Tutunacak dal ‘hukuk’ olmazsa...

30 Kasım 2018 Cuma

Eğer bir ülkede hemen her gün en az bir işçinin, emekçinin kanı betona düşüyor ve çalıştığı o beton ona mezar oluyorsa. Ve bunun tek nedeni kuralsızlık ve denetimsizlik olarak açıklanıyorsa...
Eğer bir ülkede hemen her gün bir kadın cinayeti işleniyor ve katilleri, sürekli olarak “iyi hal” bahanesi yaratılarak ceza indirimi alıyorsa...

Eğer bir ülkede daha iddianameleri bile yazılmamış insanlar bir yıldan fazla bir süreden beri tutukluluklarının nedenini bile bilmeden hapis yatıyorsa...
O ülkede ciddi bir hukuk sorunu var demektir. Öte yandan hukuk o ülkede yaşayanlar için en önemli “tutunacak dal”dır. Olmazsa olmazdır...
Ama oluyor. Daha da vahimi var. Bir ülkede bu hukuksuzluğu gözler önüne serecek, adalet taleplerini gündeme getirecek, gündemde tutacak organların eksikliği. İşte bu organın en önemlilerinden biri de medya. Gazetecinin, köşe yazarının, yorumcunun görevi bunu dile getirmek. Siyasi iktidarın güdümüne giderek “3 maymunu oynamak” ya da hukuksuzluk mağdurlarını “benim ideolojime ters düşüyor ya da düşmüyor” diye sınıflandırmak değil... Gelinen noktada ne yazık ki bunu yapabilen az sayıda gazeteci ve onlara kapıyı açan çok çok az sayıda gazete ve yayın organı kaldı. Cumhuriyet gazetesi de onların başında geliyor.

Gelelim Cumhuriyet’e...
Cumhuriyet’in yayın çizgisi bellidir. Ve o çizginin içinde “hukuksuzlukla mücadele” en önemli yeri alır. Ayrım yapmaz. Haberlerinde mesleki, insani, vicdani kriterler yer alır. Cumhuriyet gazetesi her zaman bu kriterlere göre haber yapar. Bunu kimse değiştiremedi ve değiştiremez de.
Geçen hafta pazar günü “büyük şirketlerde ve Birleşmiş Milletler’in birkaç programında yöneticilik” yaptığını her fırsatta dile getiren bir Cumhuriyet yazarı, Cumhuriyet’in yayın çizgisini “kasap mı, hırdavatçı mı?” benzetmesi yaparak eleştirdi. Eleştirirken de Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş örneklerinden yola çıktı, gazetenin bu kişilerin “yargıdaki mağduriyetlerini” sıklıkla gündeme getirmelerini eleştirdi. Yetmedi bir sonraki yazısında Osman Kavala hakkında hem de “kendini savunamayacak” bir durumda iken sert üslupla eleştirel bir yazı yazdı.
Tekrarlayalım... Cumhuriyet’in yayın çizgisi bellidir. Ve bugün bu gazetede yapılan habercilik tam da bu çizgidedir.
Hukuk olmazsa toplum çöker, hepimiz altında kalırız. Tıpkı üç kuruş para kazanma uğruna can veren gencecik inşaat emekçileri gibi.

***

Eric-Emmanuel Schmitt
İtiraf edeyim “Bayan Ming’in hiç olmayan 10 çocuğu” kitabını okuyana kadar Fransız yazar Eric-Emmanuel Schmitt’in adını duymamıştım. Geçen yıl Notre Dame de Sion Edebiyat Jürisi olarak kitabını değerlendirirken karşıma çıktı. Önceki gün Schmitt, NDS Edebiyat Ödülleri’nin 10. yılı dolayısıyla İstanbul’da bir konferans verdi. Kitabı düşündürücüydü: Çin’in çılgın tempoda süregelen hızlı kentleşmesi içinde, kapitalizmin çarkları arasında ezilen insanlardan biri olan ve tuvalet temizliği görevini yapan Bayan Ming ile Çin ürünlerini ithal eden Fransız şirketinin yöneticisi bir Fransız’ın sohbeti... Daha önce oyuncak bebek fabrikasında çalışan Bayan Ming’in, Çin’deki ‘tek çocuk’ dayatmasına karşın var olduğunu iddia ettiği 10 çocuk, ve Konfüçyüs felsefesinden sözlerle beslenen bir konuşma: Hakikat en çok hoşumuza giden yalanın ta kendisidir...
Kitap etkileyiciydi ama konuşması daha da... Derin bilgisi olan ve egolarından arınmış bir yazarın iç dünyasını içtenlikle anlatan konuşmasına hasret kalmışız ki, bitince sohbet ettiğim hemen herkesin aynı fikirde olduğunu fark ettim. Schmitt konuşmasında paylaşmak istediğim önemli bir noktaya işaret etti. Yapılan araştırmalara göre kadın yazarlar, kitapları eğer bekledikleri ilgiyi görmediyse 2-3 kitaptan sonra yazmayı bırakıp başka alanlara kayıyormuş; erkek yazarlar ise daha ısrarcı oluyorlarmış.
Schmitt bu konunun üzerinde hayli düşünmüş, “Kadın yaratan, bir cana can veren kişi. Erkeğin öyle bir meziyeti yok, bir eser yaratma konusunda ısrarcı olması bu yüzden olabilir” diyor.
Türkiye’de bu konuda bir istatistik ya da araştırma var mı bilmiyorum. Ama konu ilginç geldi. Ne dersiniz?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Biz modern insanlar... 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları