Özdemir İnce

Anayasa Mahkemesi ve tencere

09 Nisan 2021 Cuma

Bu yazıya Siyasetnâme (Can Yayınları, 1984) adlı şiir kitabımın 39’uncu şiiriyle başlamak istiyorum:

“Eli halk üzerinde uzundur hükümdarın tez erişir,

öyleyse halk için kendini niçin perişan eylesin, 

şanından sayılır ayaktakımının sırtına yük vurmak. 

Alanlarda birikmeyi, alkış tutmayı sever halk 

ama hangi elindedir bilebilir misin paslı hançer 

halkı yensen, yendim diye öğünebilir misin?

Fetihnâme çıkartabilir misin komşu beyliklere 

fetih şiirleri yazdırabilir misin birkaç kese altına? 

Halkın aman dileyeceğini mi sanırsın ey bire gafil!”

***

Devlet Bahçeli’nin destursuz hamlelerinin R.T. Erdoğan’ı pek memnun, mes’ut ve mesrur (sevinçli) ettiğini düşünüyorum. Bahçeli’nin hal ve gidişine bakıp “Bana şükredin!” demeye getirmektedir sanki. Gerçekten de Devlet Bahçeli Cumhurbaşkanlığı makamında olsaydı kendisini Julius Caesar ilan edebilirdi. Aklından hiç çıkmasa da “Anayasa Mahkemesi’ni kapatalım” diyemezdi. R.T. Erdoğan, belki de bu işi Devlet Bey’in yapacağını bildiği için böyle bir şey yapmadı ve kestaneyi mangaldan Devlet Bey aldı: Anayasa Mahkemesi’nin mutlaka kapatılmasını istedi.

İyi de Anayasa Mahkemesi tencere ya da pencere değil ki kapatıla… Onu ya yapıp anayasaya koyan güç (o da kolay değil) olan TBMM ya da hükümet darbesi kapatabilir. Şu anda AKP & MHP koalisyonunun TBMM’de bunu yapabilecek oy gücü yok. Geriye hükümet darbesi kalıyor. Belki de Saray kararına güveniyordur. Bu dahi çok zor. Darbeden başka çare yok galiba! O “kapatma” operasyonunun nasıl yapılacağını Devlet Bey’e sormalı…

***

Devrimler kendi anayasalarını yaparlar. İktidarı ele geçirmek için yapılan darbeler de kendi anayasalarını yaparlar ve bu eylemler yani anayasanın ilga edilmesi doğal karşılanır. Demokratik rejimler kesinlikle uyarlar. Demokratik olmayan rejimler anayasayı resmen ilga etmeseler de ona bağlı kalmayabilirler, kurallarını çiğneyebilirler. Tıpkı AKP iktidarının, Başyücelik rejiminin yaptığı gibi. Türkiye’de Cumhuriyetin anayasası hacir altındadır, savunmasızdır. Çünkü kuvvetler ayrılığı kuvvetler birliğine dönüşmüştür.

***

“Anayasa mahkemesi kapatılsun!!!!!” demek oluyor?

Demokrasilerde iktidarlar, hükümetler anayasaya göre kurulurlar, anayasanın içerdiği maddelere bağlı kalarak ülkeyi yönetirler. En demokratik yönetimlerde kuvvetler (yasama, yürütme ve yargı) ayrılığı vardır. Yürütme erki, yasama (TBMM) ve yargının (Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay ve  Sayıştay) denetimi altında iş görür. Yürütme erki (yönetim), yasama ve yargıyı denetleyemez, yönlendiremez, baskı altında tutamaz, onlara emir veremez.

Devrimler, ihtilaller, askeri darbeler mevcut iktidara karşı, bir anlamda mevcut anayasaya karşı yapılır. Böyle bir girişimin yapıldığı ülkede anayasa ve anayasanın kurumları görevlerini yapamaz. Bütün yetki iktidara el koyan “şey”e aittir.

***

Peki, Türkiye’de vaziyetin durumu ne durumdadır: Yürütme Saray’da ikamet etmektedir. Ülkeyi, Saray’ın atadığı sekreterler Saray adına yönetmektedir. Anayasa yerinde durmaktadır. TBMM sınırlı yetkiyle çalışmakta ve yasamaktadır. Anayasal kurumlar olan, üyeleri çoğunlukla cumhurbaşkanı tarafından atanan Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay ve Sayıştay binalarında oturmaktadır. Görevlerini yasalar bağlamında ve özgür iradeleriyle yaptıklarını söylemek mümkün değil. Dahası hacir altında oldukları söylenebilir.

Cumhurbaşkanlığı ve kabinesi anayasayı çiğnemekte, TBMM’yi işlevsizleştirmekte, uluslararası ve ulusal yargı kararlarını dinlememektedir.

Kısaca şu anda Türkiye’de sadece Yürütme’nin borusu ötmektedir.

***

Yukarıda, darbenin anayasanın rafa kaldırılması olduğunu yazmıştık. Demek ki böyle de darbe oluyormuş… Değil mi?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları