MHP lideri Devlet Bahçeli’nin 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü “Kadın annedir, kadın insandır, eştir, yuvadır, ailenin temel direğidir” mesajıyla kutlaması ile son yıllarda hep olduğu gibi bu yıl da Beyoğlu Kaymakamlığı’nın “toplumsal duyarlılıklar nedeniyle toplumun bir kesiminde infial uyandırabileceği” gibi saçma sapan bir gerekçeyle 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü’nü engellemeye kalkışması arasında ne fark var? Bugüne kadar bizzat iktidarın ve şakşakçılarının kadına yönelik söylemlerini sıralamaya kalksak yer kalmaz. Ülkeyi yönetenlerin kadını konumlandırdığı nokta aşikâr. Son söylemle “Kadın insandır” diyerek ötekileştirmede bir nebze daha ileriye gidilse de benim derdim başka. Konu asla bu söylemleri onaylamayan, böyle düşünmeyen erkekler. Çağdaş, laik kadının toplumdaki eşitliğini savunan erkekler. Onlar ne yapıyor? 

Kadına yönelik şiddet, kadına yönelik ayrımcılık... Bunlar salt kadınların sorunu, salt kadınların sahip çıkması gereken hak arayışları değil. Önce bunun tüm kafalara dank etmesi gerek. Bu kadınların olduğu kadar erkeklerin de dert etmeleri gereken bir mesele. İlerici, çağdaş bir toplum olmanın olmazsa olmaz koşulu. Kadınlar nasıl istisnasız her alandaki demokratikleşme mücadelelerinde varlarsa, hatta ön saflarda duruyorlarsa, kadın hakları da bu bütünün ayrılmaz bir parçası. İster erkek şiddeti yüzünden öldürülen bir kadın için meydanlarda toplanılsın ister İstanbul Sözleşmesi için yürüyüş yapılsın ister konu kürtaj olsun, erkeklerin de kadınlarla aynı meydanlarda olması çözüme yaklaşılmasında herkesi bir adım öne geçirir. Peki erkekler nerede? Neden bunu tam olarak içselleştiremiyorsunuz, sahiplenemiyorsunuz erkekler? Sadece siyasetçilerden bahsetmiyorum; toplumdaki her yaştan her konumdan erkeklere de sözüm...

Yıllardır İslam cumhuriyeti mollalarının kâbus gibi uygulamaları ile karşı karşıya kalan İran’da bu kez hedef kadın eczacılar oldu. İran Gıda ve İlaç İdaresi, eczanelerde çalışan kadınların siyah başörtüsü ve siyah peçe takması yönünde talimat verdi. Ancak alışılmadık bir şey oldu: İranlı birçok erkek eczane çalışanı ve sahibi de başörtüsü takarak hükümetin kararını protesto etti ve kadın meslektaşlarına destek oldu. 

Taliban yönetimindeki Afganistan... Şeriatçı yönetimin kadınları esir alan uygulamalarına üniversite yasağını eklemesi, yani kızların ve kadınların eğitime erişiminin tamamen sona erdirilmesine doğru gidilmesinin ardından, üniversitelerde erkek öğrenciler de dersleri boykot etti. 

Bunlar dayanışmanın da ötesinde, bizzat toplumun diğer yarısının kadınları eşit konumda görmek istediğinin dile getirilmesi. İranlı erkekler “Bu duvarı birlikte yıkacağız” diyerek kadınların yanındalar. Biz ise Atatürk’ün zaten bir asır önce yıkıp kadınlara altın tepsi içinde sunduğu ülkede birilerine o duvarı yeniden inşa ettirmemenin peşinde...

***

Millet İttifakı üç günlük krizden güçlenerek çıktı, cumhurbaşkanı adayını açıkladı ve parlamenter sisteme yeniden dönmek için yol haritasını çizdi. Dini, kültürel, siyasal değerler bütünü içinde birbirinden farklı altı parti Türkiye’de bir ilki başardı. Bu son derece önemli, umut verici. Ama şunu da unutmayalım: Altılı masanın bir yumuşak karnı da “kadın” meselesi üzerine. Zaten ortak politikalar metninde İstanbul Sözleşmesi’nin yer almadığını da biliyoruz. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu mütevazılığı, birleştirici ve uzlaştırıcı kimliği ile olması gereken cumhurbaşkanı adayı. 8 Mart’ta kadınlarla bir araya geldi ve “İstanbul Sözleşmesi’ni yürürlüğe koyacağız” sözünü verdi. Bu çok önemli. 100. yılında yeniden inşa etmeye hazırlandığımız Türkiye, kadın sorununu öteleyerek bir yere varamaz. Çünkü bu sorun salt kadınların değil, erkeklerin de kısaca tüm toplumun sorunu. Millet İttifakı’na bu konuda da önemli bir görev düşüyor. Unutmayalım...