Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Ağabey Seni Gözetliyor!
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bayılmasına neden olan ister “sara” ister “şeker hastalığı” olsun, sonuçta doğal bir sağlık sorunudur. Elbette “Allah şifalar versin, geçmiş olsun” deriz. Ancak dikkat ettiniz mi bilmiyorum! Başbakan, özellikle Anayasa Mahkemesi’nin AKP’nin kapatılmasını durduran kararından sonra açıyor ağzını yumuyor gözünü…
Doktor değiliz, ama Başbakan’da “hazımsızlık” olduğunu gözlemliyoruz. Sindirim sistemi doğru çalışmadığı için sanki ağız ishaline tutulmuş gibi! Bu hastalığa dahiliyeciler mi yoksa psikologlar mı tanı koyarlar, ne tedavi önerirler, bilemeyiz. Öfkesini dikkate alacak olursak herhalde Başbakan’a psikologların tanı koymaları gerekecek. Ben Başbakan’ın öfkesinden çok memnunum. Gerçek niyeti, gerçek yüzü, bilinçaltı ortaya çıkıyor. Lütfen Başbakan’ın öfkesini engellemeyiniz. Bırakın istediği gibi konuşsun. Lütfen Başbakanımızı sıkboğaz edip boğazını sıkmayın ki ağız ishali sürsün!
Yine dikkat ettiniz mi bilmiyorum! Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın AKP’nin kapatılması için Anayasa Mahkemesi’ne başvurduğu günlerde, Ergenekon davasında bilmem kaçıncı tutuklama dalgası yaşandı. Alman mahkemesi Deniz Feneri yolsuzluğu olayı ile AKP’yi sallamaya başlayınca, Ergenekon davasında ünlü kişilerin ve genç teğmenlerin tutuklanmaları ile Deniz Feneri söndürülmek istendi.
Ergenekon tutuklamalarında insanların evleri keyfe keder aranıyor. Anayasanın 20. maddesi ne diyor: “Kanunun açıkça gösterdiği hallerde, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınan merciin emri bulunmadıkça, kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz.”
Anayasa Mahkemesi Başyargıç Yardımcısı’nı polis izliyor, eşinin telefonları dinleniyor, gençlerin “chat (söyleşi)” dedikleri türde genç teğmenlerin aralarındaki internet iletişimleri izleniyor. Utanmasalar, eşi gibi yüce mahkemenin yargıcını da sorgulayacaklar ya da söyleşi kurbanı teğmenler gibi tutuklayacaklar. Birkaç gün sonra bir de bakıyoruz yandaş basına, el konulan belgeler ve özel telefon konuşmaları sızdırılmış.
İngiliz yazarı George Orvell’in “1984” romanında; bir ülkede, demokrasi elden gittikten sonra bir diktatörün teknik araç kullanımıyla toplumun tüm bireylerini nasıl izlettiği anlatılıp totaliter düzenler eleştirilir. Türkiye’de demokratik yoldan, yüzde 47 oyla iktidara gelmiş AKP iktidarının başı, “1984”ün “Ağabey seni gözetliyor” benzeri bir yolda bilinçli adımlarla ilerliyor.
Anayasanın 22. maddesi ne diyor: “Herkes haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır. Kanunun açıkça gösterdiği hallerde, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınan merciin emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz.”
Anayasanın 26. maddesine de göz atalım: “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.”
Başbakanımız “basına boykot” çığlıkları attı. Basın; radyo, TV, sinema, internet gibi bir “yayın” kurumudur. Tüm dünyadaki demokratik anayasalar, kısaca “4Y” diye ifade edeceğim “Yasama, Yürütme, Yargı, Yayın” özgürlüğü ilkesine dayalıdır. Anayasamızın 28. maddesi “Basın hürdür, sansür edilemez. Basımevi kurmak izin alma ve mali teminat yatırma şartına bağlanamaz” der, “Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır” diye devam eder.
“Minareler süngümüz, camiler kışlamız” sözlerinden sabıkalı, Anayasa Mahkemesi kararı ile “laiklik karşıtı odağın başı” cami duvarına değil de bu ağızla Anayasa Mahkemesi duvarında yeni kabahatler işliyor. Ne demişler? “İktidar bozar, mutlak iktidar mutlaka bozar!”
Deniz Feneri Söndürülmüyor!
Herhangi bir ülkede ekonomik durum bozulmaya, halk günlük yaşamdan yakınmaya başladığında iktidarlar, seçmenlerin dikkatlerini yarattıkları yapay sorunlara çekerler. Galiba Erdoğan’ın simidi “Ergenekon” olmalı.
Anlamadığım bir nokta var! Alman polisi Deniz Feneri yolsuzluğuna el atıyor. Hazırladığı belge ve bilgileri savcıya veriyor. Savcı mahkemeye başvuruyor. Yargıç, sanıklar hakkında ceza kararları vermekle kalmıyor, Almanya ayağının gerçekte bir buzdağının suyun üstünde kalan dalları olduğunu, kökünün Türkiye’de bulunduğunu açıklıyor.
Mahkemede açıklandığına göre Alman Büyükelçisi Eckart Cuntz on ay önce Başbakan’ı ziyaret ederek, Türkiye’de hükümlü bir Almanın uzun süredir yattığını anımsatarak, bir anlamda “şefaat” dilemiş, bir hafta sonra da Adalet Bakanı’na aynı konuyu açmış. Başbakan ve Adalet Bakanı da Büyükelçi’ye “mukabele-i bil misil” gibilerden Almanya’da soruşturması süren Deniz Feneri’nin Türk sanıklarından söz ederek, “şefaate şefaat” dilemişler.
Başbakan, Bakan; Deniz Feneri yolsuzluğunu biliyorlar, şefaat diliyorlar, ancak Türkiye’deki sanıkları hakkında o gün bugündür dava açılmıyor! Buna Osmanlı bürokrasisinde “sumenaltı” ya da halk deyimiyle “hasır altı” etmek denilmez mi? Başbakan ile Bakanın bu davranışları Türk Ceza Yasası’nın “görevi ihmal” suçuna girmez mi?
Haydi diyelim o zaman pas geçtiler. Alman yargıcının kararını ihbar kabul edip savcılar neden harekete geçirilmedi? Ankara Savcılığı, İşçi Partisi’nin 3 Eylül’deki “suç duyurusu” üzerine olay hakkında açtığı “dosyayı” bir basın savcısına verdi. Başsavcı Hüseyin Boyrazoğlu Suudi Arabistan’a “umreye” gittiğinden soruşturma için dönüşü bekleniyor. Bütün soruşturmalar başsavcının dönüşünü mü bekliyor? Deniz Feneri bir dernek… Dernekler, İçişleri Bakanlığı’nın idari denetimine tabi! On aydır İçişleri Bakanlığı Deniz Feneri hakkında neden idari denetim yapmadı?
Aklıma iki yol geliyor! Acaba Ergenekon savcısı ile Deniz Feneri savcılarının görevleri takas mı edilmeli? Türkiye’ye yabancı sermaye geliyor. Başbakan “Yabancı doktor ithal edelim” diye tutturmuştu. Takas yapılamazsa, Almanya’dan “savcı ve yargıç” ithal edilse acaba nasıl olur? Yabancı doktor ithali konusunda Başbakan bindiği dalı kesiyor. Yabancı doktorların hakkında vereceği raporun sonucuna kolay katlanamaz sanırım.
Türkiye’de ‘Cadı Kazanı’ Yaşanıyor!
İki yıl önce Tahran’da internetten iletilerime bakmak istemiştim. Bağlantımı yapan “Superonline” sitesine girmek istedim. İran’daki “mollarşi” Türkiye’de “Superonline” sitesini yasaklamıştı. Yasak bu kadar da değildi! Türkiye “Diyanet İşleri Başkanlığı’nın” resmi sitesi bile yasaklanmıştı! Orada komünist, faşist bir totaliter rejim yoktu, ama “köktenci totaliter rejim” internet özgürlüğünüze el koymuştu.
Tüm okurlardan bir ricam var! “Google” arama motoruna giriniz, “Bu siteye erişim engellenmiştir” yazdıktan sonra “ara” sözcüğünü tıklayınız. 2006’da başlayan, ancak 2008’de yoğunlaşan “…bilmem neresi sulh ceza mahkemesinin kararı ile Telekomünikasyon Başkanlığı’nca engellenmiştir” uyarılı yüzlerce siteyle karşılaştığınızda şaşırmayınız.
Erişimi engellenenler arasında ünlü düşünürler J.J. Rousseau ve Voltaire bağlantılı bazı siteleri de görebilirsiniz. Bu sitelere İngiliz Doğa Bilimci Charles Darvin karşıtı bir Türk din istismarcısının kitabını eleştiren İngiliz doğa bilimci Richard Davkins’in sitesinin de eklendiğini, Guardian gazetesindeki alaycı bir haberden de okuyabilirsiniz.
Economist dergisi “Ak Parti artık beyaz değil” diye alay ediyor. AB ve yabancı basın kuruluşları, AKP’nin takıyyesinden yeni uyandıklarını gösteren tepki demeçleri vermeye başladılar. ABD Büyükelçisi Ross Vilson bile nazik bir dille eleştiriyor.
Türkiye, bugün AKP sayesinde, tiyatro yazarı Arthur Miller’in 1953’te yazdığı “The Crucible (Cadı Kazanı)” oyununda 17. yüzyıl sonunda Salem kentindeki “cadı avı günlerini” yaşıyor. Yazar, oyunda ABD’de komünizm karşıtlarına karşı “McCarthyism” uygulamasına gönderme yapmaktaydı. Ergenekon ile benzerlikler içeren bu oyunu acaba Kültür Bakanı Ertuğrul Günay Devlet Tiyatrosu’nda sahneletip, Anadolu’da dolaştırıp TRT’de ekrana yansıtamaz mı?
Elmek: oacar@superonline.com\tFaks: 0312. 442 79 90
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama