2023 hedefi olmadı, 2053 verelim

26 Mart 2021 Cuma

Büyük şaşa ile açıklanmıştı 2023 vizonu. Hiçbir hedef tutmadı. Tutmayı bırakın baş aşağı savurdu ülkeyi. Ne diyecekti, kusura bakmayın, beceremedim, batırdım mı? Tabii ki hayır. O zaman en iyisi oltayı uzun geleceğe doğru fırlatmak. 2053 yılı yeterince uzun mu? Evet. Bırakın Erdoğan’ı, AKP’nin bile küllerinin kalmayacağı kadar uzun. 

O zaman salla gitsin. Kanan birileri illa çıkar. Zaten başka seçenek de yok. Çünkü ortaya atabileceği yeni bir argüman da yok. 

“Çözüm biziz” diye yola çıkmışlardı; 19 yılda sorunun da çözümsüzlüğünün de kaynağı haline geldiler. 2001 yılında dolar kuru 1.20 idi. 2011 yılında 1.57. Şimdi ise 7.90. 

“Tek adam” rejiminin resmileştiği 2018 Haziran’dan bugüne Türk Lirası dolar karşısında yüzde 96.47 değer kaybetti. 10 yıl öncesine kıyasla ise yüzde 400’ün üzerinde. Ülke yoksullaştı, borç batağına saplandı. Peşi sıra sırtına yüksek enflasyonu, yüksek bütçe açığını, yüksek cari açığı, yüksek dış borç yükünü, yüksek faizi, yüksek kur küfesini de yüklendi. Toplumsal, siyasi sorunlar katlandı. Gelir adaletsizliği daha da arttı, artarken yanına eğitim adaletsizliğini de kattı. İşsizlik, özellikle de genç işsizliği ürkütücü boyutta. Sadece İstanbul’da 552 bin gencin eğitimde de istihdamda da olmadığı açıklandı İBB tarafından. 

En kötüsü de iktidara yöneltilen neden ve niçin sorusunun yanıtının asla verilmiyor olması. Neden Merkez Bankası Başkanı’nı görevden aldın? Döviz rezervlerine ne oldu? Neden İstanbul Sözleşmesi’nden çıktın? 

Tüm bunlar kriz diye tanımlanmanın da çok ötesinde artık. Çünkü LGBTİ’ler üzerinden polemikle sözleşme feshedilirken kendine Delikanlı diye isim takan, insan demeye dilimin bile varmadığı bir zorba, bir genci sadece eşcinsel olduğu için ölümüne dövebiliyor. Bir o kadar da kötü olanı bunu protesto ederek üniversite önünde LGBTİQ+ bayrağı tutan dört öğrencinin gözaltına alınıyor olması. 

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı 18 yıllık iktidarında eşi görülmemiş bir ölçekte insan hakları güvencelerini ve demokratik normları paramparça etmekle suçladı.

Çözümsüzlüğün adı AKP olunca haliyle geriye hayal satmak kalıyor. Köşeye sıkıştığı doğru. İnandırıcılığını yitirdikçe çemberi daha İslamcı daha milletçi daha muhafazakâr bir çerçevenin içine sıkıştırıyor zorunlu olarak. Gençlere ulaşamıyor, kadınlar tepkili... 

GERÇEKTEN SONA MI GELDİ, AKP?

Son çırpınışları, bitti artık, AKP’nin sonu geldi lafları dolaşıyor ortada. Kaybetmemek, iktidarı bırakmamak için her şeyi yapacağı, her yolu deneyeceği aşikâr. 2023 seçimleri bile bir şekilde ertelenebilir. Bu yüzden “artık sona geldi” lafları kolaycılık. Asıl mücadele şimdi başlamalı. 

Belki iki soru üzerine fikirler geliştirilebilir. 

1- Tarihsel süreçleri tersine çevirmek nasıl olur?

2- Toplumsal hareketlerin değişimdeki rolü nedir?

Sosyal hareketler, protestolar gerçekten önemli. Belki tek başlarına değil ama doğru stratejilerle ve evrilerek...

Scientific American dergisinde okuduğum bir yazıyı özetleyeyim: 

Sosyal bilimciler, özgürleştirici toplumsal hareketlerin somut bir değişim getirmede başarılı olma olasılığını şekillendiren faktörleri belirledi.

Modern sosyal hareket teorisi başta WEB Du Bois, Ida B. Wells, CLR James, EP Thompson, Eric Hobsbawm, Charles Tilly ve Howard Zinn olmak üzere birkaç kuşak akademisyen tarafından yapılan temel çalışmalardan geliştirildi. “Büyük” tarihsel süreçleri analiz eden çalışmaları, daha sonraki sosyal bilimcilere üç çalışma önermesi sağladı.

1- Bir hareketin ahlakı yapmak istediği değişimin türü ile ölçülür. Sosyal bilimcilerin “iyi” olarak tanımladığı toplumsal hareketler  (kitlesel eylemler) özgürleştiricidir: Kurumsal otoriteleri zorlarlar. Neye mi? Örneğin sistemik eşitsizliği azaltmaya, dışlanmış grupların demokratik haklarını genişletmeye, maddi, sosyal ve siyasi adaletsizlikleri hafifletmeye...

“Kötü” olarak tanımlanan sosyal hareketler ise gerici olma eğilimindedir. İyi hareketlere tepki olarak ortaya çıkarlar ve özgürleştirici hareketlerin meydan okuduğu dışlayıcı yapıları, yasaları ve politikaları korumaya veya yoğunlaştırmaya çalışırlar.

2- Sosyal ilerlemenin çoğu, reform için baskı yapan sıradan insanlar tarafından aşağıdan yukarıya uygulanan baskının sonucu olarak gerçekleşir.

3- Özgürleştirici hedeflere ulaşmak isteyen “iyi” eylemler, hiçbir şekilde bir hareketin başarılı olacağını garanti etmez.

Bilim insanları “iyi” diye tanımladıkları toplumsal hareketlerin, kitlesel eylemlerin, sonunda somut bir değişimi getirme olasılığını da inceledi.

Buna göre; 

- Toplumsal hareketler, hedeflerini net bir şekilde tanımlamalı ve talep ettikleri değişiklikleri yapma gücüne sahip kurumları hedeflemeli.

- Otoritelerin çoğu zaman sertliğe varan şiddeti ile karşılaşacağı için uzun soluklu olması önemli. Bunun için sebat etmek, ağları genişletmek, başarısızlıkları değerlendirmek, yeni stratejiler oluşturmak, yeni siyasi fırsatları kullanmak, gençleri hareketin içine katmak önemli. 

Toplumsal tarih “iyi”nin kazandığı onlarca örnekle dolu. Neden burada da olmasın?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Biz modern insanlar... 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları