Samsun’dan Başlamanın Anlamı Üzerine

10 Temmuz 2014 Perşembe

Cumhurbaşkanlığı propaganda seçimlerine Samsun’dan başlayıp sonra Erzurum’a geçeceğini açıkladığı an güldüm, hayır şaşırmadım! Demek ki yanlış değerlendirmelerde bulunmamışız... Birkaç yazıda Başbakan’ın rüyasını yazıp durdum, tabii en önemlisi Cumhuriyeti, yeni kurucu figür olarak kendisiyle, Recep Tayyip Erdoğan ile yeniden başlatmaktı. 2023 hedefi bunun rüyasıydı...
Örneğin 29 Aralık 2013’te yaklaşık şunları vurguluyordum:
2023, Tayyibistan Cumhuriyeti’nin tam ilanının tasarlandığı tarih! Cumhuriyetin 100 yılı! Atatürk ve Cumhuriyeti’nin bütününe yönelik bütün karalama ve yok etme politikalarının hesabı, Recep Tayyip Erdoğan’ı yeni büyük kurucu olarak geçirmeyi hedefliyor. Suriye ile savaşabilseydi göğsüne bir savaş kahramanı madalyası da takacaktı ve yeni Türkiye’nin Kurucusu görüntüsü tamamlanacaktı! 29 Aralık 2013: “RTE’den bir Ulusal Savaş Kahramanı yaratma projesini yüzde yüz başarabileceklerine inanırlarsa, buna soyunabilirler! 2023 Projesi ve Yeni Türkiye fikri bunu kapsar!
RTE ve ekibi Atatürk ve İnönü dönemlerine çok saldırdı, yeni bir tarih oluşturma çabasına girdi. Atatürk’e ve İnönü’ye ayyaş bile dedi. Ama Atatürk’ü silemeyeceğini anlamıştı. Bu nedenle ondan Gazi Mustafa Kemal diye söz etti zorunlu olduğunda.

***

Cumhurbaşkanlığı makamı kimsenin reddedemeyeceği bir yerdir. Açıkça yazalım: Aslında Başbakanlık makamından bile manevi anlamıdeğeri yüksektir.
RTE 2007’de Köşk’e çıkmak istedi. Çok güçlü bir arzuyla hem de! Uzun uzun düşündü taşındı, iki koltuk arasında sarkaç gibi gitti geldi. Balıkçıya bile danıştı (!) ama sonuçta o koltuğu Gül’e verdi. Hesaplarını 2014 seçimlerine göre kurdu.
Cumhurbaşkanlığını garantilemek için her şeyi yaptı: Cumhurbaşkanlığı yasasına, 2012’de, Gül’ün yeniden seçilmesini önleyici madde bile koydu. Bu madde Gül’ü tam siyaset dışına itme manevrasıydı. Hem kendisine karşı Gül’ün yeniden aday olması olasılığını ortadan kaldırıyor hem de Gül’ü tasfiye için erken adım atıyordu. Anayasa Mahkemesi, Gül ile ilgili maddeyi iptal etti...
Geriye doğru bu sürece baktığınızda, aslında RTE 2014 Cumhurbaşkanlığı dışında başka hiçbir seçenek düşünmüyordu. Köşk, RTE’nin mutlak seçimiydi. RTE bunu 2007’de kararlaştırmıştı. Geride sadece şovu, danışıyoruz lafıgüzafları, işte parti beni istiyor gibi sözde parti kendisini oraya yolluyor havasını vermek amaçlı işin gösteri kısımları kalıyordu. Başka herhangi bir kimsenin adaylığını duyan oldu mu?
Hesabı: 2014+5 yıl Köşk= 2019... Ve +5 yıl Başbakanlık = 2024... Bu amaçla seçimleri yeniden 5 yıla çıkartacak ki, 2023’ü, yani Cumhuriyetin 100. kuruluş yılını orada geçirsin...

***

Şimdi işe Samsun’dan başlaması Atatürk’ü taklit diyebilirsiniz. Hayır! Burada şu açık mesaj var: Atatürk ülkeyi kurtarmak için Samsun’a çıktı, doğru adımdı bu. Fakat Kurtuluş’tan sonra yaptıkları yanlıştır. Biz bu yanlışlığı düzeltiyoruz... Atatürk milleti tepetaklak etti, biz milleti toplumu ayakları üzerine oturtuyoruz.
RTE’nin yaptığı bir tersine mühendisliktir! Atatürk ve arkadaşlarının “mühendisliği” çağdaş bir yaklaşıma- temele oturuyordu. Bir millet, ülke ve toplum oluşturuyorlardı. Bunu bilime, akla, Aydınlanmaya dayandırarak gerçekleştimeyi amaçladılar. Ülkenin çağdaş uygarlığı başka türlü yakalaması, bir millet oluşturması mümkün değildi. Elde yıpranmış ölmüş bir ümmet vardı, ama millet yoktu. Din aletiyle kalkınmış bir ülke örneği de yoktu. Merkezi yönetimle büyük mesafe aldılar... Bir sürü şeyi eleştirebilirsiniz, ama işte o kadar...
Bugün İslam ülkeleri arasında bir Türkiye ve ayrıcalığı varsa, o dönemin başarısıdır diyebilirsiniz ancak. Gerideki seçenek, bir Ortadoğu ülkesi olmak ve kalmak vardı. Hâlâ kendimizi o bağnazlık ve mentaliteden kurtarabilmiş değiliz!
RTE, şimdi tersine bir mühendislik peşinde. Bu ne demek?
Toplumda en geri ve tutucu düşüncelere, ilkelliklere dayandırmak demek ülke yönetimini... Dini kullanmak... Yoksulluğu ve okumamışlığı kullanmak... Ülkeyi gelişmiş ülkeleri aşacak, onlara yetişecek bir sanayileşme, yüksek teknoloji, bilim teknoloji strateji geliştirmek ve ısrarla uygulamak yerine, inşaatçılığa bel bağlayan bir politika... Muazzam bir dinci kısveli sınıfı toplumun, ülke ve devletin her alanına egemen kılmayı hedefleyen bir anlayış...
RTE’nin bu düşüncesi bir hayaldir, sadece topluma büyük yara verir ama gerçekleşemez... Çünkü ülkenin kuruluş temellerinde bu yoktur tam tersi vardır... Bu ülkeyi temelden tamamen yıkması gerekir...

SORULMAYAN SORU
Önceki gece Şirin Payzın’ın program konuğu BDP adayı Selahattin Demirtaş’tı... Demirtaş, merakla izlediğim bir Kürt siyasetçidir. Farklılıkları vardır. Gazeteci-yazarlar sordu, o yanıtladı. Hassas konular soruldu, hakkını vereyim programın. Kürtlerin AKP ile seçim anlaşması da soruldu.
Demirtaş, birinci turu kazanacaklarını, ne ilk ne ikinci turda başka bir aday lehine asla çekilmeyeceklerini söyledi...
Soru yöneltenler bu yanıttan tatmin oldu. Ama şu soruyu yöneltmeleri gerekirken sustular: Öyle diyorsunuz ama ilk turda ya seçilmezseniz... O takdirde ikinci turda Kürt oyları RTE’ye akacak mı akmayacak mı, ne yapacaksınız?..
Demirtaş’ı kurtardılar! RTE’yi özgürlükçü değil otoriter ve dikta heveslisi olarak suçla... Salı günü Meclis’te konuşan diğer BDP eşbaşkanı gibi... Ama Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda, seçmenini RTE’ye yönlendir...
Demirtaş ve Kürt siyasetinin en büyük açmazıdır bu...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları