Basın ve arkeoloji…

10 Ocak 2020 Cuma

Hiç unutmuyorum! 6-7 yıl önce büyük bir gazetemizde, şöyle bir haber vardı:

Balıkesir’de polis, İsa’dan önce 8. yüzyıldan kalma Bizans altın sikkelerini satmaya çalışan kaçakçıları yakaladı!” 

Diyelim ki yerel muhabir, Bizans’ın “İsa’dan sonra 330 - 1453” yılları arasında, tarih sahnesinde olduğunu bilmiyor! Peki, gazetenin, taşra haberlerinden sorumlu görevlisi neden atladı! Yazıişleri sorumluları neden uyudular? Üstelik gazetenin merkezi, Bizans’ın başkenti İstanbul’da değil mi?!

***

Birkaç gün önce, Anadolu Ajansı’nın Ankara çıkışlı bir haberi, bir büyük gazetemizde ve TRT’de yer aldı…

Haber’in ilk paragrafı şöyleydi:

“Jandarma ekiplerince düzenlenen operasyonda, tarihi eser kaçakçılığı yaptıkları iddiasıyla 4 şüpheli gözaltına alınırken, Helenistik döneme ait 14 heykel ele geçirildi…”

Gazetedeki iki fotoğrafa bakınca, biri sanki “heykel başı” izlenimi veriyordu. Oysa 2. fotoğrafta, aynı parça “heykel başı” değil, “bir figür başı (heykelcik başı) idi

Üstelik devlet yayın kurumları AA ve TRT de “heykel” diyorlardı!

Heykelcik başı mı?

Heykel başı mı?

***

Dünyanın en önemli imparatorluklarına, adı bilinen 42 uygarlığa ev sahipliği yapmış ülkemizde, gazetelerin, televizyonların bugün dahi arkeoloji muhabirleri yok!

Ne var? İstanbul’da, İstinye Parkı’nda, Nişantaşı’nda, İzmir - Çeşme Alaçatı’da, Muğla Bodrum’da “baldır - bacaklı ya da dedikodu (!)” haberlerini izleyen, fotoğraflayan tonlarca “magazin muhabiri” var!

Bu nedenle gazetelerin sayfalarca günlük “magazin eklerinin” yanı sıra, hafta sonlarında da ikişer “magazin ekleri” yok mu?

Ana gazetelerin haber sayfalarında “define” haberleri dışında, bilimsel araştırmalarla bağlantılı “arkeolojik buluntular” haberleri var mı?

6-7 yıl öncesinden bir arkeoloji haberi! İzmir’in ünlü Agora’sındaki (antik çarşı) bilimsel kazıları incelemeye “uluslararası akademisyen ve öğrenci değişimi programı” çerçevesinde İtalyan ve Alman öğrenciler gelmişti.

Haberde, yabancıların katılımı ile yapılan bu kazılarının öneminin ne olduğuna ilişkin tek satır yer almazken, katılımcı yabancı genç kız öğrenciler, resimleri ile “Agora’nın Yeni Melekleri” başlığı ile magazin haberi olmuşlardı!

***

Basın - Yayın dünyamız”, tarihsel, kültürel ve dinsel miras alanında olağanüstü zenginliğe sahip ülkemizde “arkeoloji dünyasına” her nedense “definecilik” gözlüğü ile bakıyor. Bu gözlükle bakış ise Türk kamuoyunu yanlış bilgilendiriyor, yönlendiriyor.

Dünyada, yalnız Türkiye’de, her yıl “Uluslararası Arkeoloji Sempozyumu” düzenleniyor. Türk ve yabancı arkeologlar, Türkiye’de yaptıkları arkeolojik kazı ve yüzey araştırmalarının sonuçlarını, yeni olağanüstü buluntularını açıklıyorlar.

Beş günlük bu toplantılarda Türkiye’nin tarihsel, kültürel ve dinsel mirası ile bağlantılı olağanüstü yeni haberler yağıyor. Ne var ki hiçbir basın - yayın kurumu, haber kaynayan bu toplantıları izlemiyor, kamuya yansıtmıyor!

1Milyon dolarmış!

***

Türkiye’de, polise ya da jandarmaya intikal etmiş haberler ise okura bilimsellikten uzak, yalan yanlış, abartılı rakamlarla duyuruluyor.

Bir başka Balıkesir haberi: “Balıkesir’in Bigadiç ilçesine bağlı Yörecekler Mahallesi’nde 40 deve yükü altın gömülü olduğu söylenen arazide 5 yıl önce aranan, ancak bulunmayınca sonlandırılan kazı çalışmaları, bu kez farklı kişilerce, yine resmi makamlardan alınan izinle tekrar başladı!”

Peki, “40 deve yükü altının gömülü olduğu” hangi belgeye dayalıydı? Kim uydurmuştu bu palavrayı?

Yoksa Kâtip Çelebi mi?

***

Basın - yayınımızda “defineciliği özendiren”, bir başka yanlış haber türü de dikkati çekiyor… Polis ya da jandarmanın yakaladığı kaçakçılardan el konulan tarihsel yapıtların değerleri abartılıyor. Birkaç örnek…

Ankara Emniyet Müdürlüğü polisi “8 tane cam gözyaşı şişesini” ele geçirdiğinde, haber basında “Kaçakçılara darbe” başlığı altında “8 tarihi eserin piyasa değerinin 1 milyon lira olduğu” sözleri ile yayımlandı! Lütfen dikkat! Neymiş? “Piyasa değeri, 1 milyon lira (!)” imiş!

İstanbul Kaçakçılık Şubesi bazı ahşap ve bakır tepsilere el koydu. Bazı gazeteler yakalanan eserlerin değerini 20 milyon lira, bazıları ise 15 milyon lira olarak duyurdu! (!) Hangisi doğru? Hiçbiri!

Efes yakınlarında kaçak kazı yapanlardan, bir Afrodit heykelciği ile bazı cam nesneleri satın alan İzmirli 2 müteahhitteki bu yapıtlara polis el koydu. Müteahhitlerin, bunları “kat karşılığında!” satın aldıkları öne sürüldü (!)

Polisin, İstanbul’da bir otelde 4 eski eser kaçakçısını gözaltına alırken, el konulan altın taç ve öteki nesnelere 1 milyon dolar (!) istendiği de bildirildi.

Yunan rüzgâr tanrısı Hermes’in heykel başını, Sivas’ta 1 milyon dolara (!) satmaya çalışan 14 kişi gözaltına alındı.

***

Bilgisizce yayımlanan bir başka “abartılı yalan” haber türüne de rastlanıyor…

Örneğin Yunan mitolojisinin “çeyrek tanrısı” ve Troya Savaşı’na katılan “Aşil’in kılıcını satanlar yakalandı!” ya da bir köy evinde “Hazreti Süleyman’ın mührü kaçakçılarda ortaya çıktı!” türünden haberler yayımlandı… Basın bu tür haberleriyle kaçakçılığı körüklüyor…

***

Basın ve yayın kurumları; arkeoloji - sanat tarihi mezunlarını da keşke “muhabir” olarak çalıştırmaya başlasalar. Böylece gazetelere, saçma sapan haberler yansımaz, ayrıca kamuoyu baldır bacak haberlerinin yanı sıra daha iyi aydınlatılır ve bilinçlenme yaratılır…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları