Suriye: Barışın ucu mu göründü?

09 Mart 2020 Pazartesi

Bilmiyoruz. Moskova görüşmesinden önce, Saray’ın politikası İdlib’den girer Şam’dan çıkarız idi. Şam’dan çıkarız idi. Uydurmuyorum; Akar, rejim yıkılıncaya kadar kadar mücadele sürecek diyordu. Diyebilirsiniz ki, bu açıklamalar görüşmede “el yükseltme” için kararlılık göstergesi sayılabilir.

Yanlış; sorun çözmeye gidiyorsanız, samimi olacaksınız.

Varılan mutabakat, aslında Soçi Mutabakatı’ndan farklı ve değişik bir şey içermiyor. Ruslar kararlılıkla bu mutabakatta kalmışlar!

Anlaşma ile aslında SOÇİ kararlarının hayata geçirildiğini görüyoruz.

İki yıl öncesi ile şimdiki arasında 2 madde önemli: 1) M4 ve M5 karayollarına özgürlük, yani serbest seyahatin gerçekleşmesi ve bu amaçla HTŞ vb. teröristlerinin kontrollerinden çıkarılması. 2) Teröristlerin ağır silahlardan arındırılması.

Bunun ötesinde Suriye Arap Cumhuriyeti vurgusu da çok önemli. Cumhurbaşkanı’nın görüşmeden Esad’ın bilgisi, haberi var mı sözlerini de ilgiyle dinledik. Ayrıca Müslümanın Müslüman ile savaşı da bitecek, açıklamasını da altı çizilecek bir yaklaşımdı.

Gönül rahatlığı

Tüm bunlar, İdlib üzerine düşüncelerimizi, yazdıklarımızı, savaş tamtamlarının en hızlı çaldığı sırada bile ısrarla doğru olanı savunduklarımızı içeriyordu, yazılarımızda ve ekranlarda! Savaşa Hayır diyorduk ve bir seçenek daha var İdlib’den çekilmeliyiz görüşünü dile getiriyorduk.

Ekranda beraber olduğumuz en makul görünüşlü kanaat insanları bile İdlib’den çekilmenin ne kadar yanlış olacağını belirtirlerken!

Gönül rahatlığı içindeyim.

Ama aynı zamanda vicdan ve gönül ezikliği içinde de: Yazık ki 60’ı aşkın askerlerimizi şehit verdik, tüm hayallerini mezara gömdük. Geride, sevgililerinin, eşlerinin, çocuklarının, ana-babalarının çırpınmaları, çığlıkları boşlukta aslı kaldı!

Derin bir hüzün ve acı!

Onların üzerine birer şehit madalyası astık!

Kaç şehitlik madalyası kapılarına, göğüslerine, evlerine takabiliriz ki, acılarını silip süpürebilsin.. Bu mümkün mü?

Ülkemizi “Şehitler Tepesi”ne insan biriktirmekle değil, insanları yaşatmakla, mutlu etmekle, sevgi ve kardeşlik yaymakla cennete çevirebiliriz!

Böyle bir iktidara ihtiyacımız var şiddetle! Umudu olan?

Peki, barışın ucu göründü mü?

Moskova’da varılan anlaşma ile çok büyük bir tehlikeyi atlattığımızı söyleyelim. İnşallah!

Ülkenin çıkarlarını, canlarını, mutluluklarını en yüksek düzeyde tutabilirsek, sonucun barışa, kucaklaşmaya varması mümkün.

Moskova anlaşması bize bunun ipucunu gösteriyor: Suriye Arap Cumuriyeti’nin bağımsızlığı, toprak bütünlüğü!

Bunun altında İktidarın, Türkiye’nin imzası var!

Ortadoğu’ya tümüyle bir barışı getirecek bir perspektifimiz varsa, Türkiye’nin büyük katkısı ile buna ulaşılabilir.

Ancak Suriye’de çözüme ulaşmanın daha çok yolu var.

İdlib’de terörist meselesi var.

Fırat’ın doğusunda Amerikalıların işgali ve bu işgalin yok edilmesine karşı büyük mücadele var.

Suriye’nin siyasal bütünlüğünde engellerin kaldırılması var.

Türkiye - Suriye dost olabilir mi?

En önemlisi budur. Olmalıdır, olmak zorundadır, buna mecburdurlar.

Eğer tarihsel ve kültürel ortaklıktan bahsedeceksen Suriye ile, eşit ilişkiler ve dostluk temelinde bunu inşa etmeliyiz! Yoksa Suriye’den bir şeyler koparmak düşüncesiyle bunu yapamayız. Bu ilkelliktir, düşmanlık üretir!

Ve ortalığı kan gölüne çevirmek, Ortadoğu etnisitelerini ve dini inanışlarını birbirine düşürmek ve kırdırmak için yüzyıllardır faaliyette olan emperyalistlere fırsatlar yaratmaktır.

Amerikalılar hiç mutlu değiller Moskova uzlaşmasından..

Hemen karıştırıcılığa, Türkiye bunu kabul edemez falan demeye başladılar.

Tam bir kışkırtıcılık.

İktidarın etekleri altında Amerikancılar var.

Yani kışkırtıcıların bir kısmı, uzantıları içimizde.

İdlib’de uzlaşmadan sonra, sıranın kendi işgal bölgelerine geleceğini biliyorlar.

***

Zorlu bir sürece girdik.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları