Özdemir İnce

Cehalet bilimi cehaletin bilimi (4)

10 Kasım 2020 Salı

Genç muhabir arkadaşımız Sefa Uyar, adı üniversite olup medrese zihniyetli Dumlupınar Üniversitesi(!) tarafından düzenlenen bilimsel (!) kongrede tanık olduğu “şeyler”i yazmayı sürdürüyor (26.10.2020). “Şeyler”den biri de bilimsel çalışma yapan bilimcilerin “ateist” ilan edilmesi. Diyanet İşleri Başkanlığı, TÜGVA, TÜRGEV, İlim Yayma Cemiyeti ile tarikat ve cemaat bağlantılı vakıflar, AKP’ye yakın kuruluşların yer aldığı kongrenin sonuç bildirgesinde özetle şunlar kaydedilmiş:

***

“ ‘Din ayrı, bilim ayrı’ düşüncesi materyalist felsefenin ürünüdür. Bilim dünyası yaklaşık 200 yıldır ateizmin tesiri altında. Bilim, Allah’ın kâinattaki eserlerini inceleme sanatıdır. Eğitimin bütün safhalarında ilimler tevhidi bakış açısı ve üslupla ele alınmalı. Bunun sonucu olarak gençlerimizin hem taassuptan hem de onları inançsızlığa sürükleyen hile ve zihinlerine atılan şüphelerden kurtulacakları; böylece ailesine, vatanına, milletine bağlı mükemmel insan modelinin ortaya çıkacağı aşikâr” diye buyurmuşlar.

***

Din ayrı, bilim ayrı değilmiş, ayrı değilse iç içe mi, bitişik mi? Bilimciler, din kitaplarının evren ve dünya tasarımını materyalist filozoflardan çok önce söz ettiler.. Şunu bunu bırakalım evrenin düzeninin gerçekliğinin kutsal kitaplarda yazılanlara uymadığının düşünülmeye başlamasıyla bilim dinin sultasından kurtulup eğemenliğini kazandı.

Öncesini atlayıp Nikolas Kopernik’ten başlayalım: Kopernik, “De revolutionibus orbium coelestium” (Göksel kürelerin devinimleri üzerine) başlığını taşıyan başyapıtında Güneş Sistemi’nin tarifini yapmış, gezegenlerin Güneş’in merkezde olduğu sabit yörüngeler üzerinde hareket ettiğini ileri süren “gün merkezlilik” yasasını savunmuştur. Bu yasa, modern astronomik ve bilimsel gelişmelerin başlangıcı ve bilim tarihinin bir dönüm noktasını oluşturmaktadır.

***

Kopernik ve kilisenin engizisyon mahkemesi tarafından yargılanan Galileo Galilei gerçekten ateist miydiler, yani allahsız ve kitapsız mı idiler? Hiç sanmam! Amma ve lakin, günümüzde “bilim” denen beyin ve deneyim ürününü “ateistlik”le damgalamak olsa olsa hödüklüktür. Tesla der ki: “Kilisenin, (cami ve sinagog) çatısına paratöner takıldığından bu yana din ile bilim kavgası sona ermiştir.” Bizim profesörcülerin bunu düşünecek kadar aklı yok mu?

***

Genç muhabir arkadaşımız Sefa Uyar yazıyor: “Kongrede Dr. Abdülkadir Çoban, ‘Kuran ve bilim ışığında yaratılış açısından suyun yeri ve önemi’ başlıklı bildirisi ile yer aldı. ‘Yanıcı özelliğe sahip iki hidrojen ile yakıcı özelliğe sahip olan bir oksijenden söndürücü özelliğe sahip olan suyun yaratıldığını’ söyleyen Çoban, suyun kullanım alanlarına işaret ederek suyun tabiatın eseri olmasının imkânsız olduğunu iddia etti. Çoban, ‘Suyun, mezkur özellikleri taşımasının kendi kendine olması veya tesadüfen vücut bulması ya da tabiatın eseri olması imkânsızdır’ ifadelerini kullandı.”

***

Tanrı bir kimyager gibi neden hidrojen (H2 ) ile oksijeni (O) birleştirip suyu (H2 O) keşfetsin, “Su olsun!” der, su olur. Evreni “Ol!” diyerek yaratmadı mı? Tanrı’yı basit bir kimyagere indirgemek hiç de bir Müslümana yakışmaz. Dr. Abdülkadir Çoban’ın kim olduğunu araştırdım, Erzurum Binali Yıldırım Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biokimya Anabilim Dalı’ndan Prof.Dr. Taha Abdülkadir Çoban galiba. Kendileri suyun “kendi kendine olması veya tesadüfen vücut bulması ya da tabiatın eseri olması imkânsızdır” iddiasındadır.

***

Rastlantı bu ya 23 Ekim 2020 tarihli “Herkese Bilim ve Teknoloji” adlı dergide, Scientific American adlı dergiden bir aktarma var: Yazının adı “İlk Su Nereden geldi”. Yazarı Columbia Üniversitesi’nden astrobiyolog Calep A.Scharf. Scientific American adlı dergi Prof.Dr. Çoban’ın su konusundaki görüşlerini kesinlikle yayımlamaz! Adı geçen dergi ateist olduğu için değil, Prof.Dr. Çoban’ın görüşleri çağdaş bilime aykırı olduğu için yayımlamaz. Prof. Dr. Çoban’ın bu görüşlerini Türkiye’de yayımlanan “Herkese Bilim ve Teknoloji” adlı dergi de yayımlamaz. Ancak mürteci dergilerde yayımlayabilir.

***

Kaderin cilvesine bakın ki Cumhuriyetin kuruluşunun 97. yılında, bir Cumhuriyet üniversitesinin düzenlediği bir bilimsel toplantıda Cumhuriyetin profesörleri(?) bu türden irtica zırvalarını bilimsel görüş diye yutturmaktalar.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları