Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar

Özgen Acar

[email protected] Son Yazısı / Tüm Yazıları

Deniz Kızından Afrodit'e!

27 Nisan 2012 Cuma

\n\n\n

Dün bu satırlar yazılırken Türkiye Petrolleri (TPAO) Kıbrıs Gazimagosa’da Sınırüstü köyünde bir ABD şirketi ile “petrol” ve “doğalgaz” aramaya başlıyordu. \n

“Türkyurdu-1” adı verilen, 3 bin metre derinlikteki yatağa 3-6 ay içinde ulaşması beklenen delgi için Batman’dan bir dev petrol matkabı gönderildi. Geçen yıl ABD şirketiyle “petrol alanı hizmet ve üretim paylaşım sözleşmesi” imzalandı.\n

Bu amaçla düzenlenen törene KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Başbakan İrsen Küçük, Ekonomi ve Enerji Bakanı Sunat Altın ve Türkiye adına Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ile Amerikalı yetkililer katılıyorlardı.\n

Altın, “Gerçek olan bir rezervin varlığını biliyoruz. Ayrıca karada, denizde delme, çıkarma devam edecek. Biz de doğal kaynak sahibi olarak dünya piyasasına gireceğiz” sözleri ile sonuçtan emin olduğunu açıkladı. Hayırlısı olsun… Şimdi biraz gerilere gidelim…\n

***\n

1980-84 yılları arasında Atina’da görev yaptım. 1981’de sosyalist PASOK partisinin kurucusu Andreas Papandreu “trito-kosmikos (üçüncü dünya)” siyasasının mimarı olarak uluslararası arenada boy gösterdi. Papandreu’nun bu siyasa doğrultusunda Filistin Kurtuluş Örgütü lideri Yaser Arafat’ı Atina’da birkaç kez kabul edip İsrail’e karşı desteklediği ortak basın toplantılarını izledim.\n

Baba Papandreu’nun siyasasında, İsrail’in kurucu başbakanı David ben Gurion’un ülkesinin dostlarına İran ve Türkiye’yi aldığı halde, Yunanistan’ı dışlamasının yarattığı gelenek etkili olmuştu. Papandreu’nun amacı, Yunanistan’a Arap sermayesini çekmek, sorunlu Ege Denizi’ndeki petrol olayı dahil bu ülkeler ile enerji konusunda işbirliği yapmaktı.\n

Türkiye, İsrail’i tanıyan ilk ülkelerin başındaydı. Papandreu’nun bu siyasası sürerken Türkiye savaş uçaklarını ve tanklarını İsrail’de onartıyor, İsrail Hava Kuvvetleri’nin Konya’da tatbikat yapmasına olanak sağlıyordu. Doğu Akdeniz’de ABD-Türkiye-İsrail, Fethiye kıyılarında doğduklarına inanılan su perilerinden esinlenilerek takılan “Reliant Mermaid (güvenilir denizkızı)” adıyla her yıl ortak tatbikat yapıyorlardı!\n

1990’larda ortanın sağında Yeni Demokrasi Partisi’nin başkanı Konstantin Miçotakis başbakan olunca Filistin ile ilişkilerini sürdürmesinin yanı sıra İsrail’e açılmaya başladı. Atina, İsrail’i tanıyan AB’nin son üyesi oldu.\n

Petrol ve sermaye konularında Atina, Arap dünyasında umduğunu bulamamıştı. Yunanistan’ın da İsrail ile yakın ilişkiye geçmesi AB’den çok ABD’yi memnun ediyordu. \n

*** \n

Atina’nın Papandreu’ya ters düşen bu siyasa değişikliği son birkaç yılda daha büyük boyutlara ulaştı. Bunda üç temel etkenden söz edilebilir!\n

Birincisi… Türkiye’nin, Atina’nın dışladığı Filistinlilere sahip çıkarak “Küçük Amerika” rolünü üstlenip Ortadoğu’da her soruna burnunu sokmasıydı. Bu arada “Mavi Marmara gemisi” olayı Ankara-Tel Aviv arasında ipleri koparmakla kalmadı, büyükelçiliklerin boşalması sonucunu da doğurdu.\n

İkincisi… Yunanistan’da ekonomik bunalım, Atina-Tel Aviv ilişkilerinde önemli adımlar atılmasına yol açtı. Babası ile tam ters siyasa izleyen Yeorgios Papandreu Tel Aviv’e uçtu. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da bu ziyaretten sonra Atina’ya giderek Papandreu ile Ege adalarında 2-3 günlük mavi yolculuk yaptı. Cumhurbaşkanı Karolos Populias da Tel Aviv ziyaretinde Ankara aleyhinde demeçler verdi.\n

Türkiye, uçak ve tank onarımlarını askıya alırken; İsrail, Yunan Hava Kuvvetleri’ne eğitim olanakları, ucuz kredilerle silah ikmali yapmaya başladı. ABD’deki Yahudi örgütünün toplantılarını Atina’da yapmasından sonra, dünya ekonomisinde yaygın rolü olan “Yahudi sermayeleri” Yunanistan’a yöneltildi. İsrail turistleri Antalya yerine, çökmekte olan Yunan turizminde hareket yarattı.\n

***\n

ABD’deki bir Yahudi şirketi olan “Noble Energy (Soylu Enerji)” adlı şirket 2010’da Kıbrıs Adası’nın doğusunda denizde petrol ve doğalgaz yatakları bulunca, yörede siyasal dengeler daha hızlı değişti.\n

Şirket, ilk verilere göre Kıbrıs’ın doğusunda tarihte “Levant” olarak tanımlanan Suriye-Lübnan arasındaki denizde 112 trilyon metreküp doğalgaz ve 1.7 milyon varillik petrol yataklarını bulduğunu açıkladı. “Güzellik tanrıçası” Kıbrıs’ta doğduğu için Güney Kıbrıs, “Levandinis Çukuru” olarak bilinen bu yöreye “Afrodit” adını taktı.\n

Afrodit, İsrail bağlantılı “Noble Enerji” şirketine, 10 yıl daha uzatabilme koşulu ile 25 yıllığına ve 1.5 milyon Avro’luk simgesel bir bedelle kiralandı. \n

Ankara, yöreden KKTC’nin dışlanamayacağını, tek yanlı hareket edilemeyeceğini söyleyerek kınayıcı açıklamalarına ek olarak “gövde gösterisi” için 33 yaşındaki Piri Reis gemisini bölgeye gönderdi. Gemi eli boş döndü.\n

Türkiye’nin yöredeki delme, çıkarma işlerine karşı bir saldırı olasılığı üzerine ABD-Yunanistan-İsrail Hava Kuvvetleri “Noble Dina (Soylu Dina)” adıyla nisan başında beş günlük ortak tatbikat yaptı. Tatbikat yeri, Antalya Kaş’a yüzme uzaklığındaki Meis Adası’nın çevresindeydi.\n

***\n

Tatbikata “Noble Dina” adının verilmesi ilginç! “Noble (Soylu)” ABD’li bu Yahudi şirketinin adından geliyor. “Dina” ise Yahudi kutsal kitabı Tevrat’ta, “yaratılış” bölümünde Hazreti Yakup’un kızının adı. \n

“Kenanlı (Filistinli)” prens Şekem, Dina’yı kaçırıp tecavüz etmişti. Kızın ağabeyleri Şimon ve Levy’nin yakasına yapışınca Şekem, “Dina ile evlenirim. Siz de Filistin’den mülk ve toprak alın…” önerisini yaptı.\n

Onlar öneriyi “Sen de bizim gibi sünnet olursan, kabul ederiz” yanıtıyla karşıladılar. Şekem, sünnetten sonra Yahudi oldu. Ancak Yakup’un oğulları Filistin’i yağmalayıp Şekem’i de öldürdüler!\n

***\n

“Noble Dina” olgusu acaba Ankara’ya bir ders olacak mı? Pek olacağa benzemiyor. Türkiye ile birlikte “Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü (KAAÖ)”nün üyesi olan ABD, bu tatbikatta “düşman” dediği öteki üye Türk savaş uçaklarını vurmakla kalmıyor, üstelik Malatya Kürecik’te kurduğu füze kalkanından “Noble Dina”nın başarısını izliyordu.\n

Ankara ise 20 Mayıs’ta ABD’de yapılacak KAAÖ doruğuna İsrail’in Mavi Marmara’da ölenlerin ailelerin tazminat vermediği, özür dilemediği sürece katılmasını “veto” ediyordu!\n