Anayasa (14)…

28 Temmuz 2020 Salı

24 Temmuz 1922’de İsviçre’de imzalanan “Lozan Antlaşması”, “Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun kapısını” açtı… Bu anlaşmasının imzalanmasının mimarları, “İstiklal Savaşı’nın iki komutanı” Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü’dür.

Bugün AKP varsa, Diyanet İşleri Başkanlığı varsa, o cumhuriyetin ürünleridir!

***

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın “Lozan Antlaşması’nın yıldönümünde” okuduğu “hutbede!”, Fatih Sultan Mehmet, Ayasofya’yı cami olması için vakfetti. Bizim inancımızda vakıf malı dokunulmazdır, dokunanı yakar! Vakfedenin şartını çiğneyen lanete uğrar!” sözleri tartışmalara yol açtı.

AKP Reis-i Umumisi, Reis-i Cumhur, Veziri Azam Recep Tayip Erdoğan da “Fatiha Suresi ve Bakara Suresi’nin ilk 7 ayetini” okudu!

Eğer Erdoğan, eğer Erbaş bugün koltuklarında oturuyorlarsa, “24 Temmuz 1922 Lozan Antlaşması’nın” günümüzde uygulandığı “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası” ile değil mi?

***

“TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi”, “İstanbul Tapu ve Kadastro Bölge Müdürlüğü binasının (Defter-i Hakan-i Nezareti Binası) Ayasofya Müzesi’ne dönüştürülmek istenmesine” ilişkin bir açıklama yayımladı.

Açıklamada, “Defter-i Hakan-i Nezareti” binası, 277 yıldır olduğu gibi aslına uygun şekilde “Tapu ve Kadastro Bölge Müdürlüğü olarak kullanılmaya devam edilmelidir!” denildi. 

***

TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nce, Sultanahmet’te bulunan Tapu ve Kadastro Bölge Müdürlüğü binasının “Defter-i Hakan-i Nezareti binasının, Cumhurbaşkanlığı talimatıyla 24 Temmuz tarihine kadar boşaltılarak, tarihi binanın Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devredilerek, Ayasofya Müzesi ve Bakanlık İdari Binası yapılacağı!” iddia edildi.

Binanın önemine vurgu yapılan açıklamada, “Osmanlı ve Cumhuriyet döneminin hafızası olan, yüzlerce yıllık tapu ve kadastro kayıtlarının, haritalarının, arazi bilgilerinin özenle arşivlendiği bir hazine olan bu bina, sanıldığından da çok önem taşımaktadır” ifadeleri yer aldı.

“277 yıllık tapu-kadastro hafızasının silinmek istendiği” belirtilen açıklamada, Cumhurbaşkanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’na şöyle seslenildi:

“Tarihi Tapu ve Kadastro Bölge Müdürlüğü Binası (Defter-i Hakan-i Nezareti Binası) Ayasofya ya da başka ilgisiz bir müzeye dönüştürülmemelidir.

Bina inşa edildiğinden bugüne;

*Amacına uygun tapu, kadastro ve haritacılık hizmetleri için kullanılmıştır. Bu yüzden mesleğimiz ve ülkemiz için çok önemli bir hafızadır, bunun yok edilmesi engellenmelidir.            

* Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine ait yüzlerce yıllık tapu kaydı ve haritalar bu binada arşivlenmiştir. Bunların alelacele bir haftada taşınması ciddi riskler taşımaktadır. Arşivlerin zarar görmesinin önüne geçilmelidir.

* Tapu ve kadastro personeli yetiştirmek üzere kurulan Tapu ve Kadastro Mektebi Âlisi, ülkemizin ilk Tapu ve Kadastro Meslek Lisesi bu binada kurulmuştur. Binlerce mezun için binanın hem tarihi hem de duygusal önemi bulunmaktadır. Bu yüzden binanın aslına uygun kullanımına devam edilmelidir…”

***

Emekli Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Güven Dinçer’den bu konuda şu iletiyi aldım:

“Sayın Özgen Acar

1- Cumhurbaşkanlığı kararı ile Sultanahmet’teki tarihi ‘Defter-i Hakan-i Nezareti’ binası alelacele boşaltılıyor.

2- Bu binada ‘Ayasofya Müzesi’ açılacakmış!

3- Ülkemizin ve özellikle imparatorluk dönemi tarihi açısından bu bina bir kültür hazinesidir.

4- Ayasofya’nın cami olarak kullanımı Cumhuriyet düşüncesine ne kadar karşı ise ‘Defter-i Hakan-i Nezareti’ binasının Ayasofya adını taşıyan bir müzeye tahsisi de hem Cumhuriyetin hem de Türk devletinin tarihi mirasına aykırıdır. Kültür tarihimize ihanettir.

5- Bu bina Türkiye’nin tapusudur.

6- Binanın tarihçesi:

- Tapu kadastro hizmetinin merkezi yönetimdeki bilinen tarihi 1743 yılına uzanıyor.

- 1881 yılında yeniden yapılan bina, Defter-i Hakan-i Nezareti adıyla Cumhuriyet dönemine kadar hizmet verdi.

- Cumhuriyet döneminde bu bina Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’nün bölgesel hizmet binası olarak kullanıldı. Ayrıca bazı arşivleri bünyesinde bulundurdu.

- 1911 de kurulan ‘Tapu Kadastro Mektebi Âlisi’ bu binada öğretim yaptı.

- Cumhuriyet döneminin başında yeniden açılan bu okul, İstanbul’da birkaç dönem öğretim yaptı. Sonradan Ankara’ya taşınarak Tapu Kadastro Lisesi olarak hizmet verdi.

7- Osmanlı İmparatorluğu Rumeli’nde ve Balkanlar’da 600 yıl hüküm sürdü. Balkan Harbi felaketi olmasaydı, imparatorluk, Balkanlar’da belki daha değişik bir hüvviyetle devam edebilirdi. Zira imparatorluğun toprak, kayıt, arşiv ve tapu düzeni mülkiyetin, üretimin, verginin ve iç ve dış güvenliğin temeli olan gücün birleşkesiydi. Toprak ve arazi düzeni, devlet için apayrı bir güç kaynağıydı.      

Güven Dinçer”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları