Özdemir İnce

Hayaller ve gerçekler

22 Ekim 2021 Cuma

Paris’te, College de France’ta yapılan “Batı karşısında Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye” konulu panelle ilgili üçüncü yazı bu. Elimizdeki metinde en çok sosyolog Nilüfer Göle’nin sözleri var. Çocukça sözlerinin sığlığı şaşırtıcı. “Tam bir coşku içindeydik, naif bir şekilde Türkiye’nin Batılılaşacağına inandık” diyor. “Bizi ‘kullanışlı aptallar’ olmakla itham ettiler ve Batı gözünde bu rejimi meşru kılmakla suçladılar. Ancak biz gerçekten bir şeyleri değiştireceğimize inandık” diye konuşan tarihçi Edhem Eldem, Nilüfer Göle’den daha az hayalperest değil. Türkiye’yi Batılılaştıracaklarmış, Türkiye’de bir şeyleri değiştireceklerine inanmışlarmış. Neymiş o şeyler?

Kemalist Türkiye’nin Batılılaşmak diye bir ülküsü, bir hedefi hiçbir zaman olmamıştır. Amaç ta başından itibaren çağının çağdaşı olmak idi. 1950 yılına kadar bu amacı büyük ölçüde gerçekleştirmişti. Fakat Cumhuriyetin 1923 -1950 dönemi, panel katılımcılarının nefret ettiği bir dönemdir, “faşist” (!) dönemdir. Cumhuriyet devrimlerini anlamamışlardır; yorumlarında başta ABD ve Alman vakıflarının Türkiye’yi “Kemalizmden arındırmak” gibi yorum ve iddialarını kullanmışlardır. İşte bu nedenle “kullanışlı aptallar” sıfat ve unvanını kazanmışlardır. Onlar bu yaveleri gevelerken ben, 2002’den itibaren AKP’nin Türkiye’de, en azından Müslüman Kardeşler (İhvan) tarzı olmak üzere bir İslami rejim kurmayı amaçladığını yazıyordum.

***

“Türkiye’nin AB üyeliğine inanıyorduk. Büyük bir coşku, mutluluk (öfori) içindeydik. Bazı şeyleri değiştirebileceğimizi düşünüyorduk. Mesela Ermeni soykırımının tanınması, Kürt sorununun çözülmesi tartışılıyordu. İdam cezası kaldırılmıştı. Bu ‘öfori’ döneminde büyük bir dinamik vardı, birbirinden farklı katmanlar, Türk-Kürt işadamları, entelektüeller, dernekler, çok sayıda farklı kesimden gelen insan bir araya gelmişti. İdam cezasının kaldırılması Avrupa’ya yaklaşma yolunda önemli bir adımdı. Birtakım birbiri ardına gelen seri gelişmeler bizi umutlu kılmıştı” diye savunma yapan Nilüfer Göle panelin en konuşkanı olmuş.

“Bazı  şeyleri değiştirebileceğimizi düşünüyorduk” diyor ve bu bazı şeylerin “Ermeni soykırımının tanınması, Kürt sorununun çözülmesi” olduğunu açıklıyor. Ben buna karşılık, Ermeni gailesini tarafsız bir kalemden öğrenmeleri için Fransız tarihçi Gaston Gaillard’ın Les Turcs et l’Europe (Türkler ve Avrupa) adlı kitabını okumalarını ve Fransa Dışişleri Bakanlığı arşivlerine gitmelerini öneriyordum. Kürtçülerin inatçı istekleri olan anadilde öğretim ile yerel özerklik iddialarının ne anlama geldiğini kanıtlarıyla (1921 Anayasası) anlatıyordum. Ama onlar “öfori” dedikleri acayip bir şehvete kapılmışlardı.

***

Bazı şeyleri değiştirebileceklerine inanıyorlarmış. Neymiş o “bazı şeyler”

Nilüfer Göle konuşuyor: “Cesaret ve naiflik içinde, samimiyetle, İslamı parlamenter sistem içine alabileceğimize inandık. Türkiye’de laikliğe inanabilirdik, entegre olmuş yaşanan bir ilkeydi laiklik. (…) Peki, ne oldu da biz, neden artık Türkiye ve Avrupa arasında aracı durumda değiliz? Neden iki ülke arasında halı serilen o yol yok artık? Bu arabuluculuk bugün kayboldu. Bu bizim isteğimizle olmadı. Kovulduk, sürgün edildik, suçlandık. Neden böyle oldu, neden her şey tersine döndü? Bunu yeterince konuşmadık. Buna hâlâ yanıtım yok.” 

İslamı, İslamcı partileri parlamenter sistem içine almayı umuyorlarmış! Bre gafiller Necmettin Erbakan’ın kurduğu Milli Görüş ideolojisindeki partiler (Milli Nizam, Milli Selamet, Fazilet ve Refah Partisi) “laikliğe aykırı eylemleri” nedeniyle kapatılmadı mı? AKP 30 Temmuz 2008 günü aynı nedenler yüzünden cezalandırılmadı mı? İslamcı partilerin amacının iktidara gelmek değil, İslami devlet kurmak olduğunu nasıl bilmezsiniz? Batı ile Türkiye, siyasal İslam ile laiklik arasında arabuluculuk yapacaklarmış. Siz kim oluyorsunuz ki böyle bir misyonu üstleniyorsunuz, Avrupa’da ve Türkiye’de böyle bir görev üstlenmeye sıkletiniz yeter mi? Avrupa ve ABD’de sizinle yapılan söyleşileri okumadığımızı, toplantılarda yaptığınız Cumhuriyet düşmanı konuşmaları duymadığımızı, bizleri faşist, militarist ve darberci olmakla suçladığınızı bilmediğimizi mi sanıyorsunuz?

***

Bunlarda, İslamcı AKP nezdinde itibar sahibi oldukları vehmi var. Külliyen yanlıştır. Buna inanmaları bir tür megalomanidir. AKP, sadece arkasındaki lümpen cehalete güvenir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları