Öztin Akgüç

Amerika Mandası

02 Eylül 2012 Pazar
\n

\n

Birinci Dünya Savaşı sonrası Osmanlı İmparatorluğu dağılırken ve dağıldıktan sonra ülkemizde güçlü akımlardan biri de ABD mandası altına girmekti. Bu akım Biz kendimizi yönetemeyiz, koruyamayız. Güçlü bir devletin korumasına, yönetmesine, en azından vesayetine, gözetimine ihtiyacımız var. Bizi yönetecek, gözetecek vasi ülke de Atlantik ötesindeki ABD olur şeklinde özetlenebilir. Bağımsızlık savaşı yalnız Yunanistana karşı değil, bu tür görüş ve akımlara karşı da yapılmış, kazanılmıştır. Kazanım uzun ömürlü oldu mu, sorusu uzun süredir gündemdedir. Bugün gelinen aşamaya bakıldığında ABD mandasını savunanların daha ileri görüşlü, toplumu tanımada daha gerçekçi olduğu da düşünülebilir.\n

\n

Tabii bu noktaya kısa sürede değil İkinci Dünya Savaşı sonrası Truman Doktrini, Marshall Planı ile başlayan bir süreç sonrası aşama aşama gelindi. Günümüzde Türkiye, ABDden yönetilen, seçim sonuçları dahi ABD tarafından belirlenen bir ülke konumuna düşürüldü ya da en azından bu tür izlenimler yaratıldı. Suriye ilişkilerini, politikasını da bu açıdan değerlendirmek gerekir.\n

\n

Suriye, ABDnin BOP ya da GOP projesi kapsamında stratejik öneme sahip bir ülkedir. Suriyede zengin petrol, doğalgaz yatakları yok ama, Suriye, İranla yakın ilişkisi olan İranın Lübnana ulaştığı, Hizbullaha destek verdiği, bir yerde İranın İsrailin komşusu haline gelmesine geçit sağlayan, ayrıca Rusyaya da Akdenizde üs veren bir ülkedir. Bölgedeki stratejik konumu nedeniyle, Suriye ABDnin güdümüne girmesi istenen GOP ya da BOP projesi uygulaması açısından da kritik yol üzerinde aşılması gereken bir engeldir.\n

\n

Emperyal güçlerin aşama aşama uygulama planları olduğu gözlemleniyor. Öncelikli yaklaşım dostça, demokratik bir görüntü altında ülkenin yönetimini ele geçirmek, ülkenin yöneticilerine bazı güvenceler vererek, demokratik reformlar(!) yapmaya ikna etmek, ardından seçimle halkın hür(!) iradesini temsil eden parlamento ve hükümeti oluşturmak. Yapılacak hür(!) seçimin ne sonuç vereceği kesin, emperyal güçlerin bu tür seçim süreçlerini çok iyi yönettikleri örnekleriyle ortada.\n

\n

Demokratik yönetim anlayışı da farklı. Hani Stalin Postdam Konferansında Benim demokratik yönetim anlayışım komünist ideallerimdemişti ya, ABD açısından da demokratik seçim, ABD güdümünde iktidarların oluştuğu seçim. İş demokratik seçim(!) kıvamına geldiğinde, biraz maliyeti de olsa seçimin sonucu belli. Bu bağlamda yine Stalinin bir tümcesini anımsatayım; Atılan oylar değil sayılan oylar önemlioluyor.\n

\n

Suriye konusunda da B. Esadı iktidardan uzaklaştırmak, yerine ABDye, ABye yakın bir yönetimin oluşması için dostça yaklaşım yapıldı. Denildi ki demokratik reformlar yap, ardından seçim, iktidardan uzaklaş”. Bu ikna görevi de Türkiyeye verildi. Bazen taşeronluk, bazen sesyayarlık deniliyor, ama en hafifinden Türkiyenin ABDnin elçisi olarak hareket ettiğini düşünelim. Dostça kaynaşma oldu, vizeler kalktı, ticaret arttı. Cilvegözü kapısında kilometrelerce TIR kuyrukları oluştu. Ben de bu bahar havasından yararlandım. Hatay ve çevresine eşimle gezi amacıyla gitmiştik, bu bahar havasından yararlanarak kolayca Halepe kadar uzandık. Halepi yıkıntıdan önce görmek, gezmek olanağımız oldu. Ancak bu dostane yaklaşım başarılı olmadı. B. Esad, emperyal güçlerin istediği türden seçim yaparak iktidardan uzaklaşmayı kabul etmedi. Esadın bu davranışı üzerine, insan hakları koruyucusu Türkiye ile Suriyenin arası açıldı, birden ilkbahar havası kışa dönüştü. Dostane(!) yaklaşım başarılı olmayınca Libya benzeri bir B planının uygulamasına geçildi. Muhalifleri, isyancıları ya da özgürlük savaşçılarını destekleyerek Esad rejimini devretmek yoluna girildi. Bu satırlar yazılıncaya değin bu planın başarı kazanamadığı anlaşılıyor. Üçüncü aşamaya geçiş hesapları yapılıyor, stratejik dost, müttefik alalaması ile Türkiye olayda piyon olarak kullanılmaya çalışılıyor. Kamuoyu bu yönde hazırlanıyor. Atatürkün bir tümcesiyle noktalayayım: Şark işlerini çevirmekte ve zayıf noktalarımızı bulmakta pek mahir olan düşmanlarımız memleketimizde bunu adeta bir teşkilat haline getirmişlerdir.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump tehlikesine teyakkuz 11 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları