Öztin Akgüç

A’dan Z’ye bozuk düzen

13 Nisan 2022 Çarşamba

1940’lı yılların başlarında dönemin başbakanı Refik Saydam, ülkede uygulamaların, işlerin gerektiği gibi yapılmamasından “A’dan Z’ye bozuk” söylemiyle yakınmıştı. 1970’li yıllarda da Ecevit düzenin bozukluğundan yakınarak “Düzen değişmelidir” sloganı ile sorunu gündemde tutmuştur. İşlerin, uygulamaların düzenli olmadığı geçmişte de yakınma konusu olmuş, yine de sorun günümüzdeki kadar ağır ve yaygın olmamıştır. Günümüzdeki düzensizliği tanımlamak için bozuk sözcüğü, ölçü olarak Z harfi yetersiz kalır.

Aslında eksiklikler, sorunlar görülür, düzeltme niyetiyle yaklaşılırsa aksamaların bir bölümü giderilir. Bu bağlamda somut örnek olarak yaşadığım olayı aktarayım.

İleri yaşım, kronik hastalığım nedeniyle kızıma umumi vekâletname vermek gereğini duydum. Noterde işlemin yapılabilmesi için bir devlet hastanesinden ateh getirmediğime, temyiz yeteneğimi yitirmediğime, akıl sağlığıma ilişkin rapor almam, aynı gün notere başvurarak işlemi gerçekleştirmem gerekiyordu. Hastaneye gitmeden önce İstanbul Beşiktaş Sait Çiftçi Hastanesi’nden 1 Nisan saat 14.00’te randevu aldım. Notere de buluşma saati için başvurdum. Hastanede müracaat bölümünde görevlilerden biri, sağlık kurumuna başvuru yapılabilmesi için gereken işlemlere ilişkin bir pusula verdi. Sağlık Bakanlığı’ndan sağlanacak kişisel bilgi formunu doldurmam gerekiyordu. Teknoloji özürlü olduğum için üniversitede öğretim üyesi olan ve idari görevleri de olan kızım zorunlu olarak birlikte gelmişti. E-devlet üzerinden Sağlık Bakanlığı’na başvurulduğunda teknik arıza nedeniyle ilişkiler kurulamadı. Bir zaman aralığı ile yeniden başvuru yapıldığında da sonuç alınamadı.

Bilgi formunun sağlanamaması üzerine hasta hakları dahil çeşitli görevlilere başvurdum. Bilgi formunun ancak Sağlık Bakanlığı’ndan sağlanabildiği, kendilerinin yapabilecekleri bir şey olmadığı şeklinde yanıtladılar. Benim yakınmam üzerine, “Sistem çalışmıyor, sabahtan beri gelip gidiyorlar” söylemiyle üstü kapalı olarak sen de genele uy öğüdünü verdiler. Noterdeki randevu da zorunlu olarak iptal edildi. Yalnız benim değil, belki yüzlerce kişinin zamanı boşuna yitirildi.

Teknik arızalar olabileceği, sistemin çökebileceği öngörülerek, başvuranların çoğunlukla ileri yaşta kişiler olduğu, akıllı olarak nitelendirilen telefonlarının olmayabileceği, ufak punto yazıları okumada zorlanabilecekleri dikkate alınarak zorunlu hallerde formun elle, manuel olarak doldurulması konusunda hastanede destek hizmeti verilerek, müracaat servisinde bir personel görevlendirilerek sorun çözülür. Yakınmaların, zaman kayıplarının önüne geçilebilir. Nitekim ikinci gidişimde raporu gecikmeden alabildim.

Konu bozuk düzenden açılmışken, İstanbul’un taksi sorununa da değinmek gerekir. Hastaneye gidip gelmek de ayrı sorun, zaman kaybı. Taksi ile gidilmeye çalışıldığında, özellikle belli saatlerde taksi bulmak adeta olanaksız. Bir yere gitmek, belli zamanlarda belli yerlerde bulunabilmek için çok önceden harekete geçmek gerekiyor. Çoğu kez zamanında ulaşabilmek kaygısı uzun süre beklemelere, zaman kaybına yol açıyor. İBB Başkanı İmamoğlu’nun bu konudaki önerileri, ne yazık ki Cumhur İttifakı’nın oylarıyla, İmamoğlu prim yapar kaygısıyla sürekli reddediliyor.

Cumhur İttifakı kökünün Bağımsızlık Savaşı’na karşıtlığa değin uzandığı, nüvesinin de Türk-İslam sentezi alalamasıyla emperyal güçler tarafından oluşturulduğunu düşünmem nedeniyle Cumhur İttifakı’nın kararları, uygulamaları, şaşırtmıyor ama sorunlar da ağırlaşarak, düzensizlik artarak sürüyor.

Toplumda farklı iki kişilik davranış gözlemleniyor. Bir yanda düzgün, toplumsal sorumluluk bilinci olan, görevini tam yapmaya çalışan, gösterişsiz, alçakgönüllü, topluma katkı sağlayanlar, öte yanda, biliyormuş, çalışıyormuş gibi gösteri yapan, yüksekten konuşan, övünen, takıyye yapan, kendi çıkarını kollayan, çıkarı için her türlü davranışı kendilerine hak görenler. Bu zıt davranışı Yunus Emre, “Er odur ki alçak dura, yüceden bakan göz göz değil” özdeyişiyle vurgulamış. Montesquieu de “İnsan ne kadar az düşünürse o kadar çok konuşur” gözlemiyle ifade etmiş. Bu tümceye az biliyorsa ibaresi de eklenebilir. Halkımız da çenesi çalışanın eli işleyemez olarak ifade etmiş.

Aslında sorunların önemli bir bölümü, gerekli niteliklere sahip kişilerin yetkili konuma getirilmesiyle “doğru işe doğru kişi” kuralı ile çözülür. Ancak sıradanlığın, vasatlığın hegemonyası, tersine seleksiyon, sorunların çözümüne olanak vermiyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Canlı duygusallığı 3 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları