Beton kafalar...

12 Ağustos 2022 Cuma

İçinde bulunduğumuz dijital çağın petrolü artık çip. Petrol savaşların yerini çip savaşları aldı. Ev aletlerinden, bilgisayarlara, akıllı telefonlardan, araç içi elektronik sistemlere, savunma sanayisinden, giyilebilir teknolojilere her alanda kullanılan bir küçük yarı iletken. Namıdiğer, yonga.  Bu çipleri üreten bir avuç şirket. Talep ise her yerden her ülkeden. Dolayısı ile ciddi bir çip krizi yaşanıyor. Pandemi ile daha da tetiklendi. Ülkeler baktılar böyle başkalarına bağımlı olunca olmuyor kendi çip yatırımlarına soyundular. 

Güney Kore 450 milyon dolarlık bir çip tesisi yatırımına girişti geçen yıl. Bu alanda lider olan Tayvan yerini koruyabilmenin kaygısına düştü; çip üreticisi TSCM, üç yılda 100 milyar dolarlık ek yatırım yapacağını açıkladı. Tabii bu arada ABD-Çin geriliminin perde arkasındaki nedenlerden birinin de çip krizi olduğunu belirtelim. Amerikan Temsilciler Meclisi’nde 28 Temmuz’da, mikroçip sektörüne 280 milyar dolarlık teşvik verilmesini öngören yasa tasarısı onaylandı. Avrupa Birliği de boş durmuyor. Şubat ayında “Avrupa çip yasası” teklifi Avrupa Komisyonu’nda kabul edildi. Hedef 2030’a kadar dünya çip üretiminden yüzde 20 pay almak.

Türkiye ne yapıyor? Bugüne kadar koca bir hiç. Haa pardon iki gün önce Ticaret Bakanı Mehmet Muş bu konudaki niyetlerini beyan etti: “Türkiye bu işin içine girmek istiyor. Girmemizin gerektiğini düşünüyorum. Çünkü sürekli taşıma suyuyla değirmen dönmez” diyerek.. 

Merkezinde yüksek teknolojinin olduğu bir dünya şekilleniyor. Yüksek teknolojinin dinamosu da bilim. Sadece çipler değil.. Örneğin parçacık hızlandırıcılar. Parçacık hızlandırıcıları sadece araştırma ve keşif için değil, tıpta kullanılan izotopların üretilmesinden kanser tedavisine, uçak motorlarından geliştirilmesinden ilaç yapımına, yeni enerji malzemeleri üretiminden mikrop tutmayan tekstile kadar günlük yaşantımızın her alanı için yaşamsal öneme sahip. Parçacık hızlandırıcısı alanında dünyaca ünlü isimlerden biri de içimizden biri: Prof. Dr. Ercan Alp Esen. Diyarbakır’dan ABD’ye uzanan öyküsü ilginç. 40 yıldır ABD Argonne Ulusal Laboratuvarı’nda çalışıyor. Ama kalbi Türkiye için bir şeyler yapmakta attığı için, 2000 yılından beri Türkiye’de de bir parçacık hızlandırıcısı tesisi kurulması için çabalıyor. 2016 yılında bitmesi gerekiyordu. Bitmiyor, bitemiyor çünkü siyasi kadrolaşmalardan, kaynak aktarımındaki sıkıntılardan, iç didişmelerden ilerlenemiyor. Oysa tamamlansa birçok alanda araştırmaların da önü açılacak, hızlanacak.

Ercan Alp Esen ile buluştuk ve sohbet ettik. Yaptıklarını projelerini önümüzdeki günlerde okuyacaksınız. Ama bir anekdotunu paylaşayım: Esen’in  ABD’de görev yaptığı Argonne’a bundan beş altı yıl önce iki ayrı heyet gelir. İlk heyet Türkiye’dendir. İkincisi ise Çin’den. Ayrıntıları ile gezmek ve anlamak isteyen için 3.5 saat ayırmak gerekmektedir. Her iki heyete de konuya vakıf olduğu içtin Esen eşlik eder. İki heyet de 3.5 saat ayıracaklarını bildirirler. Türkiye’den gelen heyet birinci saatin sonunda sıkılır. “Hepsi birbirinin aynı gibi, yorulduk bırakalım” derler ve bitirirler. Çinli heyet sonuna kadar gezer, inceler, notlar alır..

Bugün Çin’in üzerinde çalıştığı CEPC parçacık hızlandırıcının boyunun 100 kilometreyi bulacağı belirtiliyor. 

Bizde ise kafalar betonda... Yatırımlar da... Şehir hastanelerine, köprülere, külliyelere akıyor.. On yıllardır inşaat sektörü büyümenin lokomotifi yapıldı. Her şey onun ekseninde ayarlanıyor, krediler ona akıtılıyor. Mahfi Eğilmez’in dediği gibi “Dünyada bunu deneyip de bu yolla sürdürülebilir büyüme yakalamış tek bir ülke yok. Bu modeli deneyenler eninde sonunda betona çarpıyorlar.”

Bu milyar dolarlar betona değil, bilime, eğitime, yazılıma, teknolojiye harcansa Türkiye bugün bambaşka yerde olurdu. Ama kafalar beton olunca söz bitiyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Biz modern insanlar... 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları