Özgür Mumcu

Yalan

10 Eylül 2014 Çarşamba

İktidarını korumak için yalan söylemek yaygın bir davranış şeklidir.
Yalan söylemekte çok sorun yok. Alıştık. Ancak kimisi söylediği yalana inanmakta. İşte buna alışmak da zor, bununla yaşamak da.
Geçenlerde bir süredir alıştığım ve görmezden geldiğim bir yalanın aslında ne kadar vahşi ve kabul edilemez olduğunu fark ettim.
Sosyal medyadaki maaşlı maaşsız meczupların söylediklerine önem vermiyorum. Ancak o meczuplardan geri kalmayacak, normal şartlar altında ilkokulda kompozisyon dahi yazamayacak bazı yeni Türkiye meczuplarının da benzer şeyler yazdığını fark ettim.
Gazeteye düzenli yazı yazmanın en berbat tarafı bu yayınları okumak mecburiyeti. Buna mecbur olmayanlar ne kadar şanslı.
Neyse, mevzu şu.
Erdoğan’ı eleştiren yazılar yazarak babamın katillerine hizmet ediyormuşum. Annem de muhalefet partisine üye olarak katillerle işbirliği içindeymiş.
Bu meczupların bir kısmı bunu propaganda amacıyla yazıyor. Belli ki bir kısmı da buna inanıyor.
Efendim, Erdoğan derin devlete karşı savaş açmış. Babamı da derin devlet öldürmüş. Erdoğan’a muhalefet etmek de katillerle bir arada olmak demekmiş.
Bu suçlamayı sosyal medyada, istihbarat örgütlerinin kurdurduğu sitelerde ve havuz medyasının tetikçi köşelerinde okumak mümkün.
2010 senesinde Erdoğan, Ergenekon ve darbe soruşturmalarından bahsederken şunu demişti: “Ah, ah... Tarih gerçekleri ortaya koyuyor. Bugün bizim yaptığımız; Hrant Dink’in, Abdi İpekçi, Uğur Mumcu’nun, diğer tüm kirli saldırıların üzerindeki sis perdesini kaldırmak, tüm bu olayları aydınlığa kavuşturmak ve gelecekte benzer melanetlerin yaşanmasını önlemeye yöneliktir.”
Davaları izledik. Bu cinayetlerden birini dahi çözecek bir seyir izlemedikleri açık.
Hadi beceremediler diyelim.
Yakınlarını siyasi cinayetlerde yitirmiş aileler olarak bir araya gelip Meclis’te bir araştırma komisyonu kurulmasını talep ettik.
AKP hariç bütün partiler buna destek verdi. AKP defalarca böyle bir komisyon kurulmasını reddetti.
İlk başta mahcup bahanelerle. Efendim Meclis tatile giriyor, canım kardeşim Borçlar Kanunu’nu görüşüyoruz.
Sonra yekten, gerekçe ve mazeret göstermeden reddettiler.
Kimseyi ayırmadan bütün faili meçhul cinayetleri araştırın dedik, AKP tarafından reddedildik.
Katillerin ve onların derin ilişkilerinin bulunmaması yetmedi, katillerin peşine öldürülenlerin yakınları düştü. Onların da önüne AKP Meclis Grubu bir çelik duvar gibi dikildi.
Peki, o Mumcu, İpekçi ve Dink cinayetlerini aydınlatacağım diyerek kendi siyasi davalarına meşruiyet devşiren Erdoğan ve dördüncü çocuğum dediği partisine ne oldu?
AKP grubu, Dink’in ölüm fermanı olan Yargıtay kararının başrol oyuncularından bir hâkimi ombudsman seçmedi mi?
Hem de bu şahıs altına imza attığı kararı hatırlamadığını söyleyecek kadar açıkça yalan söylemişken?
Dink cinayetini kendi siyasi çıkarları için amansızca sömüren Erdoğan, işi bitince cinayetin “kişisel bir husumet” olduğunu söylemedi mi?
O sis perdelerini araladığını söylediği İpekçi ve Mumcu cinayetlerinden bir daha bahsetti mi?
AKP grubu cinayetler aydınlatılmasın diye araştırma komisyonu tekliflerini defalarca hiç utanmadan reddetmedi mi?
İmdi beyler, paşalar, hanımlar, pek kıymetli yeni Türkiye kalemşorları. Terbiyesizliğinizi, en ufak insani duygudan mahrumiyetinizi bir kenara koyduk. O şahsiyetinizin zaafı.
Ama şu sorulara verebilecek tek cevabınız var mı?
İsminiz bahsetmeye değmeyecek kadar kıymetsiz. Ancak bu yalan kampanyasına devam ederseniz isimlerinizi de yazacağım. Yazacağım ki öldükten sonra çocuklarınız ve torunlarınız mezarınıza dahi gitmekten utansın.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları