Abuk subuk... Fiyat mı? Söylem mi? Eylem mi?

21 Ocak 2022 Cuma

Zamlar aldı başını gidiyor. 2021 yılında benzinin ortalama satış fiyatı 7.33 TL/litre idi. Şimdi 14.05. Motorin 6.75 idi. Şimdi 14.37. Doların artışı ile bire bir. Suya, elektriğe, kiraya, okul ücretlerine... Zam yağmuru altındayız. Marketlerde etiketler neredeyse saat başı değişir hale geldi. Ama tüm bu fiyatlardan sorumlu olan iktidarın tek adamı çıkıyor, “Artık piyasalarda bir daha dengesiz döviz talebinden kaynaklanan dalgalanmanın yaşanmayacağını düşünüyoruz. Kurun istikrar kazanmasıyla artık kimse bu bahaneyle abuk sabuk fiyatlandırmalar yapamayacak. Kur gibi enflasyon üzerindeki köpüğü de kısa sürede alacağımıza inanıyorum” diyor.

Kurun da enflasyonun da öyle atarak tutarak düşmeyeceği kesin... Tüm dünyada enflasyon tırmanışta ama bizimki diğerlerinin beş misli olunca oturup bir düşünmek gerek. 

Erdoğan, patates soğancıya kızıyor ama neden iş inşaatçıya gelince susuyor. Bakıyoruz konut satış fiyatları yüzde 50’nin üzerinde artıyor. Neden suspus?

Ürettiğimiz her şeyin içinde mutlaka bir ithal ikame olunca dövize olan bağımlılık da kaçınılmaz oluyor. Rusya’nın en büyük tarım ithalatçısı olmuşuz. Yılda 4.3 milyar dolar. Uzun yıllar boyu Rusya’dan en fazla tarım ürünü ithal eden ülke olan 1.5 milyar nüfuslu Çin’i bile sollamışız. 2021’de Rusya’nın Türkiye’ye tarım ihracatı bir önceki yıla kıyasla yüzde 38 artmış ve 13 milyon tona ulaşmış. Buğday, ayçiçeği, arpa ve kepek ithalatında lideriz. Bravo... 

Kendi üreticimizi, çiftçimizi desteklemek yerine başka ülkelerinkini desteklemek niye? Keza neden kendi sanayi üretimimizin ithal ikamesini azaltma, ihracatımızda yüksek teknoloji ürünlerinin payını artırma konusunda bu kadar gönülsüz, bu kadar başarısızız? Bunlar sorgulanmadan bir arpa boyu yol alamayacağımızı anlamıyor muyuz? 

Bayram Ali Eşiyok, Herkese Bilim Teknoloji dergisinin son sayısında sanayi üretimi ve ihracatının fotoğrafını şöyle özetliyor: 

2020 yılında imalat sanayisinde yaratılan katma değerin yüzde 34.7’si düşük teknoloji yoğunluklu sektörlerde yaratılırken sadece yüzde 6.2’si yüksek teknoloji yoğunluklu sektörler tarafından üretilmiştir. İmalat sanayisindeki tesislerin yüzde 0.6’sı yüksek teknoloji yoğunluklu sektörlerde faaliyette bulunmaktadır. Tesislerin yüzde 56.6’sı düşük teknoloji içerikli sektörlerde üretimlerini sürdürmektedir. İstihdamın yarıdan fazlası (yüzde 51.9’u) düşük teknoloji yoğunluklu sektörlerde gerçekleşmektedir. Yüksek teknoloji yoğunluklu sektörlerin istihdam payı sadece yüzde 2.5’tir.  

Asıl konu burada. Türkiye ekonomisinin tıkanmışlığının sebebi de... Üretimin yapısını dönüştüremedi ve giderek düşük ve orta teknoloji yoğunluklu sektörlere kilitlendi. İhracatı (rekabet gücünü) esas olarak ulusal paranın değer kaybına ve düşük ücretlere dayandıran bir stratejinin uzun dönemde serbest ticaretten zararlı çıkması kaçınılmazdır.

***

BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ...

Boğaziçi Üniversitesi’nin “atanmış” rektörü, özgür ve demokratik üniversiteyi savunan, üniversitenin ilke ve değerlerine sahip çıkan ve direnen “seçilmiş” üç dekanını görevden aldı. Üç fakülte, Fen Edebiyat Fakültesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Eğitim Fakültesi öğretim üyeleri bu duruma itirazlarını açık mektupla dile getirdiler ve dekanlarının göreve iadesini istediler. Bir yılı aşkın bir süredir hakları için direnen bir üniversite. Tek başına... 205 üniversite içinde tek direnen... Başka herkes izleyici... Seyirci olmaktan çıktığımız an değişimin fitili de ateşlenecektir. Ama kim bilir ne zaman? 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Biz modern insanlar... 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları