırakıyorum. Ve Rusya ile Suriye üzerinde artan çatışma olasılığını da... Tabii ülkemizin bütünlüğünün de masaya konması tehlikesini de...
İktidar, risk almanın yararını gördü, ama her risk bekleneni vermez, bazen çökertir de...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları