İktidarın MİT TIR’larıyla ilgili çelişkili açıklamalarını geçelim. TIR’lar Özgür Suriye Ordusu’na gitti diyeni de var kimseye silah göndermedik diyeni de.
Bayırbucak Türkmenlerine yardım ettik diye posta koyan da var Suriye’ye giden her şey xray’den geçiyor diye açıklama yapan da.
Bir şeyi gizlemeye çalıştılar, beceremediler. Aralarında uyumlu bir hikâye yaratmayı da başaramadılar.
Görüntüler ortada. MİT TIR’ları sandıkların üzerindeki yazılara bakılırsa Libya’dan gelen Rus silahlarını Suriye’ye götürüyormuş.
Elimizdeki verilerden yola çıkalım. İlk veri bu.
TIR şoförleri cephanelerin Ankara Esenboğa’dan alındığını söylüyor. Dün Cumhuriyet’te Özgen Acar, Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü’nün kayıtlarına dayanarak Suudi Kraliyet Hava Kuvvetleri’ne ait uçakların Esenboğa’ya indiğini yazdı. Aynı şekilde Katar Hava Kuvvetleri’nin askeri ikmal uçaklarının da Türkiye’ye 30 defadan fazla geldiğini aktardı.
Dış basında Libya’dan Rus malı cephanelerin İskenderun Limanı’na gemiyle nakledildiğine dair haberler yer almıştı.
Demek ki ikinci verimiz de bu.
Gelelim üçüncü veriye.
Cephane Bayırbucak Türkmenlerine mi gidiyordu.
Cumhuriyet’te yayımlanan Ahmet Şık’ın bir haberi bu soruya birinci ağızdan cevap bulmamıza yarıyor.
Suriye Türkleri Derneği Başkanı Ahmet Chrin, Suriye Türkmen Kitlesi Başkanı Ayhan Orli ve Bayırbucak Tugay Komutanı Albay Ahmet Arnavut’un bir çatışma sırasındaki konuşmalarını biliyoruz. Konuşmalar nereden? Niğde Ulukışla’daki IŞİD saldırısının dava dosyasından.
Konuşmalar hangi çatışmadan? Suriye, Kesap’ta cihatçılarla Esad güçleri arasındaki çatışmadan. Bayırbucak Türkmen Tugayı orada ne yapıyor? Nusra Cephesi ve İslami Cephe’yle beraber şehri ele geçirme-ye çalışıyor.
Nusra Cephesi kim? El Kaide’ye bağlı bir örgüt.
Kesap çatışmasında Ensar el İslam örgütü de var.
Nusra Cephesi de Ensar el İslam da terörist örgüt listesinde.
Bunlarla beraber Kesap’ı ele geçirmek için savaşan Bayırbucak Türkmenleri ne yapıyor peki?
Türk ordusuna Suriye içerisinde vurulacak yerlerin koordinatlarını veriyor.
Kendi aralarındaki konuşmalarda ise cephane yetersizliğinden yakınıyorlar ve silahların Ensar el İslam örgütüne gittiğini söylüyorlar.
Bu da üçüncü verimiz.
Silahlar Ensar el İslam’a mı gitti?
Silahlar Bayırbucak Türkmenlerine mi gitti?
Peki, diyelim ki silahlar Bayırbucak Türk-menlerine yollandı. Onların kendilerine gelen cephaneyi Kesap’ta beraber savaştıkları Ensar el İslam ya da Nusra Cephesi’ne ver-medikleri ne malum?
Suriye Türkleri Derneği Başkanı Ahmet Chrin’e kulak verelim ne diyor?
“Hem eğer ortak bir operasyon yapılıyorsa silahlar da ortak kullanılabilir. Bu tür paylaşımlar olmuştur. Kim varsa meydanda yardımları da onlar alır.”
Yani, veri bir: TIR’larda silah vardı. Veri iki: Silahlar muhtemelen Libya, Suudi Arabistan ve Katar kökenli. Veri üç: Silahlar Bayırbucak Türkmenlerine gitmiş olsa dahi onlardan Nusra Cephesi ya da Ensar el İslam adlı terör örgütlerine geçmiş olması ihtimal dahilinde.
Gerisi yani casusluk, vatana ihanet suçlamaları, bağırmalar çağırmalar bu üç meseleyi karartmasın:
Silahlar nereden geldi?
Kime verildi?
Silahları alanlar o silahları ne yaptı?
Birçok devlet gizli saklı olup olmayacak gruplara, devletlere cephane sağlar, destek verir. Ancak devlet demokratikse bu ortaya çıkarsa da siyasi ve hukuki ceremesini çeker.
Bizim devletin de bir şeyi gizli yapmak istiyorsa gerçekten gizli yapmayı becermesi, beceremeyince, iş ortaya dökülünce hesabını vermesi gerekir.
O başkanlığına çok özendiğiniz ABD’de mesela bu işler öyle oluyor. Irangate skandalı yakalanınca Mr. President’a vaziyeti kabullenip izah etmek düşmüştü.
Tekrar soralım:
Silahlar nereden geldi?
Kime gitti?
Silahları alanlar o silahları ne yaptı?
Haydi Mr. President, yap başkanlığını ver hesabını.