AKP’nin bu denli büyük oy patlaması yapacağını asla hesap etmeyen ve fena halde “yenilmişlik, yılgınlık, umutsuzluk” girdabına giren kesimlerin, yani bizlerin, birbirimize, kendimize sorduğumuz ilk soru şu: Peki, bundan sonra ne olacak?
Kendi ajandası doğrultusunda, kendi ideolojisi uğruna her şeyi yapmaya hazır bir parti AKP. Aslında partiden de öte... 7 Haziran seçimlerinden sonraki 5 ayda ülke olarak yaşadıklarımız bunu kafamıza vura vura bize gösterdi. Tiyatro sahnesi benzeri bir oyun kurgulandı, “terör sopası” hortlatıldı ve AKP’nin iflas etmek üzere olan tüm icraatlarının üzerine yeni bir perde çekildi. Başrol AKP’nindi tabii, ama diğer oyuncular da hakkını verdiler doğrusu; PKK, AKP’nin ekmeğine yağ sürerek; MHP uzlaşmayı baştan reddederek; HDP, PKK yörüngesinden çıkamayarak; CHP zamanlama sorunu ile “zaten geç kalmış atağını” halka anlatmayı beceremeyerek...
Haziran seçimlerinde AKP ve Tayyip’e “yavaşla biraz” mesajını veren seçmenin önüne terör sopası ve onunla birlikte verilen havuçları (asgari ücretin 1300 liraya çıkarılması, taşeron işçilerin yeniden kadroya alınması vs.) kondu. Hakkını verelim; başarılı bir toplum mühendisliği ile 5 aylık süreyi çok iyi kullandı AKP. Biz Suruç’un, Ankara katliamının AKP’ye oy kaybettireceğini düşünürken tam tersi oldu. Belli ki AKP seçmeninin gözünde de o yitip giden canlar “ötekiler” idi... Peki, meraktan soruyorum, o bombalardan biri iktidarın politikalarına karşı çıkanların toplandığı bir meydan yerine, örneğin Ankara’da metroda patlatılsaydı, yüzlerce kişi ölüp yaralansaydı, AKP aynı oranda oy alabilecek miydi?
Neyse biz yine ilk soruya dönelim. Bundan sonra ne olacak?
Seçim sürecinde iktidar, elinin altındaki tüm mekanizmaları kullanarak, alan genişleterek, muhalif basını susturarak iflas etmeye yüz tutmuş tüm icraatlarını halının altına iteledi ama hepsi de duruyor. Yıllardır hedeflerin çok altında seyreden büyüme mi dersiniz; işsizlik, özellikle de genç işsizliği mi; her ay bir öncekini aratan enflasyon ve hayat pahalılığı mı; yoksa hızla açılan gelir eşitsizliği makası mı? Uzun bir süredir bunların üzerine gidecek, çözümler geliştirecek ne bir programı ne de vizyonu var. Ama hâlâ iktidar.
İhracat verileri sürekli kötüleşiyor, uzun zamandan beri doğrudan yabancı yatırım çekemiyoruz, yeni istihdam alanları yaratamıyoruz.
Moody’s Türkiye’nin dış kırılganlığa açık ülkelerin başında olduğunu bir kez daha vurguladı. Geçen yıldan bu yana küresel rekabet endeksinde 6 sıra, küresel inovasyon endeksinde 4 sıra, yolsuzluk algı endeksinde 11 sıra, hukukun üstünlüğü endeksinde 21 sıra geriledik.
Sonuçta devasa sorunlar hâlâ ortada. Üstelik Fed’in aralıkta faiz oranlarını artırabiliriz sinyali, paranın bizim gibi ülkelerden hızla çekileceği anlamına geliyor.
Türkiye’de en çok katma değer üreten sermaye grupları ile ekonomik ve siyasi açıdan zıtlaşma, ihalelerden dışlanma, mali denetim, gerektiğinde holdinglere el koyma gibi baskı pratiklerinin artması ile nasıl ekonomik düzelme yaşayacağız?
Eğitime, bilime hiç girmeyelim; çevre politikalarına, iklim değişikliği ile mücadelede hemen hemen hiç adım atmamamıza da... Bunların hiçbiri AKP’ye oy veren kesimlerin hiç umurunda değil, önceliklerinde de değil.
Tıpkı Ortadoğu ülkeleri gibi... Çıkış yolu yok mu? Var... Ama belki önce şunu sorgulamayılız: Biz kimiz? Kaç kişiyiz? Ne yapabiliriz? Kavga etmeden, egolarımızın esiri olmadan birlikte hareket etmeyi ne zaman başarabileceğiz?
1 Kasım ve ötesi...
Yazarın Son Yazıları
“Az sayıda insanın yaşadığı küçücük bir ada...
New York’un yeni belediye başkanı Zohran Mamdani, yalnızca Amerika’daki Demokratlar için değil, tüm dünya için bir mesaj verdi: “Değişim hâlâ mümkün.”
Buruk, öfkeli ama öte yandan coşkulu..
Türkiye ara çözümlere sıkışırken dünya “neoprime” savunma çağına giriyor.
Nadir elementler konusu Türkiye’de kamuoyunun gündemine CHP tarafından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Trump görüşmesinden hemen önce “Pazarlık konusu yapılacak” diye getirildi.
“Eğer ateşkes kalıcı bir barışa evrilemezse, bu savaş yalnızca Gazze’yi değil, Batı ittifakının meşruiyetini ve küresel düzeni de sarsmaya devam edecek...”
Şu son bir yıl içinde yaşadıklarımızı diyelim beş yıl önce yaşasaydık herhalde “Olağanüstü günlerden geçiyoruz” derdik.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Trump’ın New York’ta yaptığı görüşme, sadece ikili ilişkiler bağlamında değil, küresel dengeler açısından da kritik.
Bir süredir gözüm Nepal’deki gelişmelerde...
Moda Caddesi’nden Kadıköy Rıhtım’a doğru yürüyorum.
Erdoğan AKP’si; karşısındaki tek önemli muhalefeti yani CHP’yi işlevsizleştirmek için elindeki tüm yetki ve yargı güçlerini kullanıyor.
Önce şunu görmeliyiz...
"CHP’nin üzerindeki yük öyle ağır ki özgür; laik, demokratik bir ülke olma mücadelesini tek başına omuzladı."
Neredeyse çeyrek asır...
Sahte diplomalar, sahte ehliyetler, sahte sağlık raporları...
Seyrediyoruz. Kimi insanlığın geldiği noktadan utanarak, kimi umarsızca sanki bir film seyreder gibi...
Tam bitti derken yeniden başlıyor. Rüzgârın hızına göre şiddetleniyor; ortalığı yakıp kavuruyor.
Şaşırdık mı? Hayır...
CHP’li belediyelere yapılan operasyonların sonu gelmiyor. Belli ki yaz böyle geçecek.
Çünkü çözüm üretemiyor. Çünkü halkın sorunlarına yanıt veremiyor.
“At izinin it izine karıştığı” günlerden geçiyoruz yine.
Daha sular durulmadan Ortadoğu yeniden karıştırılmaya çalışılıyor...
“Bizim bayram görecek halimiz yok arkadaşlar” dedi ve ekledi CHP lideri Özgür Özel...
Sadece anayasal hakkı olan barışçıl protesto hakkını kullandıkları için hapiste tutulan üniversite öğrencileri olan bir ülke...
O kadar fazla sistematik saldırı altındayız ki... Kimi zaman büyük resmi görebilmek için yaşananları alt alta sıralamak önemli...
Barışı uzak bir hayal olmaktan çıkarmak hiç kolay değildir, en azından bizim coğrafyada.
Karartma... Otokratik rejimde sıradan bir gün
Siz gidene kadar...
Deprem ensemizde: 40 milyar A dolarlık sessizlik
Yüzde 3.5 kuralı: Değişim kaç kişiyle başlar?
Tarife savaşının şifreleri
Uyanış...
Yeni bir siyaset... Ama nasıl?
AKP’nin elinde 2 torba: Biri Gezi, diğeri ‘terör’
Tehdit... Atlantik’in öte yakası
Kadın sorunu yok, erkek sorunu var
Eskisi çöpe... ‘Yeni’ dünya düzeni
‘Yeni Türkiye’de haddini bileceksin’
Doğru hamle...
Deprem... Meksika, Şili nasıl başarıyor?