Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Gugukumuzda Son Aşama...
Anlatılan onca başarı masalına karşın Türkiye’nin dengesizliklerini, son durumunu en iyi özetleyenin, aktaracağım Amerikan kısa hikâyesi olduğunu sanıyorum.
Asker savaşta yaralanmış, yoğun bakıma yatırmışlar.
Asker bir süre sonra kendine gelmiş, gözlerini açmış. Yatağın yanında bekleyen görevli söze başlamış:
- Sana bir kötü bir de iyi haberim var. Sol bacağını kestik, ama postalının sol tekine müşteri bulduk.
Danıştay Başkanlığı 82 sıralı devlet protokolünün 10’uncu sırasında yer alıyor. Yani yalnızca görevi değil, konumu da önemli.
Şûrayı Devlet’ten alırsak 145 yıllık bir geçmişi var.
Ve ilk kez başkanlık seçimi için hiçbir üye “Ben adayım” demedi, öteki üyeler de hakları olmasına karşın başkasını aday göstermedi.
İdare yargısında 12 Eylül 2010 halkoylamasında “yetmez ama evetçilerin” gazıyla getirildiğimiz nokta bu. Ama ne iktidar ne de cemaat yanlılarından tek bir ses çıkıyor.
Bu suskunluğun, iki grup arasında pazarlık sürdüğünden pişmiş aşa su katmamak amacına dayalı olduğu söyleniyor.
Ergenekon davasının yargıç ve savcılarının değiştirilmemesi için canlarını dişlerine takanların bu kez ortaya dökülmemesi anlaşılacak gibi değil.
Benim asıl anlayamadığım iktidarla cemaat arasındaki temel farklılığa karşın çıkar pazarlığının nasıl yapılabildiği ve anlaşılabildiği.
İki grubun da hareket noktası dinsel kurallar.
Ama cemaatçiler “dinlerarası diyalog” uygulayıcısı ve savunucusu.
İktidardakilerse atadıkları Diyanet İşleri Başkanı’nın ağzından “Dinlerarası diyalog olmaz, din adamları arası diyalog olur” diyor.
Bu keskin farka karşın iki grubun anlaşabiliyor olması, dinin siyasete alet edilmesinin en somut kanıtını da ortaya koyuyor.
İlk iyi haberim liberal geçinen sözde demokratlara:
Sıkıyönetim yasası geçerliliğini yitiriyor.
İkinci iyi haberim de bölücülere ve onları destekleyenlere:
Türk Silahlı Kuvvetleri, bundan sonra silahlı bölücü terörle mücadele etmeyecek.
Kötü haberimse “Gerekirse askerden yardım alırız” diyen politikacıya:
Niyetiniz kursağınızda kalacak.
Hem “darbe suçtur” diye yakaladığı askeri hapislerde süründüren hem de “Darbenin yasal dayanağı var” diyen bir iktidara sahip olduğumuz anlaşılıyor.
Darbe paranoyası o noktaya vardı ki neredeyse bebek emziğinde bile darbe DNA’sı aranır oldu.
Darbeyi önlemenin de en kolay yolu keşfedildi; “35’inci maddeyi değiştirmek!”
Yasa tasarılarının nasıl hazırlandığına akıl sır ermiyor.
Eskiden öneriler taslak halindeyken uzman bürokratların süzgecinden geçerdi.
Taslağın anayasayla, yürürlükteki öteki yasalarla çelişen yönleri var mı diye kafa patlatılırdı.
Şimdiyse ilgili komisyonda günlerce tartışılıp karara bağlanan öneriler gece yarısı verilen değiştirge önerileriyle tersyüz edilebiliyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri’ni sadece dış tehlikelere karşı görevlendiren öneriyi Genelkurmay Başkanlığı da sahiplenip sitesine koyduğuna göre bir bildiği olmalı.
Bir maddede ana görevi belirleyip diğer maddelerde ve yasalarda “ama şunları da yapar” demek tam da bizim gugukumuza uygun düşüyor.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!