Özdemir İnce

Din iman, masa kasa durumu (5)

18 Haziran 2021 Cuma

Derken merken sabah olmadı erken! Ama ülkeyi kötürüm eden, ümüğünü sıkan bu Gordion Düğümü’nü çözmek için bir “Deus ex machina” (Klasik tiyatroda yapay veya imkânsız bir karakter, alet veya olayın akışı içinde beklenmedik bir yerde aniden ortaya çıkması) gerekiyordu. Bu “Deus ex machina”, Sedat Peker oldu!

Sedat Peker’in söylediklerinin yüzde doksan dokuzu halk, yasama (TBMM), yürütme ve yargı tarafından kuşkusuz biliniyordu. Ancak halk iktidarsız, yasama anayasasız ve yasasız kaldığı (bırakıldığı) ve denetimden kurtulmuş tek adamlık rejim müstebitleştiği için irin dolu çıbana neşter vurmak ya da sahnenin önündeki perdeyi kaldırmak mümkün olmuyordu.       

***

Ve oyun bozuldu! Ve “mafya lideri” olduğu söylenen biri, yurtdışında bir yerden neşteri vurup sahnenin önündeki perdeyi kaldırdı. Böylece rejimin de mafyalaştığı ortaya çıktı. Anayasanın ve yasaların uygulanmaz olduğu, gücü yetenin karşısındakini yere çaldığı, polis ve bekçinin kabadayılaştığı, yargıdan karakuşi kararların çıktığı bir rejimde, anayasanın ikinci maddesi de iğdiş edilmişti.

Halkın önemli bir kesimi kuşkusuz Sedat Peker’in söylediklerini biliyordu, olaylara tanık olmuştu. Ama onun asıl inandırıcılığı “rejim”in adamı ve belki de iş ortağı olmasından kaynaklanıyordu. Bu insan, seçim meydanlarında rejimin resmi ve icazlı temsilcisiydi. Ortalıkta Osmanlı’nın “subaşı”sı gibi davranıyor, ceza kesip baskınlar yapıyordu. Velhasıl rejimle “can ciğer kuzu sarması” idi. Rejim istediği kadar “şerikini (ortağını)” lanetlesin, kırmızı bültenlerle aratsın, ortada “Herkese lolo, bize de mi lolo?” durumu var.

***

Sedat Peker’in kasetlerine tiryakiliğim yok, izlemiyorum. “Hadise”yi Cumhuriyet ve Sözcü’den izliyorum. Hürriyet’te tek satır yok gibi. Vaziyetin durumunu TELE 1 ve Halk TV’den bir öğrenci ciddiyetiyle izliyorum. Karar: Tarzan zor durumda! Cumhuriyet’te, “kabadayılık”tan “mafyacılık”a  evrilen ve “rejimin sosyetesi”ne işadamı olarak giren âlemin öyküsünü Miyase İlknur’un kaleminden okuyarak bilgilendik. Miyase İlknur kardeşimizin 10 Haziran günü birinci sayfada manşet olan “İfadesini değiştirmeyen ortağa beş kurşun” başlıklı haberi Sedat Peker’in iddiasını doğruluyor. Tarzan zor durumda!

***

“Cinayeti Gördük”ü bir kitabıma ad yapacağım. Ama fail, kanıt olarak sunulan görüntüleri, ses kayıtlarını kabul etmiyor, “O ben değilim” diyor. Parmak izini, DNA’sını bile kabul etmiyor; kendini savunmak için ezbere ayetler ve hadisler tekrarlıyor. Orhan Bursalı’nın “Saray’ın seçim stratejisi: Her şeye reddiye... Biz tertemiziz” (Cumhuriyet, 10 Haziran 2021) başlıklı harika yazısını okurken, birden, Yalın Alpay’ın Yalanın Siyaseti (*) adlı kitabını hatırladım. 

***

Sedat Peker’in giriştiği eylemin öyküsünü benden iyi izlediğinizden emin olduğum için orayı geçiyorum. Yaptığı işin, “Dinsizin hakkından imansız gelir” atasözümüzü doğruladığını düşünüyorum.

AKP Genel Başkanı Erdoğan, “FETÖ’den PKK’ye organize suç örgütlerine kadar tüm yeminli millet düşmanlarının iftiralarını Meclis kürsüsüne taşımakta ısrar edenleri gördükçe üzülüyoruz. Onlarla kaybedecek vaktimiz yok, yapacak işimiz çok” demiş. O der, ama biz onun sözlerini geçmişteki söz ve eylemlerinin mihenk taşına vurarak değerlendiririz. Sedat Peker iddialarının “iftira” olup olmadığını ancak mahkeme salonunda ve TBMM’de anlayabiliriz. Biri çıkıp “Demokrasi tramvayından Despotizm Durağı’nda inen adama neden inanalım” diye sorarsa, bunun cevabı nedir?

Erdoğan, aynı gün, aynı toplantıda “Tek parti faşizmin baskılarına ve kötü mirasına rağmen Türkiye’yi demokrasiyle bu Meclis tanıştırmıştır” da demiş. Doğru mu? Değil! Doğru olmayana ne denir?

Tarihin gerçeği ne? Türkiye’ye demokrasiyi, seçim yasasını muhalefetteki Demokrat Parti ile birlikte yapan; 14 Mayıs 1950 seçiminden sonra iktidarı Demokrat Parti’ye kazasız belasız teslim eden Cumhuriyet Halk Partisi getirmiştir. Bu doğru ve gerçeği bilenler, AKP’li Erdoğan’a neden inansın?

***

İlgili yasada kimlerin “tanık” olamayacağı yazar. TÜRK MEDENİ KANUNU - MADDE 536 – “Fiil ehliyeti bulunmayanlar, bir ceza mahkemesi kararıyla kamu hizmetinden yasaklılar (...), tanık olamazlar” diyor.

Sedat Peker için böyle bir durum var mıdır? Yoksa, yargı onun “mafya reisi” olduğuna bakmaz.

Sedat Peker, masa ve kasa uğruna din ve imanın ırzına geçilmesi davasının hem sanığı hem tanığıdır.

-------------------------------------

(*) Destek Yayınları



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Din ve vicdan hürriyeti 13 Aralık 2024
Üst kimlik olarak İslam 10 Aralık 2024
Yandaş hakem 8 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları