Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Dış İlişkilerde Güdüler
Hemen her alanda asıl niyetinden, amacından farklı görüntü veren, farklı söylemi olan, asıl amacı gizleyen bir siyasal akımın, politikacı davranışının, dış politikadaki tutumuna da bir tanı koymak, görüntünün, söylemin ardındaki asıl amacı, niyeti kavramak gerekir. Daha açık bir deyişle İsrail’le yapılan söz düellosunun, ilişkileri gerginleştirmenin, Sayın Başbakan’ın gezi, ziyaret, sefer, fetih gibi değişik sözcüklerle de ifade edilen Mısır ve Kuzey Afrika’ya gidişinin asıl amacını, beklentilerini irdelemek, olaylara doğru tanı koymaya çalışmak uygun olur.
\nGerçek amaç ne?
\nTürkiye’nin küresel bir aktör olduğunu mu göstermek; Ortadoğu’nun lider ülkesi olduğunu mu kanıtlamak; Yeni Osmanlı özlemini mi yaşama geçirmek; Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da oluşacak ya da oluşturulmak istenen düzenle Türkiye’nin ilişkilerini mi geliştirmek; Arap Baharı’ndan yana tavır mı koymak; emperyal Batı ile çıkar birliği içinde mi hareket etmek; Sayın RTE’nin karizmatik uluslararası hatta uluslarüstü bir lider olduğunu mu ortaya koymak; dış politikayı araç olarak kullanıp iç politikada gündem mi değiştirmek; dışta başarılı gözüküp olası bir cumhurbaşkanlığı adaylığı için prestij kazanmak mı? Bunlar ve benzeri olasılıklar söz konusu olabilir.
\nBir olayı irdelerken kimlerin desteklediğine, kimlerin yararına olduğuna bakmak gerekir. Sayın Başbakan’ın Mısır-Kuzey Afrika gezisi, Batı tarafından desteklendi, başarılı bulundu ve övüldü. Batı’nın, ABD ve AB’nin bu geziden, seferden nasıl nitelenirse nitelensin, bir yarar beklediği açıkça belli oldu.
\n***
\nOrtadoğu-Kuzey Afrika’ya açılmak, Batılılar için yalnız doğalgaz, petrol yataklarını ele geçirmek yönünden değil pazarı ele geçirmek, çağdaş-liberal sömürgecilik uygulaması yönünden de önemlidir. AB, Avrupa’da ortak bir pazar oluşturmasına karşın, bu pazarın genişliği, hızlı bir büyüme için yeterli olmadığı görülmüştür. Yalnız AB sınırları içinde ticaret yaparak ekonomik sorunlar çözülemiyor, yeterli büyüme sağlanamıyor, durgunluk tehlikesi atlatılamıyor. ABD için dışa açılmak daha yaşamsaldır. ABD, büyük ölçüde dış tasarruflarla besleniyor. ABD’nin kendi sınırlarına hapsolması, ABD’nin çökmesini hızlandırır. ABD yaşamak için emperyal güç olmak zorundadır. Ortadoğu ve Kuzey Afrika pazarın genişletilmesi açısından cazip bölgelerdir. ABD’nin Büyük Ortadoğu veya Genişletilmiş Ortadoğu Projesi’ne, yalnız siyasal açıdan değil, asıl ekonomik açıdan bakmak gerekir. Proje bu bölgenin, bir anlamda ABD ekonomisi ile bütünleşmesini amaçlamakta, bunu sağlayacak kurumların oluşmasını da öngörmektedir. AB’nin ve ABD’nin sözcük yerinde ise bölge üzerinde gösteri ve iddiaları vardır. Son gelişmeler, çekişme yerine bölüşmenin hem ABD hem de AB için daha akıllıca olduğunu göstermektedir. Bu durum ekonomide dış politik yapıya benzetilebilir. İki firma arasında çekişme, boğaz kesen rekabet yerine anlaşarak, pazarı bölüşerek tekelci güç olarak hareket etmek stratejisi taraflarca daha akılcı bir davranıştır.
\n***
\nABD, Irak ve Afganistan macerasından sonra dünyada tek süper güç olmadığını belki kavramış, BOP veya GOP’u tek başına gerçekleştirmek yerine, AB ile birlikte hareket etmeyi uygun görmüştür. Arap Baharı’nın ardında hem ABD hem de AB’nin olması rastlantısal da demokrasi sonucu da değildir.
\nDemokrasi anlayışı, ülkelerin beklentilerine göre farklıdır. Örneğin Stalin, Potsdam konferansında “Benim demokrasi anlayışım komünist idarelerin kurulmasıdır” diyebilmiştir. Batılıların Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleri için demokrasi anlayışı, Batı ile yakın işbirliği içinde olan kapitalist düzeni benimsemiş siyasal partilerin iktidarda olmasıdır. Arap Baharı’na Batılıların demokrasi anlayışının bir aracı olarak bakabiliriz.
\nPeki Türkiye’nin, Sayın RTE’nin bu süreçte rolü, işlevi nedir? Yabancı sermaye bir ülkeye giderken çoğu kez yerli ortak da arar. Yasal yönetimlerle ilgili sorunları çözmek, iyi ilişkiler kurmak, gittiği ülkede sempati toplayabilmek, uyum sağlamak için buna gerek duyulur. İşte Türkiye’nin ve Sayın RTE’nin bu süreçte işlevi, bu bölgeye egemen olmak isteyen güçlerin yerli ve küçük ortağı olmaktır.
\nİsrail’le çekişme, İsrail’le gerginlik, tepki, iç politika ve İslam dünyasında Sayın RTE’nin itibarını arttırma ve füze kalkanı ile ilgilidir. “One Minute” denilmiştir ama arkası gelmemiş, tersine Gazze ablukası belki daha şiddetlenmiş, Mavi Marmara baskını yapılmış, özür, tazminat bir yana, İsrail, BM’den kendini mazur gösterebilecek bir rapor çıkartabilmiştir. Bu durumda Sayın RTE’nin prestij kaybına uğramaması için dik durması, sert davranması gerekmektedir. Aksi halde yaratılmış destan boşa gider, heba olur. Ayrıca, Malatya’ya konulacak füze kalkanının da alalanması gerekmektedir. Türkiye-İsrail arasında savaş filan çıkmaz, gerginlik de zamanla tavsar, ara da bulunur ama füze kalkanı da Malatya’da kalır.
\nOlayları, emperyal güçlerin beklentileri, çıkarları açısından çözümlemeye çalışmak daha gerçekçi olur.
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- Edirne'de korkunç kaza