Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Savaş Tamtamları...
Uluslararası diplomasiye akıl sır erdirmek giderek daha da zorlaşıyor.
Kimyasal saldırının yol açtığı toplu kıyımı eylemli olarak kınamak için planlanan hava saldırısının gerekçesi Esad’ı cezalandırmak...
Ama anlaşılıyor ki cezalandırılan Esad değil Suriye halkı olacak.
Açıklamalara bakarsanız saldırı sonrasında da Esad’ın hayatta ve rejiminin de ayakta kalacağı anlaşılıyor.
Gerçek böyleyken iktidar yanlısı ya da yakını gazeteler savaş tamtamlarının düzeyini niye yükseltti dersiniz?
Türkiye, içerdeki sorunları bir yana bırakmış durumda ve Mursi ile yatıp Esad’la kalkıyor.
Yöneticilerimiz hedefe koydukları Esad’la Sisi’yi devirmenin pek de kolay olmadığını anlayınca dümeni iki ülkenin halklarına çevirdiler. Amaç artık, Suriye ve Mısır halklarını korumaya yöneldi.
Aylardır Birleşmiş Milletler’e, Güvenlik Konseyi’ne, Amerika Birleşik Devletleri’ne “Heyy! Neredesiniz?” diye takaza eden, takaza ederken de diplomatik nezaketi bir yana bırakanlar, galiba sonunda fark ettiler ki Suriye Türkiye’ye bırakın füzeleri, bir havan topu atımı mesafede...
Binlerce kilometre uzaktaki ülkelerin atıp tutma hakları var ama Türkiye ince eleyip sık dokuma zorunluluğunda.
İktidarın geç de olsa macera politikasını gözden geçirme ihtiyacını duyduğu anlaşılıyor.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun yumurta kapıya gelmişken Karabük gezisinde söyledikleri arasındaki şu cümleler dikkat çekicidir:
“Biz BM Güvenlik Konseyi’nin siyasi görüş ayrılıkları da olsa, böyle bir insanlık suçu karşısında bütün daimi üyelerinin tek ve ilkesel bir pozisyonda bir araya gelmesini istiyoruz; önceliğimiz budur. Türkiye’nin birinci önceliği BM Güvenlik Konseyi’nin bu insanlık suçu karşısında ortak bir tavır ve müeyyide (yaptırım) geliştirmesidir.”
Davutoğlu bu sözleri “BM kararı olmadan silahlı olarak harekete geçmek uluslararası hukuka aykırıdır” anlamında söylemişse haklıdır.
Ancak ABD’nin “Biz gidiyoruz, siz de geliyorsunuz” ya da “Biz gidiyoruz, sen de bize katkı veriyorsun” çağrısına direnemeyeceği de ortadadır.
Türkiye’nin enerjide bağımlı olduğu sınır komşuları Rusya ile İran’a ve sanayi üssü olarak ilişkide bulunduğu Çin’e ters gelecek yaklaşımı da ayrı bir sorun durumundadır.
Suriye için alınmış asker kullanma izninin 4 Ekim’e kadar geçerli olduğu tartışmasızdır.
Ama oradaki izin gerekçesinin niteliği ile insanlık suçunun cezalandırılmasını amaçlayan saldırının gerekçesi hiç ama hiç örtüşmemektedir.
Yazıyı Büyük Atatürk’ün ünlü sözü ile bitirelim:
“Savaş kaçınılmaz olmalıdır; bir ulusun hayatı söz konusu olmadıkça savaş cinayettir.”
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 6 asker şehit olmuştu
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi