Özlem Yüzak
Özlem Yüzak ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Emeğin gücü... Emeğin sömürüsü...

30 Temmuz 2021 Cuma

Ne yapıyoruz yahu? “İnsan olmanın” hangi vasıflarını, hangi değerlerini eleyerek bugünlere kadar geldik? Ne uğruna? Ve bugün karşımızdaki tablo ne? Memnun muyuz? 

Birilerinin üzerlerine basarak, onları ezerek yükselmenin; emeğin hakkını sömürerek elde edilen zenginliğin; eşitsizliği besleyen politikaların bedelinin çok yüksek olduğunu hâlâ anlamıyor muyuz? Neden öyleyse karşı çıkmıyoruz? Direnmiyoruz? 

Göçmen sorununa “ucuz işgücü” olarak bakmaya kadar indirgendi olay. Hatta “yabancı işçiler olmazsa ekonomi çöker” lafları bile ortada dolaşıyor. Daha da vahimi, göçmenler üzerinden emekçiler birbirine düşürülüyor. İnsanlar “kölelik düzeyinde emek sömürüsü” ile “işsizlik” arasında seçim yapmaya zorlanıyor. 

Bir oto yıkama galerisindeki işletmeci ile sohbet ediyorum. Yanında dört işçi çalışıyor. İki Türkmen, bir Özbek, biri de Vanlı. İşleri başından aşkın. Durmaksızın çalışıyorlar. İşletmeci “Çalıştıracak adam bulamıyorum, yabancılar çok iyi iş çıkarıyorlar” diye anlatıyor. Bunun meali “Benim verdiğim parayı ve çalışma koşullarını beğenmiyorlar” demek. Asgari ücretin bile altında çalışacak olan adam sırada iken neden daha fazla versin ki... 

İşte sorun tam da bu bakış açısında. Ve bu hemen hemen her sektörde, her alanda.. Sapır sapır doktorlar, aile hekimleri istifa ediyorlar... Neden? 

Görmüyor muyuz? Anlamıyor muyuz? Bu düzen yürümüyor? Yürümez. 

Ne yapacaksın? 

Emeğin karşılığını vereceksin. Maliyet azaltıcı kalemlerin ilk sırasına kendi çalışanının ücretini kısmayı koymayacaksın. Ya da aynı maaşı vererek çok daha fazla çalıştırmaktan vazgeçeceksin. İnsanca yaşayacağı ücreti vereceksin ki insanca değerleri o da benimsesin. Çocuğunun eğitimine, kendi becerilerini geliştirmeye, tatil yapmaya, kültürel, sosyal faaliyetlerde bulunmaya bütçesinden pay ayırabilsin. Bu işveren olarak senin de görevin. 

ÇOK İYİ ÖRNEKLER DE VAR   

Örnek iş insanları da yok değil. Ama sayıca o kadar az ki...

Gebze Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren bir sanayici. İsmi bende. Hem kazanıyor hem kazancını çalışanlarının refahını artırmak için kullanıyor. Fabrikasında devasa bir kütüphanesi... Tiyatro etkinlikleri düzenliyor; 15 günde bir çalışanlara ve ailelerine konser düzenletiyor. Piyano, keman ya da başka bir enstrümana ilgisi olan çocukların kabiliyetlerini geliştirmelerine destek oluyor. Fotoğraf kulübü, okuma kulübü... Ulusal bayramlarda Türkiye tarihi ile ilgili kitaplar dağıtıyor çalışanlarına. Her yıl fabrikanın önüne bir gezici araç getirtiyor ve sağlık taraması yaptırtıyor. 

Çalışanları ile sohbet toplantıları gerçekleştiriyor; hayatını, işe nasıl başladığını, karşılaştığı engelleri.. “Saklayacak bir şeyim yok ki” diyor. Neysem oyum, vergimi veriyor, çalışanlarımın haklarını gözetiyorum. Onlar mutlu, ben mutlu...

Zor mu yapmak? Değil aslında. Herkesin kazandığı ve herkesin mutlu olduğu düzen sadece. 

“Sendikalı mı çalışanlarınız” diye sordum. “Değiller” dedi ve ekledi: “Sendika benden daha iyi veriyorsa gelsin, dedim. Ben kendime güveniyorum.”

Sanayici dostumuz ender insanlardan biri. Keşke sayıca daha fazla olsalar. Ama unutmayalım. Dünya ne yazık ki öyle değil. Ve emek, ne yazık ki patronun iki dudağının arasından çıkan söze mahkûm edilmiş halde. Bu yüzden sendikalaşma önemli. Bu yüzden arkasında duruyoruz. 

GELELİM BİZE... YANİ CUMHURİYET’E..

Her zaman gurur duyduk sendikalı olmakla. Ülkenin çarpık medya düzeni içinde, “bağımsız, üstelik sendikalı bir yayın organının çalışanı olmanın” haklı gururunu taşıdık hep. Bildiğiniz gibi Cumhuriyet üzerine daima oyunlar oynandı. Kıskaca alındı. Baskılar, gözaltılar, tutuklamalar hep vardı. Zor dönemler hep yaşandı. Maaşlarımızı alamadığımız dönemler oldu. Hiç ses çıkarmadık, hatta daha da özveri ile çalıştık. Çünkü biliyorduk. Hepimiz aynı gemideydik. Sendika çoğu zaman sadece isim olarak var oldu. Müdahale bile ettirmedik kimi zaman. Ama o hep vardı ve olması bizim için önemliydi. Aksatmadan aidatlarımızı ödedik. Sendikalı olmaktan asla vazgeçmedik. Özgür bir basının olmazsa olmazı olduğunun bilincindeydik. Bugün de öyleyiz. Sendikasız bir Cumhuriyet yaratılmasına izin vermeyeceğiz.  Çünkü biliyoruz, Cumhuriyet’in ilkeleri bunun üzerine kurulu. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bir garip ülke 13 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları