Özdemir İnce

Utanmaz yeni mürteciler

17 Ekim 2021 Pazar

Genç meslektaşım Zülal Kalkandelen yazmayı düşündüğüm yazıları benden önce yazıyor, hem de çok güzel yazıyor. Okuyacağınız yazımın birinci bölümü olarak onun “Liberal pişkinlik, öfori ve disfori” (Cumhuriyet, 10.10.2021) başlıklı yazısını okuyun. Devrimci ve laik Cumhuriyetten hiç hoşlanmayan, AKP İslamcılığından çağdaş demokrasi bekleyen Orhan Pamuk, Nilüfer Göle, Edhem Eldem, Seyfettin Gürsel, Ahmet İnsel gibi kindar insanlardan söz ediyor. 15 yıl önce bunlar gibi insanlara ben “yeni mürteciler” derdim. Şimdi “eski” olup sütre gerisine yattılar.

***

Aşağısı idare etmez zaten, Paris’te College de France’ın bir salonunda toplanmışlar, mezarlarından çıkmaya çalışıyorlar. Benim bildiğim College de France bunların hiçbirine (ister tek tek, ister toptan) salon tahsis etmez. Kapıdan içeriye ancak dinleyici olarak girebilirler. Demek ki işin içinde bir şeyler var: “Ayağa kalk Lazarus!” diyen bir İsa. Ben bunları “yeni mürteciler” olarak adlandırıyorum. Herkes yutsa ben yutmam. Bu bir hortlak diriltme hokkabazlığıdır.

***

Orhan Pamuk ve Nilüfer Göle, Türkiye’ye giremeyen (!) Ahmet İnsel yazılarıma konuk oldukları için beni çok iyi bilirler. Otladıkları otlakların çobanlarını bildiğimi de bilmeleri gerekir.

Günah çıkarmaları, çıkarmamaları benim umurumda bile değil. Birer Lazarus olarak ayağa kalkamazlar. İkinci Dünya Savaşı’nda Nazilerle işbirliği yapan “Collabo”lardan farkları yok. Önemleri de yok! Orhan Pamuk bir “kontenjan”dan Nobel aldı ve ödül küme düştü. Orhan Pamuk işinde benim de bir pişmanlığım var. İşportaya düşmüş kitabını (Cevdet Bey ve Oğulları) Erdal Öz’e Can Yayınları için önermiş... Erdal bana danıştı. “Ödül almış bir kitap, işportaya boş ver, yayımla” dedim. “Yayımlama” deseydim yayımlanmazdı. Demez olaydım! Ama adamın bir gün “Türkiye’deki siyasal İslamcılar demokrasiye laiklik yanlılarından daha saygılı” diyeceğini nereden bilecektim...

Şimdi, utanmadan, “Ben bu soruyu yanıtlamaktan kaçınıyorum. Çünkü milliyetçi laik çevre ve kurumlar tarafından çok fazla cezalandırıldım ve işkence gördüm. Belki Paris’teki şu vaktin tadını çıkarmalıyım. Diğer soru lütfen” diyor. Bir gün bu böbürlenmesinin de hesabını verir.

***

Nilüfer Göle de yazılarıma sık sık konuk olmuştur. Yazıları Google’da bulabilirsiniz.

Türbanı ve burkayı kadınların hayata katılma ve özgürleşme olanağı ilan etmişti. O zamanlar gerekeni uygun biçimde yapmıştım. Taliban’ın iktidara gelmesi türbancı, çarşafçı Nilüfer Göle’yi kim bilir ne kadar mutlu etmiştir kim bilir! Nilüfer Göle’nin teorisine göre hepsi evlerinde kendi kendilerine allame-i cihan olurlar artık. Sıra Türkiye’ye gelince artık Türkiye’ye dönüp çarşaf giyerek evine kapanıp mutlu olur.

Nilüfer Göle, 2017’de şöyle demişti günah çıkarır mahiyette: “Bizler toplumun seküler ile dinsel kesimleri arasında var olan kalın duvarın yıkılmasının, birbirlerini tanımanın bir eklemlenme, bir arada yaşama koşullarını yaratacağına inanıyorduk.”

Sosyolog aklına bak: Laiklik ile İslamcılık birlikte yaşarmış. Dediği oldu: Hükümeti arkasına alan İslamcılık saldırıyor, eli kolu bağlı laiklik kendini savunuyor.

AKP’nin laik Cumhuriyete saldırmaya başladığı günlerde öfori (l’euphorie = keyfi, esenlik, rahatlık, mutluluk) duygusuyla dolup taşan Nilüfer Hanım’ın keyfi hâlâ gıcır.

Nilüfer Göle, AKP’nin demokrasiyi getireceğine, Avrupa Birliği’ne gireceğine, Kürt sorununu çözeceğine safça inandıklarını söylüyor ama AKP’nin takıyye yaptığını söyleyip yazan bizleri neden faşist ve darbeci olarak suçladıklarını anımsayıp özür dilemiyor. Ey Nilüfer Hanım, sizler içinizde “öfori” hissediyordunuz, bizler beynimizle düşünüyorduk.

***

Ahmet İnsel de pek hesapçıdır. Türkiye’ye gelemiyormuş. Haberim yoktu, neden acaba? Hangisi iyi acaba? Türkiye’ye girememek mi yoksa mahpus damında olup çıkamamak mı?

Ahmet İnsel Bey de Cumhuriyet, devrimler, laiklik, Tevhid-i Tedrisat, anadilde öğretim, imam hatip mektepleri konularında her zaman bir “yeni” ya da “bobstil” mürteci gibi davranmıştır. Örneğin “Niye Türkler, Kürtlerin kendi okullarında Kürtçe eğitim görmeleri yaklaşımından ve ihtimalinden rahatsız oluyorlar” (Taraf, 03.08.09) diye soruyor. Bre Ahmet Bey, bir üniter devlette resmi dil dışında öğretim yapılmasının özerklik ya da federasyon anlamına geleceğini bilmeyecek kadar cahil misin? Senin dediğin İsviçre’de, Belçika’da, İspanya’da olur. Ama Fransa’da ve Türkiye’de olmaz!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sorumluluk 16 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları