1946’yı Sollayan Seçim...

05 Nisan 2014 Cumartesi

Çok partili dönemin ilk tek dereceli seçimi 21 Temmuz 1946’da yapılmış ve tarihe “Büyük yolsuzlukların yapıldığı seçim” olarak geçmiştir.
Ancak sağda yer alan partiler ve yandaşları, bu seçimi tam bir “Türkiye efsanesi”ne dönüştürmeyi başarmış, sandık oyunları ile Demokrat Parti iktidarının önünün kesildiği algısını yaratmıştır.
Oysa Demokrat Parti seçime 63 ilden 47’sinde katılabilmiş, bağımsızlar da içinde olmak üzere bir kaynağa göre 367, başka bir kaynağa göre de 273 brüt aday göstermiştir.
Brüt dememin nedeni, yasal engel olmadığı için Mareşal Çakmak’ın 5; Bayar, Koraltan, Menderes, Köprülü ve Tengirşek’in 3’er; Emin Sazak, Cemal Tunca ve Refik Şevket İnce’nin 2’şer ilden aday gösterilmesinden kaynaklanmaktadır. Bazı illerde de eksik sayıda aday gösterilmiştir. 465 milletvekili seçildiği için DP’nin tüm adaylarının kazanması durumunda bile iktidar olma olanağı bulunmamaktadır.
Ancak bu durum sandık oyunları yapılmadığı anlamına gelmemektedir. 1946’da da bugün olduğu gibi tek parti iktidardadır. Sıradan kamu görevlileri bile iktidar yanlısı ya da iktidarın emrindedir. Bazı illerde, nedeni kediye bağlanmamakla birlikte oy sayımı sırasında elektrikler kesilmiştir. 34 ilde (ki 30’u CHP’nin seçimi kazandığı ildir) tüm tutanaklara itiraz edilmiştir.
DP’liler, İzmir’de, Bursa’da, Adana’da, Ankara’da protesto mitingleri düzenlemişlerdir.
DP sözcüleri ve yöneticileri, bugün CHP’lilere yapılan değerlendirme, eleştirme ve suçlamalara benzer sözcüklerle aykırılıkları dile getirmişlerdir.
Bir benzerlik de Cumhuriyet gazetesinin 1946 seçimi sonrasıyla bugünkü yayınlarında görülmektedir.
23 Temmuz 1946’da “Seçimin neticesi henüz meçhul” manşetiyle çıkan Cumhuriyet şu bilgiye yer vermiştir:
“İstanbul’da, İzmir’de, Aydın’da, Manisa’da, Konya’da ve bazı yerlerde heyecanlı bir hava içinde şüpheler ileri sürülüyor. Demokratlar seçim mazbatalarının değiştirildiğini öne sürüyor.”
1946 seçimleri ile ilgili yakınmaların başında da “Bazı vali ve kaymakamların açıktan iktidar partisini (CHP) koruyan ve kollayan bir tutum alması” gelmiştir.
Ama o seçimde oy ayrımına katılan bakana rastlanmamıştır. Ancak en büyük fark olarak şunu vurgulamamak sanırım haksızlık olur. 1946’da önce çok partili sürece, ardından da demokrasiye geçmeyi hedefleyen bir “Milli Şef” vardı.
Bugünse demokrasiden tek parti sürecine dönmeye niyetlenen ve “millet” kavramını “ümmet” niyetine kullanan bir Başbakan var.

***

1946’da itirazlar sonrasında değişen sonuç olmamasına karşın, son yerel seçimde yenilenen sayımla el değiştiren ilçe, belde ve hatta il belediye başkanlıkları olmuştur.
Özellikle Ankara ve İstanbul’da açıklanan belgeler ciddidir ama bu yazıyı yazdığım ana kadar bilinmezlik sürmüştür.

***

Sayım ve birleştirme tutanaklarındaki usulsüzlüklerin ele yüze bulaşmasının nedeni olarak AKP’lilerin bilgisayar konusunda fazla gelişmemiş olduğu ileri sürülüyor. Bunda da bilgisayarda uzmanlaşmış olan paralelcilerin uzaklaştırılmasının payı olduğu belirtiliyor.

***

Bir başka eleştiri de CHP’nin il ve ilçe başkan adaylarını belirlemedeki karar değişiklikleri ile ilgili.
CHP’nin aday belirlemede; önce YÖK’ün sunulacak aday sıralaması, ardından da cumhurbaşkanının rektör atama yöntemine benzer bir yol izlemesinin örgütü üzdüğü söyleniyor. Duyurması benden...

***

Ayrıntılı bilgi için kaynak: 1946 Seçimleri - Erol Tuncer - TESAV Yayınları / Ankara - 2008  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları