Özgür Mumcu

Gerçek Türkiye fotoğrafı

10 Aralık 2016 Cumartesi

İktidar çevreleri uzunca bir süredir Gezi eylemlerini “üst aklın”, cemaat eliyle giriştiği ve sonuncusu 15 Temmuz darbe girişimi olan operasyonlarla ilişkilendiriyor.
Ağzını açan iktidar mensubu, “Gezi, 17-25 Aralık ve 15 Temmuz” diyerek bu üç meseleyi aynı torbaya koyuyor. İlk başta Gezi’nin polis şiddetiyle kışkırtılmasının arkasında cemaatin olduğunu söylediler. Şimdilerdeyse Gezi topyekûn cemaate mal edilmeye çalışılıyor.
16 Haziran’da polis yaptığı sert müdahaleyle Gezi Parkı’nı ve Taksim Meydanı’nı boşalttı. Aynı günün akşamı 11. Türkçe Olimpiyatları’nın kapanış töreni düzenleniyordu. Sayın Erdoğan törenin onur konuğuydu ve cemaate şöyle sesleniyordu:
Gerçek Türkiye tablosu budur. Gerçek Türkiye fotoğrafı, buradaki fotoğraf, buradaki kadrajdır... Dışarda anlık zevkleri için sokakları ateşe verenler değil bir dünya dili olan Türkçeyi omuzlarında taşıyan gerçek Türkiye mesajıdır bu.”
Bir sene öncesinde MİT Müsteşarı tutuklanmaya çalışılmıştı. Buna rağmen savaş baltaları hâlâ toprağın altındaydı ve Erdoğan cemaate Gezi’yi şikâyet ediyordu:
3 haftadır Türkiye’de birbirinden farklı iki manzara, iki fotoğraf var. Bir tarafta sapan, taş, molotof kokteyli vardı. Diğer tarafta Türkçe vardı, türkü vardı, şiir vardı. Bir tarafta öfke, nefret, çatışma vardı. Diğer tarafta dayanışma, kardeşlik, merhamet vardı. Bir tarafta vandallar bir tarafta barış elçileri vardı. Engin yürekli gönül neferleri vardı.
Yani 2013 Haziranı’nda Erdoğan için cemaat demek hâlâ “dayanışma, kardeşlik, merhamet” demekti. Gezi’ye katılanlar “vandal” iken, cemaat mensupları “barış elçileri” ve “engin yürekli gönül neferleri”ydi. Devletin adına sikke kestirdiği Türkçe Olimpiyatları’nda Erdoğan, “Gerçek Türkiye fotoğrafı, buradaki fotoğraf, buradaki kadrajdır” diye seviniyordu. Hatta eklemişti de “aldatan elbette olmayacak, ama aldanan da olmayacağız”. Hey gidi.
Gülenseverliğin bir şaheseri olan bu konuşma metnini kimin yazdığını ve kimin ona okuttuğunu elbette sayın Erdoğan iyi bilir. Gezi’ye karşı cemaatle beraber “gerçek Türkiye” fotoğrafı verenler bugün Gezi’yi bir cemaat operasyonu olarak değerlendiriyor.
Şayet cemaat polis şiddetiyle Gezi eylemlerinin büyümesine yol açtıysa Erdoğan’ın “Polise talimatı ben verdim, işgal kuvvetlerini mi izleyecektik” demesi nasıl izah edilir. Yok Gezi tamamen bir cemaat operasyonuysa, Gezi Parkı’nın boşaltılmasından saatler sonra Erdoğan’ın Türkçe Olimpiyatları’nda cemaatçilere Gezi’yi şikâyet etmesinin açıklaması nedir?
İki aydan daha kısa bir süre sonra Yüksek Askeri Şûra toplandı. 25 kurmay albay tuğgeneralliğe terfi ettirildi. Bugün 18’i darbe girişimine katıldıkları için tutuklu. 9’u ilk sıradan atanmıştı. Ertesi iki seneki YAŞ toplantılarında terfi edenlerin de büyük bir oranı, darbe girişimi sebebiyle tutuklu.
Yani Gezi sırasında Gezi’yi cemaate bir güzel şikâyet ettiler. Sonra da YAŞ toplantısına gidip darbeci generalleri terfi ettirdiler. Şimdi de ağzını açan, Gezi’ye cemaatçilerin bir oyunu demekte.
Böyle iktidarların tarihi kendilerine göre yeniden yazmaları âdettendir. Ama el insaf. İnsan bari beş on sene bekler de hâlâ hafızamızda dünkü canlılığıyla duran hakikatleri silmeye yeltenmez.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları