Örsan K. Öymen

Karanlıktaki sessizlik

24 Mayıs 2021 Pazartesi

Dünyada birçok suç ve suç işleyen kişi, suç işleyen başkalarının itirafları ve açıklamaları sayesinde ortaya çıkmıştır. Güvenlik güçleri, istihbarat birimleri, savcılar ve yargıçlar, söz konusu itirafların ve açıklamaların, daha önce bir suçtan hüküm giyen birisi tarafından ortaya atılıp atılmadığına göre değil, bu itirafların ve açıklamaların doğru olup olmadığına göre karar verir.

Ancak bu iddiaların doğru olup olmadığının anlaşılması, bu iddiaların kim veya kimler tarafından ortaya atıldığına bakılmaksızın, araştırılması ve soruşturulmasıyla olanaklıdır. Bu iddiaların doğru olup olmadığına, devlet başkanı, cumhurbaşkanı, başbakan, bakan ve milletvekili karar veremez.

Eğer bir ülkede bir hükümet, “bir organize suç örgütünün iddiaları ciddiye alınacak şeyler değildir” biçiminde bir gerekçeyle, iddiaların araştırılmasını ve soruşturulmasını engelliyorsa bu, söz konusu hükümetin, kendi içindeki bazı suçları ve suçluları gizlediği kuşkusunu artırır.

AKP hükümeti bunu daha önce de yapmıştı. Fethullah Gülen’e bağlı çetelerin yolsuzluk iddialarını aynı gerekçeyle örtbas ederek soruşturulmasını ve araştırılmasını önlemişti.

Kendisine güvenen, suçsuz olduğunu bilen insanlar, haklarındaki iddiaların araştırılmasından ve soruşturulmasından neden kaçarlar? Üzerinde durulması gereken budur.

***

Sedat Peker’in açıklamaları Türkiye’yi sarsmaya devam ederken ve izlenme rekorları kırarken, hükümeti yönetenler, hükümetin emir kuluna ve parti üyesine dönüşen sözde savcılar, sözde Emniyet ve istihbarat görevlileri ve hükümetin propaganda aygıtı işlevini gören sözde medya üyeleri, olayları görmezden gelerek, hukuk devleti ilkesiyle birlikte, meslek ahlakını da ayaklar altında çiğnemektedirler.

Uzun yıllar, AKP tarafından itibarlı işadamı muamelesi gören ve korunup kollanan Sedat Peker, yeniden, organize suç örgütü lideri ilan edilmiştir. Ne olmuştur da Sedat Peker bir anda yeniden organize suç örgütü lideri ilan edilmiştir?

Bu soruya Sedat Peker de hükümet de henüz bir yanıt vermemiştir. İlginç olan da budur.

AKP’nin ve MHP’nin içindeki veya yakınındaki bazı odaklarla Sedat Peker’in arasında bir çıkar çatışması yaşandığı için mi Sedat Peker bir anda hedef haline getirilmiştir?

Yaşananların, geçmişte birçok suçtan dolayı hüküm giyen Alaattin Çakıcı ve Sedat Peker arasındaki rekabetle ve çıkar çatışmasıyla bir ilgisi var mıdır?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Alaattin Çakıcı ile yakınlığı dikkate alınacak olursa, MHP’nin ve Bahçeli’nin bu yaşananlarda bir rolü var mıdır?

Sedat Peker’in iddiaları, Alaattin Çakıcı ile eski İçişleri Bakanı ve Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’ın ilişkileri bağlamında nasıl açıklanabilir?

Sedat Peker’in, Mehmet Ağar, AKP milletvekili Tolga Ağar ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hakkındaki iddiaları araştırılıp soruşturulacağına, neden örtbas edilmektedir?

***

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, neden istifa etmemektedir ve konunun açıklığa kavuşmasına katkı sağlamamaktadır? Daha önce, demokrasiyi savunan üniversite öğrencilerini terörist, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin namuslu, şerefli ve vatansever amirallerini darbeci ilan ederek kendisini yargıç yerine koyan, kronikleşmiş bir biçimde yargısız infazda bulunan Süleyman Soylu, şu anda da hakkındaki iddialara neden somut yanıtlar vermemektedir?

Anayasaya, yasalara ve hukuka uygun bir biçimde Türkiye Cumhuriyeti’nin güvenliğini sağlaması gereken bir İçişleri Bakanı, anayasanın, yasaların ve hukukun uygulanmasından sorumlu bir İçişleri Bakanı, nasıl olur da Türkiye’nin kutuplaşmasına, Türkiye’nin birliğinin ve beraberliğinin bozulmasına yol açtığı gibi, yasadışı örgütlenmelerle ilgili iddiaların bir parçası haline gelebilmektedir?

 Yürütme yetkisini elinde bulunduran, ülkeyi yöneten AKP Genel Başkanı ve “Cumhurbaşkanı” Recep Tayyip Erdoğan ile onun ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bu olup bitenler karşısında neden hâlâ somut bir adım atmadan sessizliklerini korumaktadırlar?

Sessizlik herkesin işine geldiği için mi?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları