Nazizm… Kemalizm… Rabiaizm…

25 Temmuz 2017 Salı

Pazar günü Ahmet Tan’ın “Tekerrür ayı temmuz…” yazısı, bana 31 Ocak - 11 Nisan tarihli yukarıdaki başlıklı yazı dizimi anımsattı!
Dün 24 Temmuz 1923 Lozan Anlaşması’nın imzalanmasının 94. yıldönümüydü. Bu uluslararası antlaşmaya giden yolu, 15 Mayıs 1919’da, İzmir’i işgal ettikten sonra, Ankara’ya dayanan Yunan ordusunun Başbakanı Elefterios Venizelos açmıştı!
Venizelos’un Mustafa Kemal Atatürk’ü “Nobel Barış Ödülü’ne” aday gösterdiği, 12 Ocak 1934 tarihli Fransızca mektubunu Yunan arşivlerinde bulmuş ve Ata’nın 100. doğum gününde Türk kamuoyuna açıklamıştım. Mektup özetle şöyleydi:
(…) Bir milletin hayatında bu kadar kısa bir süre içinde böylesine köklü bir değişme nadir vuku bulmuştur. Teokratik bir rejim içinde yaşayan, din ile hukuk kavramlarının birbirine karıştığı çökme yolundaki bir imparatorluğun yerini güç ve hayat dolu modern ve milli bir devlet almıştır.
Büyük devrimci M. Kemal Paşa’nın başlattığı hızla, mutlakiyetçi sultanlar rejimi yıkılmış ve gerçekten laik bir devlet kurulmuştur. Millet tümüyle çağdaş uygarlıkların önünde yer almak için şevk ile ilerleme yolunda bir atılım yapmıştır.
Barışı takviye hareketi yeni ve seçkin Türk devletine bugünkü görüntüsünü veren tüm iç reform hareketleriyle birlikte yürümüştür. Türkiye yabancı unsurlarla meskûn vilâyetlerini terk etmek hususunda tereddüt etmemiş ve antlaşmalarda belirtildiği üzere kendi milli sınırları ile samimi şekilde iktifa ederek Yakındoğu’da barışın gerçek bir savunucusu olmuştur.
Kanlı mücadeleler nedeni ile uzun yıllar Türkiye ile düşman durumunda kalan biz Yunanlılar, Osmanlı İmparatorluğu’nun yerini alan bu ülkede vuku bulan bu köklü değişikliğin etkilerini duyan ilk kimseler olduk. Anadolu faciasının hemen akabinde kendini yenileyen Türkiye’ye bir anlaşma fırsatı görerek elimizi uzattık.
O, bu uzanan eli samimiyetle kabul etti. Ciddi anlaşmazlıklarla ayrılmış olan milletlerle samimi bir barış örneği veren bu yakınlaşmadan sadece, iki ülke için olduğu kadar Yakındoğu barışı için de yararlı sonuçlar doğmuştur. (…)

***

20 Temmuz 1944’te Almanya’da Adolf Hitler’e karşı yapılan başarısız suikast - darbe girişimini de anımsayalım.
O gece Hitler radyodan yaptığı konuşmada şöyle dedi: “Çok küçük bir klik; hırsla, bilinçsizce, aynı zamanda akılsızca bir komployla, beni öldürmeye ve fiili olarak Alman ordusunun yönetimine el koymaya çalışmıştır.”
Sonrasında Hitler bir toplantıda şöyle konuşmuştu: “… Askeri mahkemelere gerek yok. Onları halk mahkemesinde yargılayacağız. Uzun uzun konuşmalarına izin vermeyeceğiz. Mahkeme kararları şimşek gibi verecek ve kararlar iki saat sonra uygulanacak. Asmak suretiyle… Hiç acımadan!”
21 Temmuz’da darbecilere karşı düğmeye basıldı. 200 kişi idam edildi. Bunlar arasında Baş Mareşal Ervin von Vitzleben, 19 general, 26 üst düzey komutan, iki büyükelçi, yedi diplomat, bir bakan, üç müsteşar, emniyet müdürleri ve valiler vardı.
Öteki darbeciler hakkında “vatana ihanetten” davalar açıldı, bazıları intihar etti. Ordu ve diğer kurumlarda, darbe gerekçesiyle büyük bir temizlik hareketi yapıldı. 7 bin kişi tutuklandı, 5 bin kişi de infaz edildi…

***

Almanya’daki suikast - darbe olayının bir benzeri 15 Temmuz 2016’da Türkiye’de yaşandı. FETÖ’cü darbeden “Rabiaizm” güçlü çıktı. Adını açıklamayacağım bir profesör dostumdan aldığım iletiyi sizlerle paylaşmak istiyorum:
“Açın artık şu başparmağınızı da rahatlayın!
AKP yetkilileri her fırsatta başparmaklarını avuç içlerine saklayarak, 4 parmaklarını açıp ‘Rabia’ işaretini yapıyorlar. 4 parmağın neleri simgelediğini artık ezberledik;
Tek Vatan, Tek Millet, Tek Bayrak, Tek Devlet’i simgeliyor.

Sakladıkları başparmak, eminim ki ‘Tek Adam’ın simgesi. Artık o parmağı saklamaya da pek gerek yok. Bence, avuç içine kıvırdığınız parmağınızı açıp 5. simgenizle yeniden saymalısınız:
Tek Vatan, Tek Millet, Tek Bayrak, Tek Devlet, Tek Adam…
Sonra da ‘Rabia’ işaretini de değiştirin; 5 parmağınızı da açıp, kolunuzu yukarıya yana kaldırarak, ‘Heil Hitler’ İşaretini yapın (Tabii hemen; “Bu işaretin Nazilerle hiçbir ilgisi yok…” demeyi ihmal etmeyin. Biz size inanırız!)  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları