Örsan K. Öymen

‘Gezi’ Türkiye’nin onurudur

24 Şubat 2020 Pazartesi

2013 yılında gerçekleşen “Gezi” eylemleri, Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki en büyük kitlesel protesto eylemidir. İstanbul’da “Gezi Parkı”ndaki ağaçların kesilmesine bir tepki olarak başlayıp, daha sonra siyasi bir protesto eylemine dönüşen olaylarda, milyonlarca vatandaş, Türkiye’nin hemen hemen bütün illerinde, AKP iktidarının despotik ve baskıcı uygulamalarını protesto etmiştir. Anayasanın 34. Maddesi’ndeki gösteri yapma ve toplanma hakkını kullanan vatandaşlar, yine anayasanın 2. Maddesi’ndeki demokratik, laik, sosyal, hukuk devleti ilkesini korumak için meydanlara ve sokaklara inmişlerdir.

Bu eylemlerle halk, haksızlığa ve adaletsizliğe karşı direnmiş, zalimlerin kulu ve kölesi olmayacağını kanıtlamıştır. Biat kültürü “Gezi” eylemlerinde hezimete uğramıştır. AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ve AKP’nin “Gezi” fobisi de buradan kaynaklanmaktadır. Çünkü onların amacı, iktidara boyun eğen, iktidarın tehditleri ve baskıları karşısında korkarak geri adım atan, birey olmayı başaramamış insan tipi yaratmaktır. “Gezi” eylemleri ise halkın, adalet ve cesaret gibi erdemlere sahip çıkabildiğini kanıtlamıştır. AKP’nin “Gezi” eylemlerini, yalanla, iftirayla ve propagandayla çarpıtarak, kriminal bir eylem ve komplo olarak damgalamasının temel nedeni de budur.

İçişleri Bakanlığı’nın kendi açıkladığı verilere göre, bu eylemlere milyonlarca vatandaş katılmıştır. Emniyet birimlerinin tutanaklarına göre, bu eylemlerde cam kırmak, polise taş atmak, arabalara hasar vermek, lastik yakmak gibi eylemlere karışanların oranı binde biri bile bulmamaktadır. Eğer AKP iktidarının iddia ettiği gibi “Gezi” eylemlerine katılan milyonlarca vatandaş “vandal” olsaydı, Türkiye’de taş üstünde taş kalmazdı. “Gezi” olaylarına katılanların şiddet uygulayan “vandallar” olduğu iddiası, hükümetin kendi açıkladığı ve devletin arşivlerinde bulunan verilerle çelişmektedir. Bu iddiaların hiçbir bilimsel temeli ve dayanağı yoktur. Bu iddialar, Almanya’da Nazi döneminde propaganda mekanizmasını kuran Joseph Goebbels’in taktikleri kullanılarak ortaya atılan safsatalardan, yalanlardan ve iftiralardan ibarettir.

Öte yanda, bu eylemlerde şiddet uygulayan temel unsurun, devletin güvenlik güçleri olduğu, yine devletin arşivlerindeki verilerle kanıtlanmış bir olgudur. Polisin uyguladığı şiddet ve devlet terörü sonucunda, aralarında Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük, Ali İsmail Korkmaz, Ahmet Atakan gibi gençlerin de bulunduğu birçok kişi yaşamını yitirmiş, binlerce vatandaş yaralanmıştır.

Buna rağmen AKP, yıllardır uyguladığı zulüm siyasetini sürdürebilmek amacıyla, “mağduru” oynamaya devam etmektedir. Erdoğan’ın 2018 yılının aralık ayında “Gezi” eylemlerini hedef göstermesi sonrasında, sözde savcıların hazırladığı ve safsatalarla dolu “Gezi” iddianamesi kabul edilmişti. “Gezi” eylemlerine katılan milyonlarca vatandaşın içinden cımbızla seçilerek bu davada yargılanan ve aralarında Osman Kavala’nın da bulunduğu sanıklar geçen hafta mahkemede beraat edince, padişahlık sarayında yine kıyametler koptu. Erdoğan’ın, hukukun bu kararını bir “manevra” olarak nitelendirerek eleştirmesinden hemen sonra, Osman Kavala, 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili bir başka iddianame bağlamında gözaltına alındı, arkasından da yeniden tutuklandı! Böylece Türkiye’de bağımsız yargı diye bir şeyin olmadığını, savcıların ve hâkimlerin, padişahın fermanlarına göre hareket ettiklerini bir kez daha görmüş olduk!

Yine AKP iktidarı döneminde Fethullah Gülen cemaatine bağlı çeteler tarafından düzenlenen “Ergenekon”, “Balyoz”, “Oda TV” ve “Casusluk” tarzı kumpasların ve sahte yargı süreçlerinin sona ermediğini de, böylece bir kez daha görmüş olduk!

Bu olayla birlikte şunu da bir kez daha görmüş olduk ki, imam hatip okullarında yetişenlerin birçoğu, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti ilkesinden uzaklaştırıldıkları gibi, dinlerin öngördüğü ahlak anlayışından da koparılarak, yalan söylemek, iftira atmak, kumpas kurmak ve zulüm yapmak üzere yetiştirilmektedirler!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İsrail-İran savaşı 15 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları