Özdemir İnce

Yalan bozmak çok zordur!

03 Ocak 2021 Pazar

Yalanın müşterisi çoktur! Gerçeği aramak zordur. Yazı ve edebiyat dünyasındaki işim: Yalan bozmaktır! Yalan bozmaya devam ediyorum. Edebiyat alanını geçip gazetede duralım.

26 Aralık 2020 tarihli Cumhuriyet’in 15. sayfasında tam sayfa yayımlanan “Âşık Veysel’in Ağzından Âşık Veysel” adlı yazım, R.T.Erdoğan’ın her yıl kaynatmayı gelenek haline getirdiği yalanı Âşık Veysel’in ağzından bozuma uğrattı.

1 Ocak 2021 tarihli yazımla, Dr. Abdullah Cevdet’in toplumun kalitesini yükseltmek için Avrupa’dan damızlık erkek getirtmek istediği yalanı da bozuldu.  

***

Siyaset ve basında kuyruklu “yalan” konusunda araştırma yaparken hakkımda çıkarılan yalanlara rastladım. Bunları çoğuna cevap vermiştim ama yayımlandığından haberim olmayanlar da var. Şimdilerde muhalif gömlek giyen, bir zamanların amansız AKP ocakçısı Mehmet Ocaktan’ın “Aydın Doğan Yalan Haber Sever mi?” başlıklı yazısı.

Yalan ve iftiraların tamamına 26 Şubat 2011 tarihli Hürriyet gazetesinde cevap vermişim. Yazı ellerinizden öper.

Bugün canım eğlenmek istiyor

 Akit (Vakit) gazetesi yazılarımı iktibas edip benden habersiz okurlarına zorla okutur. Gazeteyi yönetenlere çok teşekkür ederim. Hedef göstermek amacıyla yaptıkları alıntılar, kendi saflarında, bana düşman ama tiryaki okurlar kazandırıyor. 

***

23 Ocak 2011 tarihli sayısında gene müşerref olmuşuz. Büyük bir bölümünü aktardıkları “Hangi İhtişam” (22.01.11) başlıklı yazımı ve beni şöyle takdim ediyorlar:

1. Bu laik yobazlığın kırıntısı da hâlâ devlet gazetesinde köşe doldurmaya devam ediyor ya... Önceki gün başladığı Kanuni zırvalamalarına dün de devam etti... 

2. Hani ezanı şarkı, minareyi kule, Kuran’ı ağıt diye tercüme etmişti ya işte o!.. 

3. Bir de “Mini etekli kızı diri diri yaktılar” diye düzmece bir habere imza atmıştı... 

4. Sürekli her konuda bilgiçlik taslıyor... Şiirden anlamadan şair geçiniyor... 

5. Edep ve edebiyat bilmeden edebiyat eleştirmeni diye geçiniyor... 

6. Arada sanat ve siyasete ve dahi sosyolojiye, hatta felsefeye bile katkıda bulunuyor... 

7. Dahası, Arapça bilmeden de Kuran’ı tercümeye yelteniyor, şimdi de kalkmış “tarih” dersi veriyor... Bir yandan da sürekli küfür ve hakaret yağdırıyor...

8. Kanuni senin yaşındayken Zigetvar’da şehadete koşuyordu. Sen bu kafayla nereye doğru ve ne halt etmeye gidiyorsun?

***

Takdim yazısının cümle başlarındaki sayıları ben koydum. Eleştiri, hakaret ve soruları nasıl yanıtladığımı rahat rahat izleyebilmeniz için. El cevap: 

1. Daha önce onlarca kez gazeteden atılmamı istedikleri için sabırsızlıkları giderek artıyor. 

2. Paolo Coelho’nun ünlü Simyacı’sını Türkçeye ben çevirdim. Kitabın 115. basımının 51. sayfasında şöyle bir cümle var: “...yüksek kulelerin tepesine çıkıp şarkı söyleyen din adamları, bunların çevresinde de diz çöküp alınlarını yere vuran insanlar görmüştü.” 

Bu manzarayı Tanca’da (Fas) gören 15 yaşında bir İspanyol çocuğu, “İmansızlar demek ki böyle tapınıyorlar” diye düşünüyor. Kitabı Fransızcadan çevirirken masamda Portekizce aslı, İspanyolca ve İngilizce çevirileri de vardı. Acaba “ezan”ı şarkı, “minare”yi kule olarak çevirmek suretiyle İslam diniyle dalga geçtiğimi mi ima etmekteler? Kitabın Fransızcasında “...des prêtres qui montaient au sommet de hautes tours et se mettaient à chanter; tandis que tout le monde à l’entour s’agenouillait et se frappait la tête contre le sol” diye yazıyor. İslamdan habersiz bir İspanyol delikanlı gördüklerini böyle tanımlamaz mı?

3. Paris’teki İslamcı saldırılar konusunda, yerinde inceleme yaparak birkaç yazı yazmıştım. Bir cinayetle ilgili olanı, “Mini Etekli Kızı Yaktılar” manşetiyle sunulmuştu (20.12.2003). İslamcı gazeteler ve yazıcılar ayağa kalktılar, yazımın asparagas olduğunu iddia ettiler. (*)

Olayın kayıtları Paris polisinde, dava ise mahkeme arşivindedir. 

4. ve 5. Kim olduğumu iyice öğrenmeleri için “Vikipedi”ye bakmalarını tavsiye ederim. 

6. Okurlarsa kendileri de yazdığım konularda bir şeyler öğrenirler. 

7. Arapça bilmediğim doğrudur. Kuran’ı Türkçe, Fransızca ve İngilizce tercümelerinden okuyorum. Ama şundan eminim: Bunların çoğu Arapça bilmez. Arapça “Bu bir kitaptır” bile diyemezler. 

8. Yazdığım doğru ve gerçekleri küfür ve hakaret sanıyorlar. 

9. Kanuni’nin yerinde olsaydım orduyu Zigetvar’a ve Viyana’ya götürmezdim.

Beni her ay birkaç kez hedef gösteriyorlar ve her defasında onlarca ölüm tehdidi alıyorum. Beni öldürtüp ne yapacaklar, nasıl olsa ölmeyecek miyim? 

(*) Bunlardan biri de Mehmet Ocaktan idi.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları