Özdemir İnce

Ekonomide cehalet ve mafya dönemi

11 Temmuz 2021 Pazar

Prof. Dr. Esfender Korkmaz’ın Ekonomide Derin Göçük (*) kitabından alıntı yapmayı sürdürüyorum:

***

“AK Parti, 2002 Kasım ayında iktidara geldi ve 2002’nin aralık ayında ilk iş olarak bir ‘Acil Eylem Planı’ açıkladı. Bu planda bir ay, üç ay, altı ay ve bir yılda 300 önlem vaat edildi, sonrasında 2003 yılı ile 2021 Mart arasında ‘22 Reform ve Eylem Planı’ açıklandı. 2021 Mart ayında da ‘İnsan Hakları Eylem Planı’ ve yine ‘ekonomi reform paketi’ açıklandı.

2021 yılındayız. Bugün Türkiye ekonomisinin geldiği yer, ‘kritik kriz eşiği’dir. Zira bu 22 adet paketin hiçbiri istikrar sağlamadı ve tersine bozucu etkileri oldu. Çünkü adı reform olan bu açıklamalar hiçbir iktisat politikası tabanına dayanmıyordu. Tamamı algı yaratmak üstüne ve günübirlik önlemlerdi. O kadar ki son olarak Mart 2021’de açıklanan son iki reform programına da piyasalar ters tepki verdi.

AK Parti’nin iktidar olduktan sonra kendine özgü bir iktisat politikası olmadı. 2003’ten sonra stand-by gereği IMF politikalarını uygulamak zorunda kaldı. IMF politikalarından tarımsal desteklerin düşürülmesine, dalgalı kur sistemine, özelleştirmeye ve kontrolsüz kambiyo rejimine tam olarak uydu.

Yine IMF programındaki mali disiplini AK Parti iktidarı, bütçe açıkları ile sınırlı gördü. Mali disiplinle kastedilen kamu kaynaklarının etkin ve yerinde kullanılmasıydı. İktidar bunu es geçerek, bütçe kaynaklarını popülizmde kullandı. Merkez Bankası bağımsızlığını da önce işine geldiği gibi kullandı sonra tamamıyla kaldırdı.” (s.13)

“Öte yandan AK Parti’nin parti programlarında yer alan iktisat politikaları da bir niyet, bir beklenti ile sınırlı kaldı. Bunun adına politikasızlık demek daha uygun olur. Ampirik olarak gününe göre verilen ve uzun dönemli bağlantısı olmayan günübirlik politikaların başarı şansı hiçbir zaman olmamıştır.

Yine siyasi iktidar 19 yılda kamuda hiçbir kararı, iktisadi rasyonalite esasına göre vermedi. Kararları ve uygulamaları her zaman siyasi çıkar ve bu çıkarı besleyen popülizm çizgisinde kaldı. Sözgelimi eğer kamu bankaları rasyonel kararlar verebilselerdi, Sabah gazetesi ve ATV televizyonunun, Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ın başında olduğu Çalık Grubu’na satışı için özel bankaların vermediği 750 milyon dolar krediyi teminatsız olarak verirler miydi? Eğer Erdoğan, Merkez Bankası’na müdahale etmeseydi Türkiye 2018 kur şokunu yaşamazdı.” (s.14)

***

Okuduklarınız güvenilir bir akademisyenin saygıdeğer nesnel görüşleri. Elbette bir edebiyat yazarı olarak bu konuda benim de köşeli ve sivri görüşlerim var. AKP, iktidara 1923’te kurulan Cumhuriyet rejimini sürdürmek amacıyla gelmedi. Onun ekonomik görüşü İslami fetihin (gazanın) başkalarının ülkesinde var olanı, başkalarının yarattığı zenginliği ganimet olarak yağmalamak idi. Türkiye Cumhuriyeti, AKP için Dârülharp (Dârü’l-harb) memleketi idi yani cihat açıp zenginliklerin yağmalanması, insanların köleleştirilmesi caiz ve helal idi. Ne de olsa Cumhuriyet “iki ayyaş”ın kurduğu gâvur rejimi değil miydi?

AKP, 1453 yılında Bizans’ı yağmalayan Osmanlı yeniçerisinden farksızdı.

 İmam hatip ve ticaret mektebi mezunlarına göre “plan ve program” gereksizdi, ülkeyi tüccar gibi yönetseler yeterdi. Plan yapmak beceriksizlerin işiydi. Bu nedenle 5 Ekim 1960 tarihinde kurulan ve ülkenin programlı kalkınmasına büyük katkılarda bulunan Devlet Planlama Teşkilatı’nı (DPT) önce yok saydılar, sonra 8 Haziran 2011 tarihinde kapattılar. 2018 yılında Cumhurbaşkanlığı bünyesinde Strateji ve Bütçe Başkanlığı oluşturuldu. AKP, bilim adamlarının yaptığı bilimsel kalkınma planlarını istemiyordu. Emirlerinde söz dinleyen memur istiyorlardı.

***

Prof. Dr. Esfender Korkmaz, “AK Parti’nin iktidar olduktan sonra kendine özgü bir iktisat politikası olmadı” diye yazıyor. Bir ciddi ekonomist olarak böyle yazmakta pek haklı. Ben 70 yıllık bir edebiyat insanı olarak gerçeğe başka türlü bakarım ve şöyle derim: Hiçbir emperyalist ülke sahip olduğu sömürgeyi AKP’nin Türkiye’yi yönettiği gibi zalimce ve düşmanca duygularla yönetmemiştir.

Bu anlayışı, Diyanet İşleri Başkanı olan devlet memuru, Necip Fazıl’ın ağzıyla dile getirdi: “Ey düşmanım, sen benim ışığım ve hızımsın. Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lâzımsın.”

“Düşman”, Cumhuriyettir!

(*) Asya Şafak Yayınları




Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sorumluluk 16 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları