'Bir Kedim Bile Yok...'

16 Mart 2012 Cuma
\n

\n\n\n

Gazetecilik yaşamımda hiçbir şey öğrenemediysem, bir gerçeği öğrendim. Türkiyede eğer iktidar Böyle bir sorun yok. Bunlar bazı mihrakların uydurmasıdır diyorsa, o konuda ciddi sorun yaşanıyor demektir!

\n

Cezaevlerindeki gazeteciler hakkında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ne diyor: 100 küsur kişiden 6sının basın kartı var Türkiyede bir sendika, çok uzun süredir, hem ülke içinde hem yurtdışında kara bir propaganda yürütüyor. Bu sendika, Türkiyede gazetecilerin keyfi olarak tutuklandığı iddiasını yayarak, Türkiyenin imajını zedelemek, Türkiyeyi karalamak için çok yoğun bir gayret sarf ediyor!

\n

ABden sorumlu Devlet Bakanı Egemen Bağış ilk kez doğrumsu bir söz söylüyor: Mesleği yüzünden tutuklanan hiçbir gazeteci yok. Gazeteci kimliği taşıyan bazı kişiler var, birine tecavüz ederken yakalanan da var…” O kişi, Ahmet Emin Yalmana suikasttan sabıkalı, bir süre önce küçük bir çocuğa tecavüz eden AKP kalemşoru Hüseyin Üzülmez değil mi?

\n

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti açıklamasında ne diyor: 179 ülke içinde Türkiye ifade ve basın özgürlüğünde 148. sıradadır. Basın özgürlüğü olmadan demokrasi olmaz, demokrasi olmadan basın özgürlüğü olmaz.

\n

***

\n

Başbakan, Türkiye Gazeteciler Sendikasını (TGS) neredeyse vatan hainliği ile suçlayacak! Çünkü TGS, Atatürkün Türk halkının ve yabancıların Türkiye bağlantılı haberleri doğru öğrenmeleri için kurdurduğu devletin Anadolu Ajansında (AA) sarı sendikaya gidişi durdurmaya çalışıyor.

\n

İktidarın hoparlörü AA yönetimi, çalışanlara TGSden istifa için baskı yapmakla kalmıyor, gerekli belgenin onayı için noter masraflarının da ödeneceğini resmen bildiriyor.

\n

İstifa etmeyenler de gayri resmi olarak, işten atmakla”, “haritada yer beğenmekle tehdit ediliyor. TGSnin yasallığı, iktidarın yasadışı yöntemleriyle önlenmeye çalışılıyor. Sendika Başkanı Ercan İpekçi ise AA önünde açlık grevi ile direndi.

\n

***

\n

Yarım yüzyıl önce Cumhuriyeti gazeteci Yunus Nadi, Hürriyeti gazeteciSedat Simavi, Milliyeti gazeteci Ali Naci Karacan çıkarırlardı. Cumhuriyeti çalışanların vakfı yayımlıyor. Ama çoğu gazetelerin ve TRT dışındaki tüm TVlerin sahipleri holding patronları değil mi?

\n

Her şey oğul Ercüment Karacanın Milliyeti Aydın Doğana satması ile başladı. Aydın Bey orada durması gerektiğini bilemedi, Türkiyenin en çok satan gazetesi Hürriyeti 1994te alması ile Türkiyede basın özgürlüğünde, sendikal haklarda ve siyasal iktidar ilişkilerinde olumsuz değişimler yaşandı.

\n

Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özköke Ben binaya gelmeden önce, herkes sendikadan istifa etmiş olmalı! Hürriyette sendika mendika görmek istemiyorum! deyince Türkiyede ipin ucu kaçtı. Hürriyet binasına 8 Ağustosta getirilen notere istifa belgelerini onaylatanlar içeri girdiler.

\n

Sonra medyada holdingleşme ve tröstler dönemi başlayınca, çalışanların önüne hep noterler çıkartıldı. Medyadaki bu sendikasızlaşma hareketi, Türkiyede öteki alanlardaki sendikaları da güçsüzleştirdi. Bu nedenle bırakın AA’daki direnişi, hiç basında herhangi bir grev haberi görebiliyor musunuz?

\n

***

\n

1991’de 80 kişinin ayrılması ile Cumhuriyetin satışı 35 bine düştü. Arkadaşların isteği üzerine genel yayın yönetmenliğine getirildim. Aylarca, haftalarca aylıklarımızı alamadan çalıştık. Çalışanların ve okurların gazeteyi yaşatma azimlerini asla unutamam.

\n

Güzel bir haber yakalıyoruz, ertesi gün gazetenin baskısının arttırılması talimatını veriyorum. İdare Müdürümüz Hüseyin Gürer gelip Baskıyı arttırırım. Ama bir gün sonra gazete çıkmaz! Neden mi? İki günlük kâğıdımız var!diyor! Sıkıysa baskıyı arttır! Gazete resmen iflas etmiş durumda. Uzanların icracıları kapıdaİlhan Selçukun aşamalı ödeme yakarışlarına Uzanlar İstesen de istemesen de ben seni yiyeceğim! diyor.

\n

İlhan Beyin ödünç kâğıt istediği Aydın Bey sürekli ikmal yapıyor ve Cumhuriyet yaşamını sürdürebiliyor. İşte o günlerde Cumhuriyetin çalışanı ve bugün gazetemiz vakfı adına imtiyaz sahibi olan Orhan Erinç TGS Başkanı. O ortamda toplusözleşme görüşmeleri sürüyor. Grev kararı kapıya asılıyor. Selçukun gazeteyi yaşatmak, Erinçin de sendikayı kurtarmak için karşılıklı anlayışlarıyla toplusözleşme imzalanıyor.

\n

Bugün hangi gazetemizde, hangi TV kanalımızda sendika ve toplusözleşme var? Ama gazeteci patronlarının, gazete çıkardığı günlerde hepsinde toplusözleşme vardı!

\n

O günlerde Rahmi Koç ziyaretime geldiğinde şöyle demişti: Biz (sermaye sahiplerini kastediyor) Cumhuriyeti yanlış anlamışız. Cumhuriyet bize ayna tutup yanlışlarımızı gösterirmiş. Cumhuriyet yaşamalıdır. Koç Holding olarak hiçbir zaman gazete sahibi olmayı ve taraf olmayı düşünmedik. Bu bize babam Vehbi Koçun öğüdüdür.

\n

Çukurova Holding Başkanı Mehmet Emin Karamehmet şimdi ne diyor: En büyük hatam gazete almaktır. Ne yazarsan yaz mutlaka bir tarafa dokunuyor, kimseyi memnun edemiyorsunuz. Ne hükümete ne de muhalefete yaranıyorsunuz!

\n

Milliyet ve Vatanı Demirören Grubu ile Karacanın torunu ortaklaşa aldılar, sonrasında mahkemelik oldular. Söylendiğine göre, Radikal gazetesine köşe yazarı olarak atanan Başbakanın basın danışmanı Akif Beki, şimdi Milliyete CEO olarak atanacakmış!

\n

***

\n

AKP iktidarı ile devleşen holding sahibi Ahmet Çalık, Sabah gazetesi ile atv kanalını 21 Martta satıyor. Bunların yüzde 25inin sahibi olan Katarlı şirket payını satmıyor. Dünya medya devi Rubert Murdoch, alıcı olduğunu açıklıyor, Başbakandan aracı olmasını istiyor. Murdochun, Türkiyede sahip olduğu Foks TVden sonra bu alıma 1 milyar dolar ayırdığı söyleniyor.

\n

Türkiye, gazeteci patrondan holding patronuna, şimdi de yabancı sermaye patronluğuna doğru gidiyor. Kıdemli meslektaşımız, CHP milletvekili Oktay Ekşi ve 29 arkadaşının Meclis araştırma istemi önergesinde: Gazetecilerin yüzde 95i sosyal güvenceden yoksun. Bu gerçek, yerel medya dünyasında daha da vahim deniliyor.

\n

Artık kadrolu, sigortalı, sendikalı yerine kaşeyle, telifle çalıştırma başlayınca, yabancı sermaye de holding patronlarını ezip geçiyor. Türk medyasında, İstanbulda bir inşaatta çadırda yandıktan sonra sigortaları yapılan 11 işçinin durumunda olan binlerce kişi var.

\n

Başbakan Altısının basın kartı var diyor. Basın kartı alma koşulları bu durumda nasıl yerine getirilir? Kaldı ki, önceki hafta İstanbuldan Ankara Hilton Oteline gelen kıdemli bir meslektaşım, basın kartını gösterdiği halde otele alınmadı. Basın kartın olmuş, ne yazar?

\n

Odatv davasından dört meslektaşımız dış baskılar sonucunda salıverildi. Aynı davanın sanığı Müyesser Yıldız, 9 aydır hücresinde Sezen Aksunun Bir kedim bile yok, anlıyor musun? şarkısını söylüyor!

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları